İslam İşbirliği Teşkilatı’nın yeni buluşmasından ne çıktı?

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın yeni buluşmasından ne çıktı?

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi Suudi Arabistan’ın ev sahipliğinde toplandı. İşgalci İsrail’i köşeye sıkıştıracak bir ambargo önerisini Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Fas ve Bahreyn reddederken, tüm üye devletlerin imza attığı ortak bildiride ise, BMGK’nın karar alması, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin soruşturma açması istendi. Ayrıca Filistinlilerin tek meşru temsilcisinin Filistin Kurtuluş Örgütü olduğu iddia edilirken, tüm Filistinli grupların onun çatısı altında toplanması istendi.

Sivil kayıpların önüne geçmek ve bölgede iki devletli çözüm için çalışma başlatmak isteyen 11 Arap devleti, siyonist İsrail üzerinde baskı oluşturmak amacıyla 5 farklı madde önerisi getirdi. Altı Gün Savaşı’nın yaşandığı 1967 yılında Arap ülkelerince uygulanan petrol ambargosuyla benzeşen öneride şu maddeler yer aldı:

* İsrail’e mühimmat sağlamak için Amerikan askeri üslerinin kullanılmasının engellenmesi.
* Diplomatik ve ekonomik ilişkilerin dondurulması
* Petrol kullanmakla tehdit etmek
* İsrail sivil havacılığının Arap hava sahasında engellenmesi
* Gazze’ye yönelik saldırının durdurulması talebinin iletilmesi amacıyla Arap bakanlar komitesi oluşturulması

Söz konusu maddelere tepki gösteren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Suudi Arabistan, Fas, Bahreyn bu maddeler reddetti.

Ortak bildiri yayınlandı

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da yapılan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi sonrası, İİT ve Arap Ligi’ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarının üzerinde mutabık olduğu 31 maddeden oluşan bir ortak bildiri yayımladı.

Bildiride, katılımcıların “Suudi Arabistan ve Filistin devletinden gelen çağrılar üzerine İsrail’in Gazze Şeridi’nde ve Kudüs-ü Şerif dahil Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına yönelik saldırılarını görüşmek üzere” bir araya geldiği belirtildi.

Söz konusu saldırganlığa ve bunun yarattığı insani faciaya karşı durulduğu belirtilen bildiride, “Buna ve İsrail’in işgali süreklileştirmek ve Filistin halkını, başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik tüm diğer yasa dışı faaliyetlerini durdurmak için çalıştığımızı teyit ederiz.” ifadelerine yer verildi.

Bildiride, İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırganlığı ve bu saldırı sırasında sömürgeci işgal hükümetinin ve Doğu Kudüs dahil, işgal altındaki Batı Şeria’da Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ile barbar, vahşi ve insanlık dışı katliamlar kınandı.

İsrail’in Gazze’ye saldırısının “misilleme” veya “meşru müdafaa” gibi bahaneye sığınılarak tanımlanmasının reddedildiği bildiride, bunun derhal durdurulması talep edildi.

Bildiride, Birleşmiş Milletler ve diğer tüm uluslararası teşkilatların, Filistin davası, işgalci İsrail tarafından işlenen suçlar ve Filistin halkının 1967’den bu yana işgal altında kalan ve tek bir coğrafi birim teşkil eden topraklarının tümünde özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik kararlar bulunduğu hatırlatıldı. BM Genel Kurulu’nca, 27 Ekim 2023’teki 10. Acil Durum Özel Oturumu’nda kabul edilen kararın memnuniyetle karşılandığı vurgulanan bildiride, şöyle devam edildi:

“Filistin davasının merkeziliğini teyit ederek, tüm enerjimiz ve kapasitemizle işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak ve başta kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devletlerinde yaşama hakkı olmak üzere, tüm devredilemez haklarını yerine getirmek için verdikleri meşru mücadelede, kardeş Filistin halkının yanında yer aldığımızı, stratejik bir seçeneği içeren, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın tesis edilmesinin, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan ve halkları şiddet ve savaş döngüsünden koruyan tek yöntem olduğunu ve bunun İsrail işgalini sona erdirmeden ve Filistin davasını iki devletli çözüm temelinde çözmeden gerçekleştirmenin imkansız olduğunu teyit ederiz.”

Filistin davasını es geçerek veya Filistin halkının hakları görmezden gelinerek, İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi’ni ana kaynak almadan bölgesel barışa ulaşmanın imkansızlığına vurgu yapılan bildiride, şu ifadelere yer verildi:

“İsrail’i, çatışmanın devamı ve şiddetlenmesinden, şiddetin Filistin halkının haklarına ve İslam ile Hristiyan kutsallarına yönelmesinden, sistemli politika ve faaliyetlerden, işgale sebebiyet veren tek taraflı, hukuk dışı adımlardan, adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu tutarız. Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasbedilen tüm haklarını geri almadan, İsrail’in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağını, İsrail işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrara, küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğunu teyit ederiz.”

Nefret ve ayrımcılığın her türlüsü ile nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm tekliflerin kınandığı bildiride, şunlar kaydedildi:

“İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik başlattığı, ‘kitlesel savaş suçu’ anlamına gelen misilleme saldırısının ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’te işlediği barbarca suçların feci yansımalarına ve İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesinden dolayı savaşın genişlemesine yönelik ortaya çıkan gerçek tehlikeye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uyarırız.”

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Birliği Ortak Zirvesi Bildirisi’nde tüm devletlere, Filistin halkını öldürmek, onların evlerini, okullarını, cami ve kiliselerini yok etmek için işgal yetkilileri, ordusu ve terörist yerleşimciler tarafından kullanılan silah ve mühimmat ihracatını durdurma çağrısı yapıldı.

BMGK’nın karar alması istendi

Bildiride, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi’ne üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden (BMGK), derhal kesin ve bağlayıcı bir karar alarak, saldırganlığı sona erdirme ve müstemlekeci işgal yetkililerinin, uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden faaliyetlerini sona erdirmesini talep etti.

Bildiride, bunu yapmakta başarısızlığa uğramanın işgalcinin masum sivilleri, çocukları, yaşlıları ve kadınları öldüren ve Gazze’yi yıkıma uğratan vahşi saldırganlığına devam etmesi anlamına geleceği vurgulandı.

Bildiride, “Tüm devletleri, işgal yetkililerinin, ordusunun ve terörist yerleşimcilerin, Filistin halkını öldürmek, evleri, okulları, cami ve kiliseleri ile tüm mallarını yok etmek için kullandığı silah ve mühimmat ihracatını derhal durdurmaya çağırıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

BMGK’den, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki hastaneleri barbarca yok etmesi, bölgeye ilaç, gıda ve yakıt girişini engellemesi, elektrik, su, internet dahil tüm temel hizmetleri kesmesini kınaması ve bunların savaş suçu olarak betimlemesi yönünde karar alması istendi.

Liderler bu kararın, “İşgalci güç İsrail’in barbarca ve insanlığa sığmayan tedbirleri sona erdirmesi ile İsrail’in Gazze Şeridi’ne yıllardır uyguladığı ablukayı kaldırması gerekliliğini içermesi” konusunda da mutabık kaldı.

Gazze’ye yönelik ablukanın kırılarak, Arap, Müslüman ve uluslararası insani yardım konvoylarının (gıda, ilaç ve yakıt dahil) Gazze Şeridi’ne derhal girmesinin mecbur kılınması bildiride talep edilirken, uluslararası teşkilatlara sürece katılmaları yönünde çağrı yapıldı.

Uluslararası teşkilatların üyelerinin korunması, görevlerini tam olarak yerine getirmelerinin sağlanması ve BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) desteklenmesi gerektiğine de bildiride yer verildi.

Bildiride, Mısır’ın Gazze Şeridi’ne acil, sürdürülebilir ve yeterli yardım ulaştırma çabalarının desteklendiği de belirtildi.

Bildiride, “Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısından, İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmayı tamamlamasını talep ediyoruz.” ifadeleri yer aldı.

Liderler ayrıca, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana işgalcinin Gazze Şeridi’nde işlediği suçları belgelemek için yasal izleme birimi kurulması, ihlallere ilişkin hukuki argümanlar hazırlanması, İsrail’in yasa dışı eylemlerini ve insanlık dışı uygulamalarını açığa çıkaracak dijital medya platformlarını kurması için de İİT ile Arap Ligi Genel Sekreterliklerini yetkilendirdi.

Bildiride, Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatına, İsrail’in kimyasal silah kullanımını araştırması yönünde çağrı yapılarak, yardım konvoylarının Gazze’ye girmesinin mecbur kılınması talep edildi.

Bildiride, İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği suçlardan sorumlu tutulmasına yönelik Filistin devletinin hukuki ve siyasi girişimlerinin desteklendiği kaydedildi.

Suudi Arabistan’ın yanı sıra Ürdün, Mısır, Katar, Türkiye, Endonezya ve Nijerya dışişleri bakanları, İİT ve Arap Ligi’ne üye devletler adına, Gazze’ye yönelik savaşın sona erdirilmesi, kalıcı ve kapsamlı barışın sağlanması adına kabul edilen uluslararası şartnameler çerçevesinde, ciddi ve gerçek bir siyasi sürecin başlatılması için uluslararası eylemde bulunmak için yetkilendirildi.

Tüm İİT ve Arap Ligi üye ülkelerine, “Kolonici işgal yetkililerinin insanlığa karşı işledikleri suçları durdurmaları yönünde atılabilecek tüm diplomatik, siyasi ve hukuki önlemleri uygulama çağrısı” yapılan bildiride, işgalci İsrail’i uluslararası hukuktan koruyan çifte standart reddedildi. Arap ve İslam ülkelerinin söz konusu çifte standarttan etkileneceği, bunun da kültürler ve medeniyetler arası uçurumu açacağı liderlerce teyit edildi.

Bildiride, yaklaşık 1,5 milyon Filistinlinin Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru yerinden edilmesinin kınandı, tüm BM kuruluşlarına “bu sefil insanlık dışı durumun sürmesine karşı durması çağrısı” yapıldı, bu insanların evlerine ve bölgelerine derhal geri dönmeleri gerektiği vurgulandı.

Bildiride, Gazze Şeridi veya Kudüs dahil Batı Şeria içinde, bireysel veya toplu zorla yer değiştirilme, zorla yerinden edilme, sürgün gibi yöntemlerle Filistin davasının bertaraf edilmesine yönelik her türlü girişim tamamen reddedilirken, kırmızı çizgi ve savaş suçu sayıldı.

Uluslararası toplumun Filistinli sivillerin öldürülmesine ve hedef alınmasına karşı, tüm insanların eşit yaşama hakkını ve bu hususta milliyet, ırk veya din temelinde ayrımcılık yapılamayacağını teyit edecek biçimde, acil ve hızlı adımlar atması gerektiğine de bildiride yer verildi.

Liderler, tüm tutukluların, gözaltında tutulanların ve sivillerin derhal bırakılması gerekliliğine vurgu yaparak, “Sömürgeci işgal yetkililerinin binlerce Filistinli tutukluya karşı işlediği menfur suçlar kınanarak, uluslararası teşkilatlara, bu suçların durdurulması ve faillerinin kovuşturulması için baskı yapması çağrısında bulundu.

İşgal güçlerinin cinayetlerine, yerleşimcilerin terör eylemleri ile Batı Şeria’daki Filistin köyleri, şehirleri ve kamplarında işledikleri suçlara, El Aksa Camisi ile tüm İslam ve Hristiyan kutsal yerlerine yönelik saldırılara son verilmesi gerekliliği de bildiride vurgulandı.

Bildiride, “işgalci güç” olarak tanımlanan İsrail’in, yerleşimlerin inşası ve genişletilmesi, topraklara el koyulması ve Filistinlilerin yerinden edilmesi başta olmak üzere, işgale sebebiyet veren tüm yasa dışı eylemlerini sona erdirmesi gerekliliğine yer verildi.

Liderler, işgal güçlerinin Filistin şehirleri ve kamplarına yönelik askeri operasyonları ve yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen terörizmi kınayarak, uluslararası topluma, yerleşimci derneklerini ve örgütlerini, uluslararası terörizm listelerine dahil etmesi çağrısı yaptı.

Bildiride, Filistin halkının, başta insan hakları olmak üzere, korunma, kalkınma, güvenlik, kaderini tayin ve kendi topraklarında kendi bağımsız devletlerini kurma olmak üzere tüm diğer dünya halklarının yararlandığı haklardan yararlanması gerekliliği teyit edildi.

İşgalci İsrail’in Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanlarına yönelik saldırıları ve işgalcinin ibadet özgürlüğünü ihlal eden yasa dışı uygulamalarının kınandığı bildiride, şu ifadeler yer aldı:

“Kutsal mekanların mevcut hukuki ve tarihi statüsüne saygı gösterilmesinin gerekliliği ile mübarek El-Mescid-i Aksa/Mescid-i Haram-ı Şerif’in, 144 bin metrekarelik toplam alanıyla Müslümanlara özel bir ibadethane olduğunu, Kudüs Vakıflar ve Mescid-i Aksa İşleri Dairesi Başkanlığının, Mescid-i Aksa’yla ilgili tüm işleri yönetmek ve Mescid-i Aksa’ya girişi düzenleme görevi olduğunu, bunun Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanları üzerindeki tarihi Haşimi muhafazası görevi çerçevesinde ifa edildiğini teyit eder ve Kudüs Komitesi’nin işgal yetkililerinin kutsal şehre yönelik uygulamalarının önünde duran rolünü ve tüm çabalarını destekleriz.”

Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkı üzerinde nükleer silahların kullanılmasına yönelik siyonist bir bakanın tehdidi başta olmak üzere, nefret dolu, aşırıcı ve ırkçı eylem ve söylemlerin kınandığı bildiride, bu eylem ve söylemlerin küresel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit ihtiva ettiğini belirtildi.

Orta Doğu’nun nükleer silahlardan ve tüm diğer kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölgeye dönüşmesi için BM çerçevesinde bir konferansın toplanması ve söz konusu tehditle mücadeleyi gündeme alması da bildiride önerildi.

Bildiride, liderler, gazetecilerin, çocukların ve kadınların öldürülmesi, sağlık görevlilerinin hedef alınması ile işgalci İsrail’in Gazze Şeridi ve Lübnan’a yönelik saldırılarında, tüm dünyada yasaklanmış beyaz fosforun kullanılmasını kınadı. “İsrail’in Lübnan’ı ‘taş devrine’ döndürme yönündeki söylemlerini ve tehditlerini kınıyoruz ve çatışmanın büyümesinin önlenmesi adına, Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatına İsrail’in kimyasal silah kullanımını araştırması yönünde çağrı yapıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

İsrail’le ‘normalleşme’

Barışa bağlılığın, İsrail işgalini sona erdirecek, Arap-İsrail çatışması konusunda uluslararası hukuka uygun stratejik bir çözüm olduğu belirtilen bildiride, Orta Doğu’da barışı yeşertme çabalarının temelinde işgalci İsrail’le barışmanın yer aldığı kaydedildi.

İsrail’le normal ilişki kurmanın ön koşulunun İsrail’in tüm Filistin ve Arap toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmesi, bağımsız ve egemen Filistin devletinin 4 Haziran 1967 sınırlarına riayet ederek Doğu Kudüs başkentli kurulması olduğu bildiride yer aldı.

Liderler, Filistin halkının, kendi kaderini tayin, Filistinli mültecilerin yurda geri dönüşü ve tazminat haklarının tanınmasını esas alan 2002 Arap Barış Girişimi’nin tüm hükümlerine bağlılığını vurgulayarak, Filistinli mülteciler için BM Genel Kurulunun 1948 yılında aldığı 194 sayılı kararı çerçevesinde adil çözümü destekledi.

Bildiride şu ifadeler kullanıldı:

“Uluslararası toplumun derhal, iki devletli çözüm temelli, Filistin halkının tüm meşru haklarını, başta bağımsız, egemen devletlerini 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde, Doğu Kudüs başkentli olarak kurma hakları olmak üzere tüm haklarını karşılayan ve İsrail’le güvenlik ve barış içinde yan yana yaşamasını, tüm uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi’nin tüm unsurları çerçevesinde ciddi ve hakiki bir barış süreci başlatması ihtiyacını vurguluyoruz.

Filistin davasına 75 yılı aşkın süredir bir çözüm bulunamamasının ve İsrail’in sömürgeci işgalini ve iki devletli çözümün altını oymak üzere koloni yerleşimler inşa etmek ve bunları genişletmek suretiyle sistemli politikalarına karşı duramamasının ardında, İsrail işgaline bazı taraflarca gösterilen karşılıksız destek ve (İsrail’in) sorumlu tutulmaktan korunması, bahse konu tarafların, İsrail tarafından işlenen ve küresel barış ve güvenliğin geleceği üzerinde ciddi sonuçları olabilecek suçları görmezden gelmenin tehlikelerine ilişkin uyarıları dikkate almamasının yattığını ve bunun mevcut durumun ciddi biçimde kötüleşmesine neden olduğunu vurguluyoruz.”

FKÖ’ye destek

Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ), Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yapılan bildiride, “Tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme” çağrısı yapıldı.

Bildiride, “Gazze’nin Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’dan ayrılmasını içeren tüm önerileri reddediyoruz ve
Gazze’nin geleceğine yönelik tüm yaklaşımların, Gazze ve Batı Şeria’nın özgür, bağımsız, egemen, Doğu Kudüs başkentli ve 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde kurulmuş Filistin Devleti içindeki birliğini garanti altına alacak kapsayıcı bir çözüm içinde yer alması konusunda ısrarımızı belirtiyoruz.” ifadelerine yer verildi.

Bildiride, uluslararası hukuk, uluslararası meşruiyet kararları ve “barış ülkesi” prensibi çerçevesinde, İsrail’in Doğu Kudüs dahil Filistin topraklarında, Golan Tepeleri, Lübnan’a ait Şiba Çiftlikleri, Kafr Shuba tepeleri ile al-Mari kentinin dış bölgelerindeki işgalinin sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün uygulanabilmesi amacıyla uluslararası bir barış konferansının en kısa zamanda toplanması çağrısı yapıldı.

Liderler, İsrail saldırganlığının yol açtığı büyük yıkımın hafifletilmesi amacıyla Filistin’e mali, ekonomik ve insani destek için İslami Mali Güvenlik Ağı’nın etkinleştirilmesi gerekliliğini teyit etti.

İİT ve Arap Ligi genel sekreterleri, 31 maddelik bildirinin uygulanmasını takip ve rapor sunma konusunda yetkilendirildi.

Bildirinin tam metni ise şöyle:

İsrail’in, Gazze Şeridi’nde ve Kudüs-ü Şerif de dâhil olmak üzere Filistin Topraklarının Tamamında Filistin Halkına Yönelik Olarak Gerçekleştirdiği Saldırıları Görüşmek Üzere Düzenlenen Arap İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi sonuç bildirgesi.

Biz, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletlerin Devlet ve Hükûmet Başkanları olarak, İki Kutsal Caminin Koruyucusu Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdülaziz Al Suud’un nazik daveti üzerine ve Suudi Arabistan Başbakanı Ekselansları Prens Muhammed Bin Selman Bin Abdülaziz El Suud’un başkanlığında, (her iki Zirve’nin Başkanlığını gerçekleştiren) Suudi Arabistan’ın ve Filistin Devletinden gelen çağrılara binaen, İsrail’in Gazze Şeridi’nde ve Kudüs-ü Şerif dâhil olmak üzere Filistin Topraklarının Tamamında Filistin Halkına Yönelik Saldırılarını görüşmek ve bahse konu saldırganlığa ve saldırganlığın yarattığı insani faciaya karşı durduğumuzu, buna ve İsrail’in işgali süreklileştirmek ve Filistin halkını başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik tüm diğer yasadışı faaliyetlerini durdurmak için çalıştığımızı teyit ederiz.

İki Kutsal Caminin Koruyucusu Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz el-Suud ile Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve Başbakanı Ekselansları Prens Muhammed bin Selman bin Abdülaziz el-Suud’a her iki Zirveyi düzenledikleri için şükranlarımızı ifade ederek,

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi tarafından Filistin Davası ve diğer bütün işgal altındaki Arap topraklarına ilişkin olarak kabul edilen kararların tümünü teyit ederek,

Birleşmiş Milletler ve diğer tüm uluslararası teşkilatların Filistin Davası, işgalci İsrail tarafından işlenen suçlar ve Filistin halkının 1967’den bu yana işgal altında kalan ve tek bir coğrafi birim teşkil eden topraklarının tümünde özgürlüğüne ve bağımsızlığına yönelik aldığı kararların tümünü hatırlatarak;

27 Ekim 2023 tarihinde 10. Acil Durum Özel Oturumunda kabul edilen A/ES-10/L.25 sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararını memnuniyetle karşılayarak,

Filistin davasının merkeziliğini teyit ederek, tüm enerjimiz ve kapasitemizle, işgal altındaki tüm toprakları kurtarmak ve başta kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devletlerinde yaşama hakkı olmak üzere, tüm devredilemez haklarını yerine getirmek için verdikleri meşru mücadelede kardeş Filistin halkının yanında yer aldığımızı teyit ederek,

Stratejik bir seçeneği içeren, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın tesis edilmesinin, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan ve halkları şiddet ve savaş döngüsünden koruyan tek yöntem olduğunu ve bunun İsrail işgalini sona erdirmeden ve Filistin davasını iki devletli çözüm temelinde çözmeden gerçekleştirmenin imkansız olduğunu teyit ederek,

Filistin davasını es geçerek veya Filistin halkının haklarını görmezden gelerek, İslam İşbirliği Teşkilatı tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi’ni ana kaynak olarak almadan bölgesel barışa ulaşmanın imkânsızlığına vurgu yaparak,

İsrail’i, çatışmanın devamı ve şiddetlenmesinden ve şiddetin Filistin halkının haklarına ve İslam ile Hristiyan kutsallarına yönelmesinden, sistemli politika ve faaliyetlerinden ve işgale sebebiyet veren tek taraflı, hukuk dışı adımlarından, ve adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu tutarak,

Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasp edilen tüm haklarını geri almadan, İsrail’in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağını ve İsrail işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrara ve küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğunu teyit ederek,

Nefret ve ayrımcılığın her türlüsü ile nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm teklifleri kınayarak,

İsrail’in Gazze Şeridine yönelik olarak başlattığı kitlesel savaş suçu anlamına gelen misilleme saldırısının ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’te işlediği barbarca suçların feci yansımalarına ve İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesinden dolayı savaşın genişlemesine yönelik olarak ortaya çıkan gerçek tehlikeye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uyararak,

İzleyen maddelere karar verir:

1. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik saldırganlığını ve bu saldırı sırasında sömürgeci işgal hükûmetinin ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin halkına karşı işlediği savaş suçlarını ve barbar, vahşi ve insanlık dışı katliamları kınar;

2. Bahse konu misilleme saldırının meşru müdafaa veya herhangi başka bir bahaneye sığınılarak tanımlanmasını reddeder ve derhal durdurulmasını talep eder,

3. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini derhal kesin ve bağlayıcı bir karar alarak, saldırganlığın sona erdirilmesini ve müstemlekeci işgal yetkililerinin uluslararası hukuku, uluslararası insancıl hukuku ve sonuncusu Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 26 Ekim 2023 tarihinde düzenlenen 10. Acil Durum Özel Oturumunda Kabul Edilen A/Es-10/L.25 sayılı kararı olmak üzere tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden faaliyetlerini sona erdirmesini talep eder; bunu yapmakta başarısızlığa uğramanın İsrail’in masum sivilleri, çocukları, yaşlıları ve kadınları öldüren ve Gazze’yi yıkıma uğratan vahşi saldırganlığına devam etmesi manasına gelecektir,

4. Tüm Devletleri, işgal yetkililerine, ordusu ve terörist yerleşimcilerin Filistin halkını öldürmek, evlerini, hastanelerini, okullarını, camilerini, kiliseleri ve tüm mallarını yok etmek için kullandığı silah ve mühimmat ihracatını derhal durdurmaya çağırır,

5. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini, derhal bir karar alarak, İsrail’in Gazze Şeridindeki hastaneleri barbarca yoketmesini, bölgeye ilaç, gıda ve yakıt girişini engellemesini, elektriği, su arzını ve iletişim ile internet dahil olmak üzere tüm temel hizmetleri kesmesini kınayarak, bunları uluslararası hukukça tanımlanmış savaş suçu olarak betimlemesini talep eder ve bahse konu kararın işgalci güç İsrail’i, uluslararası hukuka riayet etmeye ve derhal bahse konu barbarca ve insanlığa sığmayan tedbirleri sona erdirmesini ve İsrail’in Gazze Şeridine yıllardır uygulamakta olduğu ablukayı kaldırması gerekliliğini de içermesi gerektiğini ifade eder,

6. Gazze’ye yönelik ablukanın kırılarak, Arap, Müslüman ve uluslararası insani yardım konvoylarının (gıda, ilaç ve yakıt dahil) Gazze Şeridi’ne derhal girmesinin mecbur kılınmasını talep eder; Uluslararası teşkilatlara bu sürece katılmaları çağrısı yapar; bahse konu teşkilatların Gazze Şeridi’ne girmesi zorunluluğuna vurgu yapar; üyelerinin korunması ve görevlerini tam olarak yerine getirmelerinin sağlanması ve BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) desteklenmesi gerektiğini vurgular,

7. İsrail’in Gazze’ye yönelik acımasız saldırısının sonuçlarıyla yüzleşmek için Mısır Arap Cumhuriyeti’nin attığı tüm adımları destekleyin ve Gazze Şeridi’ne acil, sürdürülebilir ve yeterli bir şekilde yardım ulaştırma çabalarını destekler,

8. Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısından, İsrail’in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmayı tamamlamasını talep eder ve İİT ile Arap Ligi Genel Sekreterliklerine bu konunun takibi ve İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’nde işlediği suçları belgelemek için iki ortak uzmanlaşmış yasal izleme birimi kurması ve İsrail tarafından işlenen tüm uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ilişkin hukuki argümanlar hazırlaması ile İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarının geri kalanındaki Filistin halkına karşı uyguladığı ihlalleri izleyecek bir birim kurması için yetkilendirir. Bahse konu Birim, kuruluşundan 15 gün sonra raporunu, Dışişleri Bakanları seviyesinde toplanacak Arap Ligi Konseyine ve İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi’ne sunacaktır, bahse konu rapor devamında aylık olarak sunulmaya devam edilecektir,

9. Filistin Devleti’nin, Uluslararası Adalet Divanı’nın tavsiye niteliğindeki görüş süreci de dahil olmak üzere İsrail işgal yetkililerinin Filistin halkına karşı işledikleri suçlardan sorumlu tutulmasına yönelik hukuki ve siyasi girişimlerini ve BM İnsan Hakları Konseyi kararıyla kurulan İşgal Altındaki Filistin Toprakları Hakkında Bağımsız Uluslararası Araştırma Örgütü’nün bu suçları soruşturmasına ve misyonunu engellememesine izin verilmesini destekler,

10. Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliklerine, İşgal makamlarının Filistin halkına karşı işlediği tüm suçları belgeleyen ve İsrail’in yasa dışı eylemlerini ve insanlık dışı uygulamalarını açığa çıkaracak dijital medya platformları kurması için yetkilendirir,

11. (32.) Arap Zirvesi ile 14. İslam Zirvesi Başkanı konumundaki Suudi Arabistan’ın yanı sıra, Ürdün, Mısır, Katar, Türkiye, Endonezya ve Nijerya Dışişleri Bakanlarını, İİT ve AL’nin tüm üye devletleri adına, Gazze’ye yönelik savaşın sona erdirilmesi ve kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması adına kabul edilen uluslararası şartnameler çerçevesinde ciddi ve gerçek bir siyasi sürecin başlatılması için uluslararası eylemde bulunmak için yetkilendirir,

12. Tüm İİT ve Arap Ligi Üye Ülkelerine, kolonici işgal yetkililerinin insanlığa karşı işledikleri suçları durdurmaları yönünde atılabilecek tüm diplomatik, siyasi ve hukuki önlemleri uygulama çağrısı yapar,

13. Uluslararası hukukun uygulanmasında çifte standardı reddederek, çifte standart uygulamasının İsrail’i uluslararası hukuktan koruyan ve İsrail’i uluslararası hukukun üstüne yükselten ülkelerin güvenilirliğini ciddi anlamda zedelediği ve insani değerler sisteminin seçerek uygulanmasının tehlikeli olduğu yönünde uyarı yapar, Arap ve İslam ülkelerinin pozisyonlarının bahse konu çifte standartlardan etkileneceğini ve bunun da kültürler ve medeniyetlerarası uçurumu daha da açacağını teyit eder,

14. 1949 Dördüncü Cenevre Sözleşmesi ve 1977 Protokolüne göre bir savaş suçu olan, yaklaşık bir buçuk milyon Filistinlinin Gazze’nin kuzeyinden güneyine doğru yerinden edilmesini kınar ve tüm Birleşmiş Milletler kuruluşlarına, sömürge işgal yetkililerinin bu sefil insanlık dışı durumu sürdürme girişimlerine karşı durmaya çağrıda bulunur ve yerinden edilmiş bu insanların evlerine ve bölgelerine derhal geri dönmeleri gerektiğini vurgular,

15. Gazze Şeridi veya Kudüs dâhil Batı Şeria içinde, ister  topraklarının dışında olsun, bireysel veya toplu olarak zorla yer değiştirilmesi, zorla yerinden edilmesi, sürgün edilmesi veya başka bir yere sürülmesi yoluyla, Filistin halkının veya bölge ülkelerinin hilafına Filistin Davası’nın bertaraf edilmesine yönelik her türlü girişimi tamamen reddeder ve bunu bir kırmızı çizgi ve bir savaş suçu sayar,

16. Filistinli sivillerin öldürülmesini ve hedef alınmasını, insani değerlerimiz temelinde ve uluslararası hukuka ve uluslararası insancıl hukuka uygun biçimde kınar; Uluslararası toplumun Filistinli sivillerin öldürülmesine ve hedef alınmasına karşı, tüm insanların eşit yaşama hakkı olduğunu ve bu hususta milliyet, ırk veya din temelinde ayrımcılık yapılamayacağını teyit edecek biçimde, acil ve hızlı adımlar atması gerektiğini vurgular,

17. Tüm tutukluların, gözaltında tutulanların ve sivillerin derhal bırakılması gerekliliğine vurgu yapar, sömürgeci işgal yetkililerinin binlerce Filistinli tutukluya karşı işledikleri menfur suçları kınar ve uluslararası teşkilatlara bahse konu suçların derhal durdurulması ve faillerinin kovuşturulması için baskı yapması çağrısında bulunur,

18. İşgal güçleri tarafından gerçekleştirilen cinayet suçlarına, yerleşimcilerce gerçekleştirilen terör eylemlerine ve bu kişilerin işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin köylerinde, şehirlerinde ve kamplarında işledikleri suçlara ve El Aksa Camii ile tüm İslam ve Hristiyan kutsal yerlerine yönelik saldırılarına bir son verilmesi gerekliliğini vurgular,

19. İşgalci güç İsrail’in sorumluluğunu yerine getirerek, yerleşimlerin inşası ve genişletilmesi, topraklara el koyulması ve Filistinliler ’in yerinden edilmesi başta olmak üzere, işgale sebebiyet veren tüm yasadışı eylemlerini sona erdirmesi gerekliliğine vurgu yapar,

20- İşgal güçlerinin Filistin şehirleri ve kamplarına yönelik askeri operasyonlarını kınar, yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen terörizmi kınar ve uluslararası topluma, yerleşimci derneklerini ve örgütlerini, uluslararası terörizm listelerine dahil edilmesi çağrısı yapar ve Filistin halkının, başta insan hakları olmak üzere, korunma, kalkınma, güvenlik, kendi kaderini tayin hakkı ve kendi topraklarında kendi bağımsız devletlerini kurma hakkı olmak üzere tüm diğer dünya halklarının yararlandığı haklardan yararlanması gerekliliğini teyit eder,

21. İsrail’in Kudüs’teki İslam ve Hıristiyan kutsal mekanlarına yönelik saldırılarını ve İsrail’in ibadet özgürlüğünü ihlal eden yasa dışı uygulamalarını kınar ve kutsal mekanların mevcut hukuki ve tarihi statüsüne saygı gösterilmesinin gerekliliğini ve mübarek El- Mescid-i Aksa/Mescid-i Haram-ı Şerif, 144 bin metrekarelik toplam alanıyla Müslümanlara özel bir ibadethane olduğunu, Kudüs Vakıflar ve Mescid-i Aksa İşleri Dairesi Başkanlığının, Mescid-i Aksa’yla ilgili tüm işleri yönetmek ve Mescid-i Aksay’a girişi düzenleme görevi olduğunu, bunun Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanları üzerindeki tarihi Haşimi muhafazası görevi çerçevesinde ifa edildiğini teyit eder ve Kudüs Komitesi’nin işgal yetkililerinin kutsal şehre yönelik uygulamalarının önünde duran rolünü ve tüm çabalarını destekler,

22. Başta bir bakanın Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkı üzerinde nükleer silahların kullanılmasına yönelik tehdidi olmak üzere İsrail işgal hükûmeti bakanlarınca yapılan nefret dolu, aşırıcı ve ırkçı eylem ve söylemleri kınar, bu eylem ve söylemlerin küresel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit ihtiva ettiğini ifadeyle, Ortadoğu’nun nükleer silahlardan ve tüm diğer kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölgeye dönüşmesi için, Birleşmiş Milletler çerçevesinde bir konferansın toplanmasını ve bahse konu tehditle mücadeleyi gündeme almasını önerir,

23. Gazetecilerin, çocukların ve kadınların öldürülmesini, sağlık görevlilerinin hedef alınmasını ve İsrail’in Gazze Şeridi ve Lübnan’a yönelik saldırılarında tüm dünyada yasaklanmış beyaz fosforun kullanımını kınar, İsrail’in Lübnan’ı “taş devrine” döndürme yönündeki söylemlerini ve tehditlerini kınar ve çatışmanın büyümesinin önlenmesi adına, Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatına İsrail’in kimyasal silah kullanımını araştırması yönünde çağrı yapar,

24. Barışa bağlılığın, İsrail işgalini sona erdirmek, Arap-İsrail çatışmasını uluslararası hukuka uygun biçimde ve 242 (1967), 338 (1973), 497 (1981), 1515 (2003) ve 2334 (2016) sayılı Güvenlik Konseyi Kararları dahil olmak üzere ilgili uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak çözmek için stratejik bir çözüm olduğunu yeniden teyit eder, ve ortak, uzlaşılmış Arap pozisyonu mahiyetindeki ve Ortadoğu’da barışı yeniden yeşertmek için girişilen tüm çabaların temeli olan, İsrail’le barışmanın ve İsrail’le normal ilişkiler kurmanın ön koşulunun, İsrail’in tüm Filistin ve Arap toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmesi, bağımsız ve egemen Filistin Devletinin 4 Haziran 1967 sınırlarına riayet ederek, Doğu Kudüs başkentli olarak kurulması, Filistin halkının, başta kendi kaderini tayin, Filistinli mültecilerin yurda geri dönüşü ve tazminat hakları olmak üzere devredilemez tüm haklarının tanınmasını esas alan 2002 Arap Barış Girişiminin tüm hükûmlerine ve önceliklerine bağlılığını vurgular, bu çerçevede, Filistinli mülteciler için BM Genel Kurulunun 1948 yılında aldığı 194 sayılı kararın çerçevesinde adil bir çözüme kavuşmasını destekler,

25. Uluslararası toplumun derhal, iki devletli çözüm temelli, Filistin halkının tüm meşru haklarını, başta bağımsız, egemen devletlerini 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde, Doğu Kudüs başkentli olarak kurma hakları olmak üzere tüm haklarını karşılayan ve İsrail’le güvenlik ve barış içinde yan yana yaşamasını, tüm uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişiminin tüm unsurları çerçevesinde ciddi ve hakiki bir barış süreci başlatması ihtiyacını vurgular,

26. Filistin Davasına 75 yılı aşkın süredir bir çözüm bulunamamasının ve İsrail’in sömürgeci işgalini ve iki devletli çözümün altını oymak üzere koloni yerleşimler inşa etmek ve bunları genişletmek suretiyle sistemli politikalarına karşı duramamasının ardında; ayrıca, İsrail işgaline bazı taraflarca gösterilen karşılıksız destek ve (İsrail’in) sorumlu tutulmaktan korunması, bahse konu tarafların, İsrail tarafından işlenen ve küresel barış ve güvenliğin geleceği üzerinde ciddi sonuçları olabilecek suçları görmezden gelmenin tehlikelerine ilişkin yapılan uyarıların dikkate alınmaması yatmakta ve mevcut durumun ciddi biçimde kötüleşmesine neden olduğunu vurgular,

27. Filistin Kurtuluş Örgütünün, Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yaparak, tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesindeki sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapar.

28. Gazze’nin Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’dan ayrılmasını içeren tüm önerileri reddeder ve Gazze’nin geleceğine yönelik tüm yaklaşımların, Gazze ve Batı Şeria’nın özgür, bağımsız, egemen, Doğu Kudüs başkentli ve 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde kurulmuş Filistin Devleti içindeki birliğini garanti altına alacak kapsayıcı bir çözüm içinde yeralması konusunda ısrarını belirtir,

29. Uluslararası hukuk, uluslararası meşruiyet kararları ve “barış ülkesi” prensibi çerçevesinde, belirli bir zaman aralığında ve uluslararası garantilerle birlikte, İsrail’in 1967’de işgal ettiği Doğu Kudüs dahil olmak üzere Filistin topraklarının, ayrıca, işgal altındaki Golan Tepeleri, Lübnan’a ait Şiba Çiftlikleri ve Kafr Shuba tepeleri ile al-Mari kentinin dış bölgelerindeki işgalin sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün uygulanabilmesi amacıyla, Uluslararası bir barış konferansının en kısa zamanda toplanması çağrısı yapar,

30. Kurulmasına 14. İslam Zirvesi’nde tarafından karar verilen İslami Mali Güvenlik Ağı’nın, Filistin Devleti Hükûmeti ve UNRWA’ya, maddi katkı ile mali, ekonomik ve insani destek sağlanması adına etkinleştirilmesi çağrısı yaparak; böylece İsrail saldırganlığının yol açtığı büyük yıkımın hafifletilmesine yardımcı olmak üzere, ateşkes sağlandıktan sonra Gazze’nin yeniden inşası için uluslararası ortakların harekete geçirilmesinin gerekliliğini teyit eder,

31. İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterini ve Arap Ligi Genel Sekreterini, işbu Bildirgenin uygulanmasını takip etme ve müteakip İİT ve Arap Ligi oturumlarında teşkilatlarına rapor sunma konusunda yetkilendirir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *