Alemlere Rahmet…

Alemlere Rahmet…

Unutmayalım ki nebileri sevmek onlara ilahlık yakıştırmak değil onların bıraktığı mirasa sahip çıkmaktır. Tüm doğrular Allah’a aittir.

Biz seni alemlere ancak rahmet olarak gönderdik.(21/107)

Peygamberimizin (sav) alemlere rahmet olarak gönderilmesi bazı çevreler tarafından sürekli manipüle edilmiş ve nübüvvet asli hüviyetinden saptırılmıştır. Ve hatta sen olmasaydın bu alemi yaratmazdım gibi yaratılış felsefesine aykırı bir takım asılsız ve uç iddialarla da kendi görüşlerini desteklemişlerdir. Oysa Kur’an baştan sona tüm nebilerin gönderiliş amaçlarını çok açık bir şekilde belirlemiştir. Kaldı ki Allah rasülünün alemlere rahmet oluşu O’nun beşeri kimliğinden dolayı değil, tam tersi vahiyden aldığı izzet ve şereften kaynaklanmaktadır. Yani rahmet olan şey Allah’ın vahyi, rahmeti ve merhametidir. Eğer Allah’a ait olan bu sıfatları, değerleri Allah’tan çalar da bir insana verirseniz çok sevdiğiniz rasulü ilahlaştırmış tevhidi de şirke dönüştürmüş olursunuz. Oysa Allah, konumuz olan ayetin hemen akabinde şunu söylüyor; De ki: bana sadece ilahınızın ancak bir tek Allah olduğu vahyedildi. Hala Müslüman olmayacak mısınız? (Enbiya:108). Demek ki Allah tek ilahtır ve hiç kimseye danışmaz, hiç kimsenin hatırına binaen bir şey yapmaz/yaratmaz. Yine hiç kimseye ebedilik vermez ve hiçbir işinde kimseye danışmaz. O, istediği için ol der o da oluverir. (Kün fe yekün)

Yine Şura suresi 52. ayette yüce Allah; … Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık. Şüphesiz ki sen doğru bir yolu göstermektesin. Vicdan sahibi her mümine sormak lazım, burada insanı doğru yola ileten NUR vahiyden başka nedir ki? Elbette ki Allah’ın bizzat seçtiği elçiler insanları doğru yola çağıracak aksi halde ; “kıskıvrak yakalanır ve şahdamarı koparılır” (Hakka: 44-47). Buraya daha birçok ayeti kerimeyi sıralayabiliriz fakat konuyu kısa tutmak zorundayız. Yine Duhâ suresindeki ayetler; “O seni yetim bulup barındırmadı mı? Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi? Seni yetim bulup zengin etmedi mi? Son olarak bir de Fussilet suresinin 6. ayetine bakalım: “De ki: ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilahınızın bir tek ilah olduğu vahy olunuyor. Artık O’na yönelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!”  Kur’an’ın içinizden birisi ve arkadaşınız diye tanıttığı peygamberi küçültmek, bayağılaştırmak, itibarsızlaştırmak bizim işimiz olamaz bundan Allah’a sığınırız.

Bütün derdimiz eşyayı ait olduğu yere koyup zulümden uzak kalmak. Eğer Allah’ın kitabını eğip bükersek, risaleti doğru anlamaz ve nebilere kendilerinin de hoşuna gitmeyecek sıfatları yakıştırırsak bu en büyük zulüm olur ve Allah bizi affetmez. Peygamberlerde insanlar tarafından bir eksiklik görülse bile bu onların Allah katındaki itibarını asla zedelemez. Onlar yeryüzünün en şerefli, en itibarlı insanlarıdır, çünkü onlar Allah’tan vahiy alan ve vahiyle şereflenen şahsiyetlerdir. Onlara dil uzatmak hiçbir müslümanın işi olamaz. Peki, peygamberimize İsa’ya (as) yapılanın bir benzerini yapıp Allah’ın yanına yerleştirmek İslam’a, Kur’an’a ve tevhide uyar mı? Demek ki müslümana yakışan, kainatın sahibi ve tek ilah olan Allah’ı hak ettiği yere yüceltmektir. Ve elçisini de insan cinsinden bir nebi olarak kıyamete kadar usve-i hasene/en güzel örnek, önder, canımız, kanımız olarak baş tacı yapmaktır.

Son olarak unutmayalım nebileri sevmek onlara ilahlık yakıştırmak değil onların bıraktığı mirasa sahip çıkmaktır. Tüm doğrular Allah’a aittir.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *