Hudson Enstitüsü Kıdemli Analistlerinden Can Kasapoğlu’na göre, Suudi Arabistan ile Baykar arasında imzalanan anlaşma, Çin’le ilişkileri ilerleten Suudileri, bir NATO ülkesi olarak Türkiye’nin dengelemesini sağlayacak. ABD savunma sanayi şu an için Suudilere silah ihraç edemiyor.
Dr. Can Kasapoğlu, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında imzalanan Suudi Arabistan Savunma Anlaşmasını, Baykar’ın ivme kazanan grafiğini ve bu durumun Çin, ABD gibi ülkelere etkisini AA Analiz için kaleme aldığı yazısında 3 soruya yanıt olarak şöyle yorumladı:
Suudi Arabistan Savunma Anlaşması neden Baykar’ı jeopolitik bir aktör haline getirdi?
Doğrudan ve net bir sonuçla başlayalım: Baykar, Suudi Arabistan Krallığı’na Akıncı stratejik silahlı insansız hava aracı (SİHA) sistemleri satışıyla jeopolitik sonuç üreten bir aktör haline geldi. Bu durum Türkiye’nin NATO ittifakı içindeki ağırlığını da artıracaktır. Zira anlaşma, İran-Suudi Arabistan askeri dengesinde Riyad’ın yeteneklerinin tahkim edilmesinden, Çin’in Orta Doğu’daki silah satışlarıyla etkin olma çabalarına karşılık verilmesine kadar geniş bir spektrumda etki gösterecektir. Somut veriler kullanarak siyasi ve askeri mülahazanın neden böyle olduğunu açıklayalım.
Savunma ihracatları farklı derecelerde jeopolitik netice üretir. Söz konusu netice, silah sistemlerinin muharip etkinliği kadar, konjonktürel koşullarla da ilintilidir. Örneğin, Çin Deniz Kuvvetleri’ne karşı Tayvan’ı savunmak için Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından verilecek ”Harpoon” gemisavar füzeleri ya da Rus saldırısına karşı mukavemet göstermesi için Ukrayna Silahlı Kuvvetlerine verilen M-142 yüksek hareket yetenekli topçu roket sistemi (HIMARS) çok namlulu roketatar sistemleri, iyi birer örnek teşkil ediyor.
Baykar’ın Suudi Arabistan Krallığı ile imzaladığı SİHA anlaşması, ilk bakışta savunma ekonomisi boyutuyla gündeme geldi. Gerçekten de anlaşma, muhtemelen, Türk savunma sanayisinin tek kalemde yaptığı en büyük satışlardan biri olacak. Öte yandan, savunma ekonomisi dışında sormamız gereken sorular var. Birincisi, Suudi Arabistan Akıncı’ya neden ihtiyaç duydu? İkincisi, Suudi Arabistan’a Akıncı satışının, Çin’in Orta Doğu’daki siyasası ve ABD ile olan küresel güç mücadelesiyle ne ilgisi var?
Akıncı Suudi Arabistan’ın askeri kapasitesini nasıl etkileyecek?
Suudi Arabistan’ın askeri gerçekleri açısından Akıncı’nın en önemli özelliği, hızla gelişen silah sistem konfigürasyonudur. Akıncı, yüksek harp yükü, 45 bin fit operasyonel irtifası ve mühimmat sertifikasyonları sayesinde, yüksek irtifada uçan ve üst düzey görev bilgisayarları olan bir tür stratejik silah sistemleri taşıyıcı platformu haline geliyor.
Sözü edilen silah sistem konfigürasyonuna yakından bakalım. Son aylarda Akıncı’nın sertifikasyonları arasına giren TRG-230 Kaplan füzesi ile SİHA, aerobalistik füze kabiliyeti kazandı. Aerobalistik füzeler, hedefe dik yaklaşma açılarıyla ve yüksek hızlarda taarruz kapasiteleriyle savunma sistemlerinin işini zorlaştırıyor. Ayrıca, harp başlıkları da son derece yıkıcı etkiye sahip.
Akıncı’nın diğer dikkat çeken silah sistem konfigürasyonları ve sertifikasyon çalışmaları arasında Satha Atılan Orta Menzilli Mühimmat (SOM) seyir füzesi, Çakır mini seyir füzesi ve Baykar’ın bir diğer çözümü olan Kemankeş elektro-optik kamera taşıyan gezici mühimmat bulunuyor. Seyir füzeleri ve kamikaze dronlar, aerobalistik füzelerden çok farklı özelliklere sahiptir. Hedeflerine daha düşük hızlarda ancak çok daha alçak irtifada ve karmaşık manevralarla gerektiğinde arazinin arızalarından yararlanarak yaklaşmak üzere tasarlanmışlardır. Düşmanın radar ağlarındaki boşluklardan ve sistemik zaaflardan yararlanmayı amaçlarlar. Ayrıca, Kemankeş’in bir saat havada kalış süresi ve sensör yetenekleriyle taarruz görevinden önce bir istihbarat unsuru olduğunu da hatırlatalım.
Her silah sistemi, bir harekat tasarısı içinde anlamlıdır. Hipotetik bir harekat ortamında, çok sayıda Akıncı’nın, TRG-230 Kaplan aerobalistik füzesi, SOM seyir füzesi, Çakır mini seyir füzesi ve Kemankeş gezici mühimmatla düşman derinliğindeki kıymetli hedeflere taarruz ettiğini düşünün. Her bir mühimmatın farklı uçuş karakteristiği ile hedefe çok farklı açılar ve hızlarla ilerleyeceği, platformların da tamamen robotik olacağı böyle bir taarruz çok yıkıcı olacaktır.
Peki Suudi Arabistan nasıl bir tehdit ortamı ile karşı karşıya? Cevaplamak için 2019 Aramco saldırısını, Yemen’e müdahalesi sırasında karşılaştığı füze ve SİHA tehdidini, ancak özellikle de İran’ın füze ve insansız sistemler programlarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. İran ve müttefikleri, gezici mühimmatın balistik füzeler ve seyir füzeleri ile aynı taarruz paketlerinde kullanıldığı harekat tasarılarına yöneldiler. Füze salvoları ve robotik harp birleşince, ortaya taarruz kapasitenin savunma sistemlerine etki odaklı üstünlük kurduğu bir denklem çıktı. Öyle ki, az sayıda silah sisteminin dahi hava savunma sistemlerini aşması, sansasyonel etkiler oluşturabiliyor. Aramco saldırılarının siyasi ve ekonomik sonuçlarına bakmak, konuyu anlamak için yeterli olacaktır.
Stratejik silah sistem konfigürasyonları ile Akıncı, Riyad’ın mukabil taarruz harekat kapasitesi için kilit rol oynayacak. Dolayısıyla Baykar’ın başarısı, Türk füze çözümlerine de son derece karlı Körfez pazarında avantaj sağlayacak.
Baykar-Suudi Arabistan anlaşmasının Çin boyutu ve ABD için önemi nedir?
Suudi askeri uzmanlar, bölgesel füze ve robotik harp tehdidine sadece pahalı hava ve füze alımları ile yanıt veremeyeceklerini biliyorlar. Bu nedenle de Suudi Arabistan’ın hem bir balistik füze programı var, hem de yüksek miktarda SİHA alımları gerçekleştiriyor. Elbette, balistik füze programının bir diğer amacı da İran’ın nükleer silah sahibi olduğu senaryoda, Suudi Arabistan’ın nükleer yetenek geliştirme planlarında atış vasıtası teşkil etmek.
Şimdilik nükleer harp konusunu bir kenara bırakıp, Suudi Arabistan’ın balistik füze ve dron alımlarının kaynağına bakalım. Burada karşımıza çıkan ülke Çin. Zira, Suudi Arabistan’ın geleneksel silah tedarikçisi ABD savunma sanayi, Washington’un siyasi tercihleri nedeniyle ilgili silah sistemlerini Riyad’a ihraç edemiyor.
Baykar, Suudi Arabistan’a Akıncı satışı ile dünyanın en önemli silah pazarlarından olan Körfez-Arap pazarının insansız hava harp sistemleri segmentinde Türkiye’yi, Çin’i dengeleyebilen NATO ülkesi konumuna getirmiş oldu. Ayrıca, Riyad’ın envanterine girecek olan Akıncı SİHA, kısa sürede İran-Suudi Arabistan askeri dengesinin önemli bir oyuncusu haline gelecektir. Tüm bu gelişmeler, jeopolitik ağırlık bakımından üst düzey dosyalar.
[Dr. Can Kasapoglu, Hudson Enstitüsü Kıdemli Analist ve EDAM Savunma Programı Direktörü’dür.]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *