HİRA

Yetimlikle başlayan bir hayat serüveni.

Ayrılışlar ve yalnızlıklar. Zorlu hayat serüveninden hayatın içine giriş gençlikle beraber. Şimdi kendisi var. Kendine yetim derlerdi ama kendisi yetim değildi. Hep önceden öğrenilen ve önde olan bir hayat yaşamıştır. Büyüklerle beraber olmanın bereketi olsa gerek.

Hira, Mekke’yi görebilen bir konumdadır. Dağın üzerinde küçük bir mağara. Hani şehre nazır bir durumdadır. Dağ deyip geçmeyin, içi ayrı bir zenginlik dışı ayrı bir zenginlik. Canlıların dostudur dağlar. Hani, dostlara “dağ gibi” derler ya! Öyle bir şeydir. Sığınılacak mekânlardır. Küçüktür ama olduğundan da büyüktür. Dağın içindeki dosttur mağaralar. Ashabı Kehf’in gençlerine, Musa (as) olduğu gibi.

Muhammed (as) Hira’da ne yaşadığı 1400 senedir hep gündem olmuştur. Azıyla çoğuyla hep konuşulmuştur. Muhammed (as) Hira’ya yönelten şeyler ise onun kadar gündem olmamıştır. Toplumun bağ derdinde olduğu yerde o dağ da buluyor kendisini. Sosyal ve ekonomik olarak sahip olduklarının tam da zirvesinde iken Hira’ ya yönelten şey neydi? Burası gizemli olacaktır ama sonucu gerçektir. Yönelten şey kadar çeken şey de önemli olsa gerek.

Muhammed (as) her ne için çıkmış ise de bulduğu ile aşağıya inmiştir. Dünyalık anlamda rahatlayan bir hayattan zorlu yeni hayata yolculuk başlamıştır. Rahatını bozmuştur. Rahatsız olduğu kadar rahatsız da edecektir. Hira, Muhammed (as) dünyalık yüklerden arındığı mekân olmuştur. Dünyalık yüklerden arındıkça yerine yeni yükler, daha ağır yükler gelecektir ama bunlar istediği yüklerdir. Dünyalıkları ise adandığı yol için azık olmuştur. Yükler ağır gözükebilir ama yaratan rabbimiz kaldıramayacağınız yük yoktur diyerek hayata bakışı da şekillendirir.

Hira, sadece Muhammed (as) için yeni bir hayatın başlangıcı değildir. İndiği yer için de yeni başlangıçların yeridir. Hira; Dağdan, bağlara bakmadan, ağlara takılmadan, çağlara meydan okunan mekânın adıdır.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır/kalmayacaktır.

Faruk Karaaslan / Venhar