Milyonlarca Müslüman ne yapabilirim diye çaresiz inlerken, başsızlıktan dolayı bu kadar potansiyel sadece kınamayla yetiniyor. Cuma namazı çıkışında objektiflere takılan esnaf amcalar bile, ‘bir çağrı yapın da gidip savaşalım’ diyor.
Gülbahar Ay Satan
“En büyük düşman taassup ve yüzeyselliktir”
Filistin’de katledilen çocukları görünce, milyonlarca Müslüman çaresizce “Ne yapabilirim Ya Rabb… Elimden bir şey gelmiyor” diye sessizce bekliyor.
Canını malını vermeye hazır milyonlar olduğu halde bir avuç su bile Batının izni olmadan verilemiyor. Bu ne kadar vahim bir durum. Televizyonda liderler, bilirkişiler kendilerini değil Batıyı eleştiriyor. Çünkü var umutları onlardan. Onları hüccet olarak görüyorlar. Onların merhametine muhtaçlar. Onların hukuku, onların sözü geçerli.
İslam dünyasının önünde adeta bir perde var. Kim öğretiyor Müslümanlara bu çaresizliği? Kim öğretiyor bu acizliği? Bu büyük potansiyelin açığa çıkmasını kimler engelliyor? Kim size Müslüman ülkeler düşmandır diyor?
Birilerinin söylemesi lazım Müslümanlar başsız ve sahipsizdir. Herkes gördü ki BM, NATO vb. kuruluşlar sadece Batıya hizmet ediyor. Müslümanları, mazlumları savunan onları ayakta tutan bir kuruluş yok. Üstelik bu durum açık yüreklilikle bile konuşulamıyor. Zihinler nasıl da korkunç bir şekilde sömürgeleştirilmiş farkında mısınız? Düşünün, halifelik kurumunun adını duyunca bile irrite olan insanlar var. Halifelik kurumu deyince aklına sadece kara çarşaf ve dört eş gelen yobaz dinciler ve yobaz laikler var.
Kendi bağnazlıklarını ve sapıklıklarını din adı altında perdeleyenlerin yüzünden (ki günümüzdeki
tarikatların video sohbetlerine bir bakın, adam bir saatlik konuşmasının 50 dakikasında cennetteki hurileri anlatıyor) çoğu kişi yüzünü batıyı dönüyor. Bu öyle bir dönüş ki, hanesine tecavüz de etse batıya sempati duyan melez tipler türüyor. Sonuç olarak bir taassuptan kaçarken başka taassuplara yakalanıyor. Eleştiri kültürü yok ya kökten, her duyduğuna inanıyor ya da kökten İslam’ı reddediyor.
Kendisinin ve ülkesinin selameti için halifelik kurumun olması gerektiğini bildiği halde, gerici yaftası yememek için halifelik kurumunu ağzına alamayan akademisyenler var. Bizim kavramlarımız ne hale geldi, sahipsiz kaldı Halifelik, Cemaat, Ümmet…
Dünya Müslümanların en büyük eksiği “siyasi şuur”.
Müslümanların, mazlumların, adı ne olursa olsun ister “Halifelik Kurumu”, ister “Birleşmiş İslam Ülkeleri” olsun bir kuruma ihtiyacı vardır.
Milyonlarca Müslüman ne yapabilirim diye çaresiz inlerken, başsızlıktan dolayı bu kadar potansiyel sadece kınamayla yetiniyor. Dünyayı zapturapt altına alanlar hem maddi hem askeri gücü olanlar. Müslüman devletlerin kuracağı bir kuruma maddi olarak yapılacak yardımlar çok büyük boyutlara ulaşabilir. Türkiye’de, cuma namazı çıkışında objektiflere takılan esnaf amcalar bile, ‘bir çağrı yapın da gidip savaşalım’ diyor. ’15 Temmuzda tek bir çağrıda nasıl meydana indiysek yine ineriz’ diyorlar. Dolayısıyla İslam dünyasının kuracağı bir kurumda askeri anlamda da büyük bir potansiyel olacağını söylemeye bile gerek yok. Müslümanlar başsız ve sahipsiz oldukları için kendileri küçük gruplar halinde savaşıyor. İşte o zaman da adları teröriste çıkıyor. Zaten ABD de yıllardır, suyu bulandırmak için ezilen bağnaz dincilerden terörist örgütler kurmayı da ihmal etmiyor. Ki zaten her şeyin sahtesi ellerinde mevcut bulunuyor. Senin çabalamana gerek kalmasın, umutsuz vaka olduğuna inanasın diye.
Evet, adı ne olursa olsun, Müslümanların kendi kurdukları bir kurumları olmalı; bağımsız askeri kanadı olan, bağımsız bir bankası olan… Sadece savaştaki Müslümanlara değil, tüm mazlum halklara el uzatabilen. Hatta bu yüzden insanlar İslam’ı (barışı, esenliği) seçmeli. Sahi İslam’ı unutalı kaç yıl, kaç asır oldu? Sahi Müslümanlar neden bu halde?
Esas sorunun cevabına gelelim, Filistin için ne yapabilirsin? Malcolm X, Raci el Faruki, Ali Şeriati şehitler gibi yürekli değilsen tek başına pek de bir şey yapamazsın. Zaten İslam seni, bireysel bir hayatı seçmene değil, cem olmaya yöneltiyor. Ancak ve ancak bir ümmet bilinci oluştuğunda askeri ve ekonomik anlamda bir güç elde edebilirsin. Müslümanlar, Doğu ile Batı blokundan birini tercih etmek yerine kendi birleşmek için çabalamalıdır. Birleşmek, birinin kapısını çalarak gel illaki birleşelimden ziyade, taassuptan kurtulan Müslümanlar olursak, zaten gerçek bir cemaat ve ümmet kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Ki Müslüman ülkeler birbirinin kapısı istişare için çalabilmelidir.
Kısır ve yüzeysel tartışmalardan çıkmak için, taassuptan kurtulmak için tarihi okumamız gerekmektedir.
Okumak! İnsanlarla aynı tarihi okuyoruz. O, Arapları böcek gibi görüyor. İslam’a bakınca Arabın dini diyor. Ama ben bakınca Arapların koyu taassubunu paramparça eden bir din görüyorum. O, Arabın örfünü anlatan bir din görüyor; ben kibirli bir ırkçılıktan, kölesiyle, Arap olmayanıyla herkesin eşit bir şekilde, omuz omuza namaz kıldığı bir cemaati oluşturmayı başaran bir din görüyorum.
Aynı tarihi okuduğumuzda, o halifeliği kaldırdı diye Atatürk’ü her şeyin ama her şeyin müsebbibi görürken, ben neden diğer İslam ülkelerinin halifelik kurumunu devam ettirmediğini merak ediyorum. Neden halife olan 2. Abdülhamid’i İslamcılar bile istemedi merak ediyorum. Tarihi, birini yüceltmek ya da dövmek için değil, ibret için, yanlışlardan ders almak için okuyorum.
Sloganik cümleleri kurmaktan çekiniyorum. O, incirlik üssü kapatılsın diyor, ben acaba İncirlik üssü hangi gerekçeyle kuruldu merak ediyorum. Eğer senin ilkelerin olmazsa, okuma yapmayarak olayların birbirine bağlı olduğunu göremezsen ancak slogan atarsın. Örneğin Sovyet korkusundan Nato üyesi olmayı babaların istedi, dolayısıyla ülkene üs kurulmasını kendi ülken talep etti. Sen incirlik üssünü kapat diye slogan atarken zihnin net mi? Gerçekten ne istediğini biliyor musun? Safın belli mi? Sahi ey Müslüman senin safın temiz mi? Kısaca, İncirlik kapatılsın diye slogan atan kardeşim, sen de yeri geldiğinde Şii diye İran yerine ABD’yi tercih eden Müslümanlardan mısın?
Lafın özüne gelirsek şimdi ne diyelim:
– Sana çaresizliği öğreten ve çözümün önünde dağ gibi duranların canı cehenneme…
– Çözüm için bir araya gelenlerin, çözümün önündeki en büyük engel oldukları gerçeğini göremeyenlerin canı cehenneme…
– Batı Müslümanları öldürdükçe, onlara katil demek yerine, tam tersi gelişmiş bir medeniyet olduğunu savunan gazeteci, sanatçı ve bir sürü aşağılık kompleksli köle ruhluların canı cehenneme…
– Okumayan, eleştirmeyen, ufkunu geliştirmeyen , her zaman gördüğünü en iyisi zannederek muhafaza etmeye çalışanların canı cehenneme…
-Atalarımız düşünmüş, biz de onları ezberleyelim diyenlerin, düşünceyi donuklaştırarak fanatiklik, mezhepçilik yapanların canı cehenneme…
Canı cehenneme demeyeceğiz!
Biz umudumuzu kaybetmeyeceğiz biz doğruları söylemeye, uyarmaya, yazmaya devam edeceğiz. Cehenneme gelince ona kimin gireceğine Allah’ın kendisi karar verecektir.
Bize düşen Musa’nın, İsa’nın, Muhammed’in ve hepsinin atası olan İbrahim’in izinden gitmektir. Onlar gibi, tek başına da olsak eleştiren, çözüm üreten, mazlumun hakkını arayan, cesur, sabırlı, ümitvar ve asla köle olmayan Müslüman olmaktır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *