Had kavramının anlamı ve Kur’an’da Hudûdullah kavramı

Had kavramının anlamı ve Kur’an’da Hudûdullah kavramı

Had kelimesi, hem sözlük anlamı hem de farklı bilim dallarında kazandığı terim anlamları ile geniş bir kullanım alanına sahiptir. Hudûdullah, ister geniş anlamı ile kullanılsın ister belli bir konudaki fürû’a dair hükümler için kullanılmış olsun, bu kavram ile Kur’an’da ‘Allah tarafından konulmuş hükümler’ ifade edilmektedir.

Dr. Derviş Dokgöz tarafından ‘derleme makale’ şeklinde hazırlanan ve 15 Haziran 2021’de Journal of Analytic Divinity 5. cilt, 2. sayıda, 97-122 sayfalarda yayınlanan makalede, Had ve Hudûdullah kavramlarına ilişkin detaylı bir değerlendirme yapılıyor. Geniş bir kaynakçaya sahip olan makalenin, fikir vermesi bakımından Öz, Giriş ve Sonuç kısımlarını dikkatinize sunuyoruz. Makalenin tamamına ise, makalenin altında bulunan linkten ulaşmak mümkün…

Had Kavramının İslami İlimlerde İfade Ettiği Anlam ve Kur’an’da Hudûdullah Kavramı

Öz

Had kavramı özellikle fıkıh ilmi başta olmak üzere mantık ve kelam gibi bilim dallarında terim anlamı kazanmış bir kavramdır. Fıkıhta ‘kitap ve sünnetle belirlenmiş uygulanması zorunlu cezalar’ anlamında yaygın olarak kullanılan bu terim; mantık, kelam ve usûli fıkıhta ise ‘bir şeyin mahiyetinin tanımlanması’ anlamında kullanılmaktadır. Had kelimesinin çoğulu olan hudûd kelimesinin ise Kur’an’da ‘hudûdullah’ şeklinde Allah lafzı ile birlikte kullanıldığı görülmektedir. Bu makalede had ve hudûd kelimelerinin sözlük anlamından hareketle, çeşitli bilim dallarında kazandığı anlamlar incelenerek sunulmuştur. En yaygın olarak kullanıldığı fıkıh bilim dalında, bilinen terim anlamını kazanma sürecine dair bilgiler paylaşılmış, had kelimesinin sözlük ve terim anlamı arasındaki ilişkiye dair âlimlerin görüşleri aktarılmıştır. Bunun yanında had/hudûd kavramının Kur’an’da ve hadislerdeki kullanıldığı anlamlar genel olarak incelenmiştir. Buna göre Kur’an’daki hudûdullah kavramı ile fıkıhtaki had/hudûd kavramı arasında doğrudan bir anlam birliği görülmezken, hadislerde yer alan had/hudûd kavramlarının ise fıkıhtaki terimleşmiş anlamı içerdiği görülmektedir.

Giriş

Had kelimesi, hem sözlük anlamı hem de farklı bilim dallarında kazandığı terim anlamları ile geniş bir kullanım alanına sahiptir. İslami ilimler içerisinde en yaygın olarak kullanıldığı alan fıkıh olsa da, bunun yanında kelam, mantık ve fıkıh usulünde de terim anlamı kazanmış bir kavramdır. Ancak had kavramı, fıkıh literatüründeki belli suçlar için nâss ile belirlenmiş cezalar anlamındaki kullanımının yaygınlığı nedeniyle sadece İslam ceza hukuku alanıyla algılanır hale gelmiştir.

Had kelimesinin çoğulu olan hudûd kelimesi ise, Kur’an’da birçok ayette geçen ve dikkat çeken kavramlardan biridir. Genellikle Allah lafzına izâfe edilmiş olarak ‘Hudûdullah’ şeklinde ve sözlük manası itibariyle, ‘Allah’ın sınırları’ anlamına gelen bu kavramın, birçok ayette yer aldığı görülmektedir. Had ve hudûd kavramlarının Kur’an’da, hadislerde ve fıkıh literatüründe ifade ettiği anlamları ortaya çıkarmanın ve bunların karşılaştırılarak aralarındaki bağlantı, benzerlik ve farklılıkların ortaya konmasının fıkıh alanındaki çalışmalara katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Fıkıh literatüründe had ve hudûd kavramlarının, kitap ve sünnetle belirlenmiş cezalar şeklinde terim anlamı kazandığı görülmektedir. Temel fıkıh ve hadis kaynaklarında kitâbü’lhudûd başlıkları ile yer alan bölümler, cezası kitap ve sünnetle belirlenmiş suçlara dair hükümlerin ve rivayetlerin yer aldığı bölümlerdir. Bunun yanında hudûd kavramının, Kur’an’da da bazı ahkam ayetlerinde yer aldığı görülmektedir. Bu ayetler incelendiğinde, öncesinde bazı fıkhî hükümlerin zikredildiği ve daha sonra bunların ‘Allah’ın hudûdu’ olduğunun vurgulandığı görülür. Ancak had kavramının fıkıhta ilk akla getirdiği anlam ‘belirli suçlar için konulmuş cezalar’ iken, Kur’an’da Allah’ın hudûdullah olarak nitelediği fıkhî hükümlerin ise ceza hukuku alanındaki hükümler olmadığı görülmektedir. Hatta Kur’an’daki hudûdullah kapsamındaki hükümlerin çoğunluğu, yasak/haram kılmaya dair hükümler bile değildir. Bu durumda hudûdullah kavramı ile kastedilen anlam nedir? Hudûd kelimesinin müfred hali olan had kelimesinin fıkıh literatüründeki anlamı, Kur’an’daki hudûdullah kavramına dahil midir? Yine fıkıh ve hadis kitaplarında yer alan kitâbü’lhudûd adlı bölümler, Kur’an’daki hudûdullah kavramı ile doğrudan ilgili midir? Bu ve benzer sorular bu çalışmada ele alınarak cevaplanmaya çalışılacaktır.

Sonuç

Had/hudûd kavramının sözlük anlamı ve terim olarak kullanıldığı dini ilimlerdeki anlamlarının incelenmesi neticesinde elde edilen sonuçlar şu şekilde sıralanabilir: ‘Had’ kavramının sözlükte ‘sınır, menetmek, yasaklamak ve tanımlamak’ anlamlarının öne çıktığı, farklı bilim dallarında kazandığı terim anlamlarının da bu sözlük anlamlarına dayalı olarak geliştiği görülmektedir. Buna göre had kavramı mantık, kelam ve fıkıh usulünde; ‘bir şeyin mahiyetinin ve onu oluşturan unsurların açıklanması, bir şeyin kendine has niteliklerinin belirtilerek ve kendinden olmayan şeylerin dışarıda bırakılacak şekilde tanımlanması’ anlamlarında terimleştiği görülmektedir.

İslami ilimler içinde ‘had’ kavramının en yaygın olarak kullanıldığı bilim dalı fıkıhtır. Had kelimesinin sözlükte menetme/yasaklama anlamına sahip olması nedeniyle, fıkıhta şârî tarafından kesin bir şekilde yasaklanmış olan suçlar veya onlar için takdir edilen cezalara isim olması yönüyle anlamsal bir ilişki kurulabilir. Buna karşın fıkıh literatüründe had kavramı ile genellikle zina, kazf, hırsızlık, hırabe, içki içme, irtidad ve isyan suçlarına dair şer‘an belirlenmiş cezalar anlaşılmış ve fıkıh literatüründe had terimi bu anlam dışında başka bir anlamda kullanılmamıştır. Temel fıkıh kaynaklarındaki kitâbü’lhudûd başlıklı bölümler, tamamen belirttiğimiz suçlara dair cezaî hükümlerin yer aldığı bölümlerdir. Aynı durum hadis kitapları için de geçerli olup, kitâbü’lhudûd bölümlerinde, fıkıhta had olarak nitelenen suç ve cezalarla ilgili rivayetler toplanmıştır.

Had kavramının fıkıhtaki terim anlamında kullanımının Hz. Peygamber döneminde de mevcut olduğu görülmektedir. Zira gerek Hz. Peygamberin hadislerinde ve gerekse sahabenin dilinde had kelimesi sözlük anlamları ile kullanımının yanında daha çok ‘suçun sabit olması halinde şer‘an uygulanması zorunlu olan, değiştirilemeyen ve düşürülemeyen, miktarı belirli cezalar’ anlamında kullanılmıştır. Buna göre had kavramının fıkıhtaki terim anlamı kazanmasında Hz. Peygamberin hadislerinin büyük etkisi olduğu söylenebilir.

Had kelimesinin çoğulu olan ‘hudûd’ kelimesi ise, Kur’an’da genelde Allah lafzına muzâf olarak ‘hudûdullah’ şeklinde yer almaktadır. Bu kavrama dair alimlerce yapılan tanımlamaların; genel anlamda Allah’ın emir ve yasaklamaya dair tüm hükümleri veya Allah’ın yasaklamaya dair hükümleri yahut da Allah’ın kulları için koyduğu helal-haram sınırları şeklinde olduğu görülmektedir. Bu kavramın yer aldığı ayetlerdeki bağlam ve lafız özelliklerine göre farklı anlamlar kazandığı söylemek daha isabetli olsa gerektir. Buna göre bazı ayetlerde hudûdullah kavramı, Allah’ın bütün emir ve yasaklarını kapsar şekilde geniş anlamı ile kullanılmışken; bazı ayetlerde ise, oruç, itikâf, boşanma, iddet, evlilik hukuku, miras paylaşımı ve zıhar hakkındaki fıkhî konulara dair hükümleri ifade eder şekilde kullanılmıştır. Şu sonucu belirtebiliriz ki, hudûdullah ister geniş anlamı ile kullanılsın ister belli bir konudaki fürû’a dair hükümler için kullanılmış olsun, bu kavram ile Kur’an’da ‘Allah tarafından konulmuş hükümler’ ifade edilmektedir. Hükümlerin ibadet veya muamelata dair konularda olması, emir veya yasaklama içermesi onların hudûdullah kapsamında olmalarını etkilememektedir. Yasaklama getiren hükümlerde onlardan sakınılması ve uzak durulması; yapılması emredilen durumlarda ise bunların dikkatle yerine getirilmesi istenmiştir. Kavramın özellikle aile hukuku ile ilgili hususlardaki kullanımı da aile kurumunun korunmasına dair özel bir vurgu olarak değerlendirilebilir.

Kur’an’daki hudûdullah kavramının, fıkıh literatüründeki ceza hukuku kapsamındaki had kavramı ile doğrudan anlamsal bağlantısı olduğu söylenemez. Ancak hudûdullahın yani Allah’ın koymuş olduğu sınırların aşılması halinde cezalandırılmayı ifade eder şekilde, bazı cezaî müeyyidelerin had olarak isimlendirilmiş olabileceği şeklinde bir anlamsal bağlantı kurulabilir. Bunun yanında hudûdullahın, ‘Allah’ın bütün hükümleri’ şeklinde genel anlamlı olarak kullanıldığı ayetlerin kapsamına, diğer bütün şer‘i hükümler gibi had cezalarına dair hükümlerin de dahil olduğu kabul edilerek dolaylı olarak had cezalarının da bu kavramın kapsamına girdiği söylenebilir. Ancak özel anlamda fıkıhtaki belli cezaların, Kur’an tarafından da had olarak isimlendirildiğini söylemek mümkün değildir. Çünkü Kur’an’da hudûdullah tabirinin kullanıldığı ayetlerin hiçbirinde, fıkıhtaki had cezalarına dair bir hüküm bulunmamaktadır. Aynı şekilde had cezalarına dair hükümlerin yer aldığı ayetlerde de bu cezaî hükümler için had ve hudûd tabirleri kullanıldığı mevcut değildir.

Kısaca belirtmek gerekirse Kur’an’da sözlük anlamının yanında ‘emir, yasak veya mübahlığa dair Allah’ın koyduğu hükümler’ anlamında kullanılan hudûd kelimesi, Hz. Peygamber ve sahabenin dilinde bu anlamlara ilave olarak şer‘an belirlenmiş cezalar için de yaygın şekilde kullanılmış, daha sonraki dönemlerde fıkıhta ise sadece şer‘an belirlenmiş cezaları ifade eder şekilde terimleşmiştir. Yani had kavramı, Kur’an ve sünnette daha geniş bir anlama sahip iken, fakihlerce daha özel bir anlama hasredilerek kullanılmıştır.

Makalenin tamamını okumak için:

http://isamveri.org/pdfdrg/G00231/2021_2/2021_2_DOKGOZ.pdf

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *