Nasrallah’ın, Suriyeli mültecilerin Lübnan’dan denize açılarak Avrupa’ya gitmesine izin verilmesi, aksi takdirde lastik botlarla kaçak gitmeye çalışırken boğulduklarını belirtmesi üzerine Lübnan içinden gelen tepkilerde bunun ‘sorumsuz ve milisçe bir davranış’ olduğu öne sürüldü.
Lübnan, Suriyeli mülteci krizi karşısındaki kafa karışıklığı ve ülkelerine geri gönderilmeleri için çağrılar artarken, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın yerel ve uluslararası düzeyde baskı yapmak için bir ulusal plan oluşturma, Avrupa ve uluslararası topluma baskı yapmak için deniz yoluyla göç etmek isteyen mültecilerin Lübnan’dan ayrılmasına engel olmama çağrısı geldi.
Şarku’l Avsat’a göre, Nasrallah’ın sözleri, bu konuda birlik çağrısı içerse de deniz yoluyla göç etmek isteyen mültecilerin kaderine terk edilmesi fikrini ortaya atması nedeniyle siyasi ve hukuki bir soru işareti yarattı. Bu kararın hukuki sonuçları, Lübnan’ı ekonomik ve siyasi bir ablukayla karşı karşıya bırakabilecek kadar ciddi olabilir.
‘Lübnan, böyle bir kararın sonuçlarına dayanamaz’
Lübnan Kuvvetleri Partisi Milletvekili Gayyas Yazbek, Nasrallah’ın çağrısını ‘sorumsuz ve milisçe bir davranış’ olarak nitelendirdi. Yazbek, Nasrallah’ın konuşmasıyla hükümetin, uluslararası toplum üzerinde Suriye rejimi üzerindeki yaptırımları kaldırmak ve yeniden inşaya başlamak için baskı yapması için baskı yapmaya çalıştığını söyledi.
Yazbek, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kuşkusuz, mülteci krizi ülkeye ve demografik yapısına aşırı ve ölümcül bir baskı oluşturuyor. Partinin bazı meselelerde birlik çağrısı yapması gerekli, ancak bu, Nasrallah’ı bu akışı tetikleyen Suriye rejimiyle olan ortaklığından kurtarmıyor. O, Suriye sınırına bitişik bölgeleri kontrol eden kişi. Bu nedenle Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed ve Suriye ordusuna bu akışı durdurması için baskı yapması gerekir. Çünkü Lübnan ordusu basitçe tüm açık sınırları kapsayamaz. Hükümet de sorumluluk taşıyor. Hükümet, partinin de içinde yer aldığı müttefik güçlerden oluşuyor. Bu nedenle, bu krizden yüzde 60 oranında sorumludur ve sözleri yetersizdir. Sözlerinin kabul edilebilir kısmı sadece ulusal birlik çağrısıdır. Bunun dışında söyledikleri doğru değildir, teşhisi gerçekçi ve uygulanabilir değildir. Toplumu uluslararasından sorumlu tutmuyoruz, ancak mültecilerin Avrupa’ya gönderilmesi çağrısı, milis ve haydut devletlerin davranışıdır. Bu, Beşşar Esed’in davranışlarına itirazımızın kaynağıdır. Lübnan, böyle bir kararın sonuçlarına dayanamaz. Gerekli olan, BM ve uluslararası toplumu çözüm için diplomatik ve siyasi yollarla baskı altına almaktır. Lübnan Kuvvetleri partisinin de yaptığı budur.”
‘Avrupa Lübnan’a diplomatik ve siyasi baskı yolunu seçecek’
Ancak hukuki açıdan, Justitia Vakfı Başkanı ve Strazburg Uluslararası İş Üniversitesi Rektörü Avukat Dr. Paul Marcus, bu öneri hakkında konuştu. Uluslararası hukukta üç seviye olduğunu bunlardan birinin Lübnan’ın ekonomik ve diplomatik yarı kuşatma altında olmasından kaynaklandığını ifade etti.
Marcus, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, “Deniz yoluyla göçmenlerin akışını engellemek için deniz alanının açılması adımı uluslararası hukukta üç seviyede ele alınabilir. Birinci seviye, Avrupa ülkelerinin, özellikle Akdeniz ülkelerinin bu olaya diplomatik ve siyasi olarak, Lübnan’a karşı yaptırımlara varmayan bir şekilde yaklaşması olacaktır. İkinci seviye, Avrupa ülkelerinin ticaret konusunda daha katı bir tutum sergilemesi ve ithalat, ihracat ve finansal transferler gibi konularda yaptırımlar uygulamaya başlaması olacaktır. Yani Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi’nin izin verdiği gibi, büyükelçileri geri çağırmaktan diplomatik ilişkileri kesmeye kadar uzanan diplomatik önlemlerin alınması olacaktır. Bu durum, Lübnan’ı yarı kuşatma altına sokacaktır” şeklinde konuştu. Marcus, sözlerine şöyle devam etti:
“Üçüncü seviye ise, konunun BM Güvenlik Konseyi’ne götürülerek, 7. Bölüm kapsamında karar alınması olacaktır. Bu, ekonomik ambargo ile başlayan ve Lübnan’a karşı askeri önlemlere kadar uzanabilecek tedbirlerin alınması anlamına gelir. Bu durumda karar bağlayıcı olacaktır. Burada, Avrupa’nın uygulayacağı tedbirlerin en azından birinci seviyede kalmasını bekliyorum. Bu, Lübnan’a yönelik herhangi bir yaptırım veya kısıtlama olmaksızın, diplomatik ve siyasi baskı yoluyla çözümün bulunmasını amaçlar. Bu, Lübnan’a yönelik etkisinin sınırlı olacağını ve ülkeyi ciddi şekilde etkilemeyeceğini düşünüyorum.”
Nasrallah’ın teklifi: Onları engellemeyin
Lübnan’ın Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Pazartesi akşamı, hükümetin, devlet kurumlarının, Lübnan ordusunun, güvenlik güçlerinin, belediyelerin ve toplumun üzerinde baskı kurmak için dünyada kabul edilmesi gereken ulusal bir plan veya strateji çağrısında bulundu. Nasrallah, Suriyeli mültecilerin Lübnan’dan denize açılarak Avrupa’ya gitmesine izin verilmesi fikrini de ortaya attı.
Nasrallah, “Onları neden engelliyorsunuz? Onları engellediğinizde kaçak olarak gitmeye çalışıyorlar ve o zaman lastik botlara binmek zorunda kalıyorlar. Her gün, iki günde bir denizde bir felaket oluyor ve insanlar boğuluyor.” dedi. Nasrallah, şu anda gündemde olan bir fikri de dile getirerek, “Konuyu bırakın ve sadece lastik botlarla değil, gemilerle de gitmelerine izin verin. Suriyeli mülteciler arasında gitmek isteyenlere fırsat verin ve onları gemiye bindirip Avrupa’ya gönderin” şeklinde konuştu.
Nasrallah, bu fikrin savunucularının, bunun kaçınılmaz bir sonuca yol açacağını söylediklerini belirtti ve “Avrupa ülkeleri, Beyrut’a, hükümet binasına boyun eğerek gelecekler ve Lübnanlılara mültecilerin Avrupa’ya göçünü durdurmak için ne istediklerini soracaklar” dedi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *