“Eğer, günümüzde laik yobazlar İslam’a vurmak için, nispet yapmak için kutlayacak gün arıyorlarsa bu 29 Ekim olmamalıdır. Örneğin, İslam ibaresinin kalktığı tarihi kutlayabilirler. Hilafetin kaldırıldığı tarihi kutlayabilirler. Cumhuriyetten 13 yıl sonra kabul edilen laiklik ilkesini kutlayabilirler…”
Gülbahar Ay Satan
Bu ay çok şey öğretti bizlere.
Filistin günlerdir bombalanıyor. Bizim çocuklarımız kaç öğün yemek yedi, kaç defa banyo yaptı bilmiyorum. Haberleri seyrettik. Filistin hep bombalanıyordu. Sonra kimin düzenlendiği önemli değil diye bir mitinge katıldık. Ezgi dinledik. Şiir okuduk. Ağladık, yorulduk, uyuduk, uyandık Filistin hep bombalanıyordu. Analiz yaptık, lanet ettik, eleştirdik Filistin hep bombalanıyordu. Zihnimiz alışmasın diye, çoğu şeyden nefret ettik. Yeri geldi güldük. Sonra yeniden hatırladık Filistin aralıksız bombalanıyordu. ’’
Bu kanlı ayda neler yaşandı kısaca anlatmak istiyorum.
Yedi düvelden kovulan, sürülen, soykırıma uğrayan bazı Yahudilerin torunları, dünyanın gözü önünde bebekleri, çocukları paramparça ediyordu. Yakıyordu. Boğuyordu. Kalpleri kararmıştı.
Kulakları sağır olmuştu.
Ya çevremizdeki aynı havayı soluduğumuz insanların kalpleri, zihinleri ne söylüyordu?
Vallahi kendi gözlerimle gördüm, kendi kulaklarımla duydum şimdi yazacaklarımı.
-Doğu Anadolu’da bir nesil önce anaları ihram giyen insanlar, şimdi Filistin’deki insanların kıyafetlerini görünce rahatsız oluyordu. Kendileri bir defa modernliği tatmışlardı, geçmişi hatırlamak bile istemiyorlardı. Parçalanmış çocuklar bile bu düşüncelerini değiştirmiyordu. O kişiler ‘’gericiydi’’. Üzülmeye değer miydi!
-Güneydoğu’da, ülke sınırı, birkaç kilo metre yukarıdan çizilse Suriye’de doğacak olan kişiler tanıyorum, Filistin’de parçalanan çocuklara üzülmüyor ve şu cümleleri kuruyor: “Ölenler zaten Arap, zamanında bize ihanet etmişlerdi.” Düşünün! Araştırsan ırkı Arap çıkacak insanlar, sırf sınırın öbür tarafında doğdu diye kendini modern, aydın, seçilmiş, temiz ve günahsız görüyordu.
-Marmara’da, haccına giden, mevlidini, Kur’an hatmini yapan teyzeler tanıyorum, vallahi Arapları aşağılık ve bela olarak görüyor. Oysa Arap, Hintli, Farslı farketmez, Kur’an’a göre millet tektir ve o da İslam milletidir. Arada kan bağı bulunanalar değil sadece inananlar kardeştir! Buna iman etmedikçe o okuduğumuz hatimlerle cennete girebilecek miyiz?
-Ege’de, bazı insanların Filistin’e üzülmelerini bırakın, Cumhuriyet kutlamalarının coşkusuna zarar verecek diye Filistin haberlerinden dahi rahatsız oluyor.
-Eskişehir Belediyesi, Cumhuriyet kutlamalarına, sürekli müstehcen kıyafetleriyle gündem olan bir kadını davet ediyor. Dakikalarca düşünüyorum acaba kelli felli koskoca adamlar böyle yaparak ne söylemeye çalışıyorlar? Neyi ispat etmeye çalışıyorlar?
-Çoğu aydın geçinen, tiyatrocu, gazeteci, Cumhuriyeti ilan etmek eşittir İslam’ı kaldırmak olarak görüyor. Cumhuriyeti, gavura karşı bağımsızlık olarak değil de İslam’a karşı bağımsızlık kazanmış gibi kutluyor. Bu görüş artık sıradan halkın arasında da yaygınlaştı. İnsan atasından, ceddinden, geçmişinden bu kadar nefret eder mi? Tarihini bu kadar yanlış tanır mı? Bu kadar haksız olur mu? Laik yobazlar, Cumhuriyet kutlamalarını, sıradan ‘muhafazakar görünümlü’ halka nispet yaparmış gibi kutluyor. Ne demek istiyorlar? Dedelerimiz bağımsızlığı değil de mandalığı mı savundu? Oysa günümüzde bile batının her şeyine aşık olan sizlersiniz.
-Türkiye’de beraber yaşadığımız yukarıda zikrettiğim bu insanların ortak özellikleri her anlamda “cahil” olmalarıdır. Doğruları bilseler belki de düşünceleri değişir. Kalpleri yumuşar.
-Kurtuluş savaşında, Arap, Türk, Kürt ve birçok ırktan insan omuz omuza savaştı. Sonuç zafer olunca Lozan’da resmiyete döküldü. Az ya da çok bir toprak parçası (Türkiye) kazanıldı. Birkaç ay sonra da yönetim şekli olarak (istişaresiz de olsa) Cumhuriyet seçildi. Eğer Cumhuriyet bağımsızlığın mühürü ise bundan kim neden rahatsız olsun.
Çoğu laik yobaz bilmiyor ki Osmanlı saltanatı, Cumhuriyetin ilanıyla değil Lozan’dan önce kaldırılmıştı. Artık sadece Türkiye devleti vardı. Osmanlı hanedanı bile Osmanlı imparatorluğunun parçalandığını kabulleniyordu. 1. Dünya savaşı sonunda birçok imparatorluk parçalandı ve yeni devletler, cumhuriyetler ortaya çıktı. Geçmişte de birçok Türk devleti yıkıldı ama birbirinin ardılı olan yeni devletler kuruldu. Örneğin, Selçuklu’nun devamı Osmanlı devleti gibi. Osmanlı’nın ardılı ise Türkiye devletidir. Hatta Osmanlı’nın borcunu bile Türkiye ödemiştir. Saltanat kaldırıldığı halde, Osmanlı veliahtı Abdülmecid halife seçilmiştir. Abdülmecid, Cumhuriyetin ilanından sonra bile aylarca halifelik yapmıştır.
-Laik yobazlar, şu anki iktidarı “ülkenin sahibi gibi davranıyor” diyerek eleştiriyor. Ama kendileri de bu ülkenin sahibi gibi davranıyor. İçlik, atlet reklamlarında bile her şeyi Cumhuriyete bağlarken, iktidarın yaptığı savunma sanayisini bile Cumhuriyet kazanımı olarak görmüyor. Derdiniz bağımsızlık ve kalkınma ise neden bu icraatları Cumhuriyetin meyvelerinden saymıyorsunuz? Derdiniz ne cumhuriyet ne halk ne demokrasi… Tek partili dönemi hasretle yad ettiğinizi herkes biliyor.
-Evet konu başlığımız biraz daha netleşiyor: Demek ki sorun cumhuriyetin kendisi değil. Esas anlaşılması gereken konu geçmişte ya da günümüzde devlet adamlarının yaptığı politikalardır. Örneğin, Atatürk, yetkileri tam olarak eline alınca, hayalindeki devleti gerçekleştirmek için faydalı olacağına inandığı birçok inkılaplar yapmıştır. Bunu ister padişah olsun ister devlet başkanı olsun yapmayan da yoktur.
-Eğer, günümüzdeki laik yobazlar, İslam’a vurmak için, nispet yapmak için kutlayacak gün arıyorlarsa bu 29 Ekim olmamalıdır. Örneğin, İslam ibaresinin kalktığı tarihi kutlayabilirler. Hilafetin kaldırıldığı tarihi kutlayabilirler. Cumhuriyetten 13 yıl sonra kabul edilen laiklik ilkesini kutlayabilirler. İlk güzellik yarışmasının düzenlendiği günü kutlayabilirler. Hakkıyla nispet yapabilirler ama en ufak bir tehlikede ülkelerini terkedip, Avrupa’ya kaçacak olan laik yobazlar Cumhuriyetle, Kurtuluş savaşıyla, bağımsızlıkla kimseyi nispet yaparak dövmeye hakları yok!
-Yazımızda yobaz dincilere de atıfta bulunmadan geçmeyelim. Hiç bilgisi olmadan, kulaktan dolma, her türlü imkansızlıklarla gerçek bilgiden mahrum kalanları elbette hunharca eleştiremeyiz. Ama üniversitede profesör olup mezhepçiliği körükleyen bir adam düşünün. Namaz kılmayanı öldürmek lazım mı konusunda açıkça hayır bile diyemiyor. Şii ise kafirdir diyor. Sakalın boyunu, kadının eteğinin rengini konuşuyor. Arada Osmancılık yapıyor. Cumhuriyet kutlamalarında yapılan vals danslarını eleştirirken, baloların tanzimattan bu yana var olduğunu söylemiyor. Cübbeye, sarık takmaya sempati duyarken 2. Mahmud’un millete elbiseyi çıkartıp, pantolon giydirdiğini söylemiyor. Sarık yerine (din adamları hariç) fes giydirdiğini söylemiyor.
-Evet, herkes tarihi eleştirel bir zihinle okumalıdır. İki taraf da “batılaşma”nın Cumhuriyetten neredeyse iki asır önce başladığını bilmelidir. İlerici gerici demeden önce herkes kendine dönüp bakmalıdır.
-Son olarak, Müslümanlar başsız, milyonlarca Müslüman Filistin için gönüllü canını, malını vermek istediği halde bir şey yapamıyor. Onu aciz duruma düşüren şeyler nelerdir, kimlerdir? Bunun sebeplerini anladığımızda düğüm çözülmeye başlayacak sanırım. Anlamadığımız takdirde kafirler, Müslüman ülkelerin üstünden tanklarla sıra sıra geçecektir.
Artık halifelik deyince, insanların aklına, onların namazına, kıyafetine karışan ilkel bir kurum değil de, Müslümanlar için, mazlumlar için, kafirin eline, insafına kalmadan, Müslüman ülkelerin kendi bağımsız kurdukları bir birlik akla gelmelidir. Halen BM’den medet umanlar var. Oysa Müslümanların hem maddi hem askeri potansiyeli mevcuttur. Maalesef ki en başta Müslümanların gözleri korkutulmuştur. Çünkü hem içten hem dıştan kulaklarına üflenmektedir.
Televizyonlarda sabah akşam söylenenlere bir bakın: Sürekli Avrupa ve ABD var; onlar güçlü, yenilmez! Öldürür, ahkam keser, işgal eder diye adeta ilahlaştırılıyor. Peki ya Müslümanlar? Müslümanlar ise hep güçsüz, çaresiz, fakir, cahil, hep ama hep öldürülen olarak servis ediliyor. Öldürse de dünyanın terörist diye lanse ettiği haberlerle gündeme geliyor.
Kaç tane Müslüman ülkesi var. Sahi Ürdün ne yapıyor? Pakistan? İran? Bunların başbakanlarının adını medyada duyan bilen var mı? Niye felsefede, tarihte hep kafirler var bunu bir kenara bırakalım, market raflarımızda, AVM’lerde çoğunlukla neden İsrail ürünleri var? Yüzlerce… Binlerce sorulması gereken sorular var.
Yazıyı bitirirken yukarıdaki örnekleri, sadece çelişkilere ayna tutmak için verdim. Ben ne ırkçı, ne partici, ne mezhepçi, ne Osmanlıcıyım… Ben oy bile kullanmayan sade bir Müslümanım.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *