Ekmek almaya giderken vuruyorlar, sonra hastaneye götürülüyorsun orada da vuruyorlar. Seni gördüğü yerde vuruyorlar. Suçsuz yere vurmayacaklarına göre, sen niye bu kadar suç işliyorsun çocuk!
Gülbahar Ay Satan
Filistin’de, benim kızımın yaşlarında bir kız çocuğu gördüm. Daha 7 yaşlarında. Üzerinde pembe bir hırka var. Ama hırka kanlar içinde. Çocuk annesinin kucağında. Annenin vedalaşması biraz uzun sürüyor. Çünkü anne çocuğunu son defa kucağına almış, eğer bırakırsa bir daha kucaklayamayacak. Anne sakin bir şekilde ağlıyor. Ölmüş çocuğun kanlı yüzünü öpüyor, kokluyor. Ama kucağından indiremiyor.
Buna benzer binlerce yaşanmış hikaye, binlerce kanlı kareler var. Günlerdir bu hikayelerle hem kendimize hem de Filistinlilere ağlıyoruz.
Kalbi taşlaşmış insanların, ima ettikleri cümlelerinden, tam olarak dile getiremedikleri düşüncelerinden, mide bulandıran çıkarımlarından, umursamaz tavırlarından ilham alınarak yazılan kısa bir hikaye daha anlatmak istiyorum:
“Yıllar önce bir çocuk dünyaya geliyor, aile üyeleri öldürülüyor. Olabilir!
Evinden kovuluyor. Olabilir!
Ekip biçtiği toprak işgal ediliyor, elinden alınıyor. Olabilir.
Yaşadığı yere ambargo uygulanıyor, aç kalıyor, mahrum kalıyor. Olabilir.
Ey çocuk! Senden, öldürenler aileni unutmanı istiyorlar. Sen de unut o zaman!
Öldürülürken ses çıkarmamanı istiyorlar. Sessizce ölmeyi dene!
Sahi sen niye dünyaya geldinki zaten! Tenin de çok koyu. Üstelik ne kadar fakir olduğunu idrak edebiliyor musun!
Neden büyüyorsun çocuk! Neden direniş gösteriyorsun! Yaşadığın yerden çıkış yok. Bütün kapılar kapalı üstelik kaçarsan korkak, savaşırsan terörist diyecekler. Neden büyüyorsun çocuk!
Nankörlük etme çocuk! Sana suyun ve yemeğin olmadığı ‘güney’ diye bir yer gösteriyorlar. Oraya giderken de vuruyorlar. Olsun! Neden yetinmeyi bilmiyorsun!
Ekmek almaya giderken vuruyorlar, sonra hastaneye götürülüyorsun orada da vuruyorlar. Seni gördüğü yerde vuruyorlar. Suçsuz yere vurmayacaklarına göre, sen niye bu kadar suç işliyorsun çocuk!
Ne olduğunu anlamasan da elinde titreyerek taşıdığın o beyaz bayrakla yetinmeyip , sana bu fırsatı verenlere minnet duygusu besleyeceğine acıkıyorsun! Üşüyorsun! Hep sorun çıkartıyorsun!
Anlasana çocuk! Sana kapılar kapalı, gidecek yerin yok.
Sen ey çocuk, neden onların nişan alacağı yerleri seçiyorsun! Neden buhar gibi yok olmuyorsun da enkazların içinde oradan oraya koşturuyorsun!
Bırak çıkarma enkaz altındakileri, görmesen olmaz mı parçalanan, yanan aileni!
Bir de ağlıyorsun utanmadan! Gözlerin, yüzün toz toprak, kan içinde! Kılığından haberin var mı senin!
Ailesini çıkaracakmışsın enkaz altından, niye bombalanan yerde gezerek istatistik sayısını çoğaltıyorsun…
Saracak kefen kalmamışken neden parçalanarak diğer çocuklar gibi toprağa karışmıyorsun.
Sen ölmeyi de beceremiyorsun çocuk!”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *