İslami Mücadele ve Adanmışlık Zamanıdır Şimdi

İslami Mücadele ve Adanmışlık Zamanıdır Şimdi

Genç Birikim dergisinin sahibi ve başyazarı Ali Kaçar’ın “Zirvedeki Mankurtlar”, “Emperyal Kuşatma ve İslam Dünyası” ve “Mayınlı Tarlada Konuşmak” isimli eserlerinden sonra, ‘Dava’ ve ‘Adanmışlık’ konulu yeni kitabı çıktı.

Haziran 2023’te Genç Birikim yayınları arasında çıkan yeni kitap çalışması “İslami Mücadele ve Adanmışlık”a, “İslami mücadele ve adanmışlık konusu, Müslümanlar açısından çok önemli iki konudur. Elbette bir kitapla hele küçük hacimli bir kitapla gündeme getirilmesinin yeterli olmadığı malumun ilamıdır. Bu konuyla ilgili yazılı başka eserler de mevcuttur. Ayrıca gerek Kur’an’da ve sahabe hayatında ve gerekse daha sonraki dönemlerde, yayımlanmış eserlerde, isimleri belirtilenlerin dışında İslami mücadeleye adanmış güzide şahsiyetler de vardır. Bu şahsiyetler gerek günümüzde ve gerekse yarınlarda İslami mücadelede yolumuzu ve yönümüzü aydınlatacak, yol işaretlerimizi gösterecek, Kur’an’da övgüye mazhar olmuş, adanmış şahsiyetlerdir. Her birinin hayatı, imrenilecek güzelliklerle ve kahramanlıklarla doludur.” sözleriyle başlamış değerli yazar Ali Kaçar.

Müslümanlık iddiası bulunan kimi -belki de “çoğu” demeliyiz- çevrelerde, yavaş yavaş unutulmaya yüz tutmuş, konuşulmaktan içtinap edilmeye başlanmış konuları gündem tuttuğu çalışmasını; “İslami Mücadele ve Adanmışlık”, “Dava ve Dava Adamı” ve “Adanmışlık” üst başlıkları altında üç bölüme ayırmış yazar.

Baştan sona önem arz eden ve dikkatlice okunup ders alınmayı hak eden bu mütevazı çalışmayı, bazı noktalarını öne çıkararak ve kısmi değerlendirmelerde bulunarak ilgilisinin nazarına misafir etmek istedim. Umarım maksat hâsıl olur.

İslami mücadelenin süreklilik istediğini belirten Kaçar, bu mücadeleyi sürdürenlerin 100 metrelik koşuya çıkmadıklarını, koşularının bütün ömürlerini kuşatacak bir maraton olduğunu bilmelerinin ve bu mücadelenin, mevsimlik bir mücadele olmayıp ömür boyu devam edeceğine dikkat çektikten sonra sözlerini şöyle sürdürmüş:

“Bu süreçte aslolan; zorlukları, sarp yokuşları/akabeleri aşmak, karşılaşılan çetin imtihanları başarıyla atlatabilmek ve istikamet üzerinde sabit kalabilmektir. Bu nedenle İslami mücadeleyi verenler, mücadelenin her aşamasında çeşitli zorluk ve musibetlerle denenmektedirler. Nitekim rabbimiz, “İnsanlar (yalnızca) iman ettik diyerek bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut, 29/2) ayetinde imtihana tâbi tutulacaklarını belirtmektedir.”

Yazar, cahiliye sistemleri içerisinde Yüce Allah’ın kitabı Kur’an’a ve Rasulullah Efendimizin Sünneti’ne göre mücadele eden, gayret sarf eden Müslümanların örnek alacakları şahsiyetlerin bizatihi peygamberler olduğunu vurgulayarak şunları kaydetmiş:

“Peygamberlere tâbi olmak, onları örnek almak da bunu gerektirmektedir. Onun hayatında sizin için güzel bir örneklik vardır, (Ahzab, 33/21; Mümtehine, 60/4) ayetinin anlamı da bu değil midir? Yani bizler Müslümanlar olarak dinimizi ve dinimizin emirlerini, uygulanış şekillerini peygamberlerden öğrendiğimize göre, tevhid mücadelesini de onlardan öğrenmemiz gerekmektedir. Bu nedenle peygamberler, İslami mücadelenin her aşamasında ve özellikle de küfür, şirk ve tuğyan karşısındaki mücadeleleriyle, dik duruşları ve tavırlarıyla bizlere örnektirler. Bizler, onları ve onların tevhid ve şirk mücadelesinde takındıkları bu tavırlarını örnek aldığımız zaman Kur’an ve sünnete, dolayısıyla Allah’ın rızasına uygun davranmış oluruz. Merhum şehid Seyyid Kutub’un deyimiyle Kur’an’ın indirilişi nasıl rabbani ise onun insanlara anlatılış ve götürülüş tarzı da rabbanidir. Bu çerçevede Kur’an-ı Kerim’de ismi ve mücadelesi geçen peygamberlere baktığımızda hiçbir peygamberin, içinde yaşadığı şirk sistemiyle uzlaştığını ya da onlarla mücadele etmediğini görmemiz mümkün değildir.”

İslam dışı düşünce, anlayış ve inanç sistemleriyle uzlaşmanın imkânsızlığının üzerinde duran Kaçar, tevhid ile şirkin, küfür ile imanın, mümin ile kâfirin, muvahhid ile müşrikin uzlaşı içerisinde bir arada, birbirlerinden memnun bir şekilde yaşamasının asla söz konusu olmayacağının altını çizerek şu cümlelere yer vermiş:

“Bu, konjonktürle ya da içtihatla değiştirilebilecek bir durum değildir. Çünkü İslam’da, tevhid ile şirk arasında uzlaşma veya orta yol yoktur. Ancak hak veya batıl, hayır veya şer, doğru veya yanlış, hidayet veya dalalet, nur veya karanlık, adalet veya zulüm birbirinden ayrı ve birbirine zıt olarak varlıklarını sürdürebilir. Şirkin, tuğyanın nedeni ve üreticisi olan beşer aklının ürünü dinlerle uzlaşmak, onların uygun gördüğü ya da dayattığı yöntemleri uygulamak asla İslami olmayacaktır. Çünkü Kur’an tarihi, bize Hz. Musa (as) ile Firavun’un, Hz. Muhammed (as) ile Ebu Cehil’in, hak ile batılın, Müslüman ile kâfirin uzlaşı içerisinde, birbirlerinden rahatsız olmadan yaşadıklarını göstermemektedir. Günümüzde hiç kimsenin de Musa (as) ile Firavun’u, İbrahim (as) ile Nemrut’u, Muhammed (as) ile Ebu Cehil’i bir arada, Darü’n-Nedvelerde göstermeye, aynı meclislerde yan yana, birbirlerinden memnun bir şekilde oturtmaya hakkı ve yetkisi yoktur.”

İslam davasını sahiplenen, davanın öngördüğü yönteme ve kurallara göre hareket eden, bunu benimseyen ve bunun gerçekleşmesi için gayret gösteren kimseye “Müslüman dava adamı” denildiğini; bu dava adamının, İslam’ı yani vahyi ve vahyin hayata aktarılış tarzı olan sünneti yaşamayı, kendine hedef edinen, hayatının her anında ve her alanında hâkim kılmaya çalışan kimse olduğunu; yine bu dava adamının, Müslümanca yaşama ve Allah’ı tek ilah kabul etme konusunda konjonktüre göre değişkenlik gösterme gibi bir vaziyete bürünemeyeceğini; çünkü amacının, sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak olup bunun da ancak Allah’ın belirlediği ve elçisi kanalıyla uygulattığı yöntemlerle gerçekleşeceğini ifade eden değerli yazar Ali Kaçar, Saadet Asrı’ndan ve yakın tarihten dava adamlarına örnekler vermiş: Enes b. Nadr (ra), Reb’î b. Âmir (ra), Cafer b. Ebi Talib (ra), Ümmü Umâre (r. anha), Ebu Hanife (ra), Şeyh Said, Hasan El Benna, “Kızım Öldü, Davam Değil” diyen Mısırlı İsmail,  Seyyid Kutub, Zeynep Gazali, Şeyh Ahmed Yasin. Yüce Rabbimiz, hepsinden razı olsun.

Dolu dolu, buram buram dava, mücadele, cihad ve adanmışlık kokan eserde, yazarın titizlikle oluşturduğu “dava adamında bulunması gereken özellikler”i, kendimize de vazife çıkarma adına, başlıklar halinde şöyle bir görelim:

1. Dava adamının temel özelliği, vahye tâbi olmasıdır.

2. Dava adamı, hüküm koyucu olarak sadece Allah’ı bilir.

3. Dava adamı, müşriklerle akidevi konularda asla uzlaşmaz.

4. Dava adamı, davasından asla vazgeçmez.

5. Dava adamının asıl hedefi, Müslümanca yaşayabileceği ortamı oluşturmaktır.

6. Dava adamı, davetçidir.

7. Dava adamı, her Müslümanı kardeş bilir.

8. Dava adamı, ümitvardır.

9. Kâfirlere karşı şedid, Müslümanlara karşı müsamahakârdır.

10. Dava adamı, örnektir.

Sözlerimin sonuna gelmişken adanmışlık üzerine eserdeki şu vurucu ifadeleri paylaşmadan geçemeyeceğim:

“Adanmışlık;

Hayatı bütünüyle tevhid/akide üzere yaşamak, hüküm/kanun koyucu olarak sadece Allah’ı bilmek ve O’na aykırı beşer aklının ürünü bütün hükümleri reddetmektir,

Hz. Nuh’a ve mücadelesine inanmak ve O’nun inşa ettiği gemiye binmektir,

Herkesin şu ya da bu nedenle terk ettiği ve ateşe atıldığı bir zamanda Hz. İbrahim (as) ile beraber olmaktır,

Hz. Musa (as) döneminde, iman eden sihirbazlar gibi Firavunun ‘ellerinizi ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve ibret-i âlem için hurma dalına asacağım’ denildiği zaman, ‘senin vereceğin ceza sadece bu dünyada geçerlidir, ya Rabbimizin cezası’ diyebilmektir,

İşkence edilirken Abdullah İbni Mes’ud (ra) gibi müşriklerin yüzüne yüzüne ‘tevhid’i haykırmaktır,

Habib bin Zeyd (ra) gibi yalancı peygamber tarafından, peygamberliği (!) kabul edilmediği için bütün uzuvları kesile kesile şehid olmaktır,

Haram bin Milhan (ra) gibi müşrikler tarafından atılan mızrakla göğsünde kan fışkırırken ‘Ben kazandım’ diyebilmektir,

Esad bin Zürare’nin (ra) Akabe biatında sergilediği tavrı gösterebilmektir,

İzzeddin el-Kassam gibi işgalci emperyalist İngilizlere karşı çatışa çatışa ruhunu kafirlere değil, Allah’a teslim etmektir,

Seyyid Kutub gibi ölüm anında bile ‘ben bir münafıktan asla özür dilemem’ diyebilmektir,

Şeyh Ahmed Yasin, Rantisi ve diğer isimsiz kahramanlar gibi müşriklere, küresel kâfir güçlere ve Siyonist katillere asla boyun eğmemektir,

Kısacası Müslüman olarak yaşamak ve Müslüman olarak ruhunu Yüce Allah’a teslim etmektir.”

Genç Birikim dergisinin sahibi ve başyazarı kıymetli Ali Kaçar’ı, “Zirvedeki Mankurtlar”, “Emperyal Kuşatma ve İslam Dünyası” ve “Mayınlı Tarlada Konuşmak” isimli eserlerinden sonra dördüncü kitabı olan bu yeni çalışması vesilesiyle tebrik ediyor ve kendisine şükranlarımı iletiyorum. “Bilinç Serisi” üst başlığını vererek çıkardığı “İslami Mücadele ve Adanmışlık” çalışmasıyla birlikte, seri halinde daha nice hayırlı ve esaslı çalışmaları Müslümanlara kazandırması temennisi ve duasıyla…

Fatih PALA
25.07.2023 – Kayseri

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *