Fransa’nın uzun yıllar sömürdüğü Sahel bölgesinde 1 milyon çocuk risk altında

Fransa’nın uzun yıllar sömürdüğü Sahel bölgesinde 1 milyon çocuk risk altında

Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonundan (UNICEF) yapılan açıklamada, Mali, Nijer ve Burkina Faso’da 970 bin civarında çocuğun, artan gıda fiyatları, çatışmalar ve kuraklığın etkileri yüzünden bu yıl akut şiddetli yetersiz beslenme riskiyle karşı karşıya kaldığı duyuruldu.

Açıklamada, hükümetlerden, çocuk beslenmesinin ulusal öncelik haline getirilmesi ve yetersiz beslenmeyle mücadele için ulusal yatırımları artırmaları istendi.

Nijer’de yaklaşık 430 bin çocuğun risk altında olduğuna dikkat çekilen açıklamada, Mali’de de risk altındaki çocuk sayısının 367 bin olduğu kaydedildi.

Sahel ülkeleri Burkina Faso, Çad, Gambiya, Moritanya, Mali, Nijer, Nijerya ve Senegal ile Kamerun’un kuzeyinde, yetersiz beslenme nedeniyle geçen yıl hastaneye giden çocukların sayısının 2021’e oranla yüzde 31 artarak 1,9 milyona ulaştığına da vurgu yapıldı.

UNICEF, mart ayında da Sahel’de 10 milyon çocuğun insani yardıma muhtaç olduğunu açıklamıştı.

Fransa’nın Afrika’daki varlığı

Afrika’daki varlığı 16’ncı yüzyıla kadar geri giden Fransa 20’nci yüzyılın başlarında; Kuzey Afrika’da Cezayir ve Fas ile Batı ve Orta Afrika’da günümüzde Moritanya, Senegal, Gine, Mali, Fildişi Sahili, Benin, Nijer, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Gabon, Kamerun, Cibuti ve Madagaskar’ı kapsayan geniş bölgede sömürgeci güç olarak tahakküm etti.

1905’te kölelik resmi olarak sona ermiş olmasına rağmen, Fransız sömürgelerinde zorla çalıştırma uzun süre devam etti. Fransa’nın Afrika’daki mevcudiyeti “Mission Civilisatrice” olarak nitelendirilen Afrika halkının yaşam standartlarını Fransa’nın çıkarları, ideolojisi ve idari gelenekleri çerçevesinde iyileştirmek olarak görülüyordu.

Aslına bakıldığında bu anlayışın 1789 Fransız İhtilali’ne neden olan değerlerle hiçbir alakası yoktu.

Zira, Fransa, tahakkümü altında bulunan bölgelerdeki yönetim şeklini reforme etmek yerine kabile liderleriyle iyi ilişkiler geliştirmeyi tercih etmiş, bunu da daha kolay vergi toplayabilmek ve kendi kurallarını dayatmak amacıyla yapmıştı.

Aynı şekilde, “yereller” olarak adlandırılan Afrika halklarının eğitimi adına adım atılmamış ve 1950’lere gelindiğinde okur yazarlık oranı sadece yüzde 5 düzeyinde kalmıştı.

Yerel halk, kıtanın zengin doğal kaynaklarını insanlık dışı koşullarda çalışarak Fransa’nın kullanıma sunmuş, Fransız ordusuyla birlikte iki dünya savaşında cephede savaşmış ve bağımsızlığın bedelini çok ağır ödemiştir.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron 2019 yılında Abidjan’a gerçekleştirdiği ziyaret sırasında Fransa’nın Afrika kıtasında 2 milyon insanın hayatına mal olan hakimiyetini “büyük hata” olarak nitelendirmiş, ancak özür dilemekten imtina etmişti.

1960’larda sömürgeciliğin sona ermesiyle Fransa’nın yeni bağımsızlığını ilan eden ülkeler üzerindeki etkisi farklı derecelerde de olsa sürdü.

Bu çerçevede, Fransa, “Fransafrika” kavramı çerçevesinde günümüze kadar eski sömürgeleriyle girift siyasi, askeri, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkiler yürüttü.

Fransız ordusu birçok ülkeyi komünizm tehdidinden korumak amacıyla uzunca yıllar eski sömürgelerindeki varlığına meşruiyet kazandırmaya çalıştı.

SSCB’nin dağılması sonrasında oluşan yeni dünya düzeninde Batı Afrika’daki askeri üslerinin bir kısmını kapatan Fransa birçok Afrika ülkesiyle yapmış olduğu güvenlik anlaşmalarıyla askeri mevcudiyetini belirli ölçüde sürdürebildi.

Fransa ayrıca Gabon, Kamerun ve Senegal gibi ülkelerde içişlerine karışarak darbe girişimlerini engelledi.

Buna ilaveten Fransa, hükümet dışı aktörlere ve yerel yardım kuruluşları vasıtasıyla yardım ulaştırmak yerine merkezi hükümetleri fonlayarak ülkelerdeki sosyal eşitsizliği ve demokratik gelişimi engelledi, otokratik rejimlerin ayakta kalmasına vesile oldu.

Bir diğer önemli husus ise; Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Mali, Nijer, Senegal, Togo ve Gine-Bissau’da kullanılan ve Fransa’nın Afrika için oluşturduğu “CFA Franc” para birimi sayesinde Fransa’nın mali olarak bu bölge üzerinde hakimiyet kurmasıydı.

İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde kurulan bu sistemin bir parçası olarak Fransa Afrika ülkelerinin döviz rezervlerinin yüzde 50’sinin Fransa Merkez Bankası’nda tutuyordu.

(Gülru Gezer/Independent Türkçe)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *