Bizim bu son yolculuğumuz, sıratı müstakim üzre yolculuğumuzun tashihi, tahkimi, berkitilmesi, kolaylaştırılması için yeni bir sayfa olmuştur. Hak yolunun yolculuğunda refiklerimizi tanıma fırsatı sunmuştur! Ümitsizliğe kapılmamıza sebep bırakmayan bir nimet olmuştur! Allah’ın literal ayetleri yanında afaki ve enfüsi ayetlerini yeniden tefekkür, okuma imkanı vermiştir! Kardeşlik hukukunu yeniden perçinlemiştir!
Mustafa Bozacı
Bilenler ve okuyanlar bilir, uzun yıllar Atav dostumuzun refakatinde (Bozacı ve Şıracı) ülke sathı mailinde seyahatler yapmış ve bunları dergimizde siz dostlarımızla da paylaşmıştık… Yediklerimizden değil gördüklerimizden anekdotlar aktararak… Gözlerimizin gördüklerini gönlümüzün ve yüreğimizin beğenileri ile analiz ederek, yerine göre sentezleyerek, ‘sadırlardan satırlara’ diye tefrika etmiştik.
Hem fiziksel hem zihinsel sıhhat bulduğumuz, fikirsel teatilerle beraber, duygu düşünce paylaşımları, adabı muaşeret örenklik uygulamaları ve gözlemleri, kaynaşma ve kucaklaşma, meselelerin farklı boyutlarına farklı açılardan ve gözlerden dikkat kesilebilme, ortak paranteze alınabilecek meselelere rağmen bir iletişim, bilgi ve tecrübe aktarımı fırsatları bulduğumuz bu gezilerimize uzun zamandır ara vermiş, kimisi dahili kimisi harici sebeplerle gerçekleştirememiştik.
Rabbimize çok şükürler olsun ki ağustos ayı itibariyle bu gezilerimizin yeni ve farklı bir konseptine –zira ilk dönemkiler bireysel etkinlikler olarak gerçekleştiriliyordu–, dergimizin yazar ve yönetim kadrosundan dört kişilik bir ekiple gerçekleştirme fırsatı bulduk. Rabbimizden duamız bunun mutad, organize ve planlı programlı şekilde tekrarlanabilmesini nasip etmesidir. Elbette asıl önemli olan ve beklenenin bu ziyaretleşmelerin karşılıklı hale getirilebilmesidir. Zira bu ‘Ne yapılmalı?’ sualinin ‘Nasıl yapılmalı?’ kısmını daha belirgin hale getirecek, süreç ve zaman içinde kalıcı ve sıhhatli usuller oluşmasına katkı sağlayacaktır.
Bu usuller ki zeminin kayganlaştığı, başkalaşımın yol olduğu, hakikat namına bir olgu bırakılmayan türedi zamanların algılarına bir set görevi görebilecek, derdi davası olanların ve bu konudaki duruş ve düşünüşlerini bozmayan, mevzilerini koruyan kardeşlerimizin sığınabileceği bir sağlam dalgakıranlı bir limana ve tahkimine vesile olabilecektir.
Dört kişilik ve dört günlük bu seyahatimizin akabinde öne çıkan öz ve özet cümle; ‘dört dörtlük bir seyahat olduğu’ fikridir. Esasen kararı verdiğimizde pek aklımıza gelmeyen iklim şartları ve bölge tercihi, dönüş ile başlayan şükran duyguları, hemen beraberinde oluşan özlemler ve ‘iyi ki’ dedirten yaşanmışlıklar neticesinde önemsiz hale geldi… ‘Bir karara varınca azmetmek’ olgusu geçerlilik ve gerekliliğini tahakkuk ettirmiş oldu böylece… Bir de ilk karar anındaki beşinci refikimiz mazeret beyan edince, ‘Düğün işleri ona, dernek işleri bize kaldı!’ şeklinde aramızda espri konusu olurken, yolculuk şartları düşünüldüğünde bir vasıta içinde beşinci kişinin bu hava şartlarında durumu gerçekten, en azından fiziken daraltabileceği görüldüğünde ‘varmış bir hikmeti’ demek durumunda kalmış olduk. En azından yukarıdaki (4×4) şeklindeki cümleyi kuramayacaktık! Elbette bu durum ona dair telafiye dönük müeyyide kısmını saklı tutmamızı engellemiyor!!
Malumaliniz bu seyahatlerimiz özelde ‘tanışıklık ve danışıklık’ ve akabinde ‘barışıklık’ içindir. Yoksa Evliya Çelebivari bir tarz –ki onlar da çok önemli, ama bu teknolojik evrimsel dönemde farklı yöntemlerle çok kolay ve çabuk malumatlar edinilebiliyor; meram malumatfuruşluk ise!– değil bizimkisi… Elbette sosyal doku, kültürel unsurlar, tarihi yaşanmışlıklar –ki malumunuz Kur’an da bunlara bakılıp dersler alınmasını salık veriyor–, yeme içme kültür ve adabı, demografik yapı, beraber yaşama örneklikleri, mimarisinden musikisine, tarımsal faaliyetlerinden konakların yapı ve işleyişine, sokaklarından sosyal alanlarına, ikliminden örf ve adetlerine değin bir çok konu ve ayrıntı var bu seyahatin satır aralarında, molalarında, sohbet esnalarında… Bunların her biri birer yazı –hatta inceleme– konusu olabilir evsaftadır.
Evet dostlar, sizlere de tavsiye ediyoruz karşılıklı ziyaretleşmeleri; tanışık-danışık-barışık olmak için her vesileyi değerlendirip havadan sudan sebeplere sığınmadan, mazeret üretmeden yakından uzağa, azdan çoğa, bilinenlerden bilinmeyenlere doğru bu iletişim ve ilişki trafiğini canlı ve aktif tutmaya çağırıyoruz… Bizim gördüğümüz, şahit olduğumuz gibi coğrafyamızın farklı köşelerinde ne değerler, ne imkanlar, ne fırsatlar, ne güzellikler, ne kişilikler mevcut… Gönlümüz sürur, sadrımız genişlik, benliğimiz inşirah buldu elhamdülillah. Umudumuz arttı, gönendik! İklim şartlarından, hava değişiminden dolayı bazı nakısalar yaşasak da inanın külli anlamda, neticede sıhhat bulduk, gözümüz gönlümüz açıldı! Bulduklarımız, umduklarımızın fevkinde idi çok şükür! Ev sahiplerimizin istisnasız tümüne ayrı ayrı, çoktan da çok teşekkürlerimizi sunuyoruz. İyi ki varlar! Rabbim ecirlerini versin, sayılarını çoğaltsın, ayaklarını (ve ayaklarımızı) sabit kılsın! Niyetlerini halis, amellerini salih, sa’ylerini meşkur kılsın! Bereketlendirsin çabalarını, kabul etsin niyazlarını! Kolaylıklar versin, imkan ve istidatlarını artısın!
Zeminlerin kayganlaştığı, çeldiricilerin çoğaldığı, kaymaların ve kayış atmaların arttığı, istikametlerin yitirildiği, dün ‘k.k.’ denilenlerin öpüp başa konduğu ve üstelik hizmetinde yarışa girilip gömleklerin değiştirildiği, değerlerin ederlere evrildiği, açılan alanların örümcek ağlarıyla kaplandığı, fesat ve ifsadın yaygınlaştığı, ‘gemiyi kurtaran kaptan’ denilecek ortamların –ki kişilerin kurtuluşu toplumun kurtuluşundan yalıtılamaz, yalıtılmamalıdır!– yaygınlaştığı, ortamların yangın yerine döndüğü, hak ve hakikatin bin parçaya (!) bölünüp göreceleştirildiği, dünyevileşme ve bireyselleşmenin arttığı, ahretin unutulduğu, ‘İktidar/devlet yok!’ diyenlerin dahi laik seküler düzenlerin ikame ve idamesi için, bırakın kendilerini kitleleri manipüle edip işe koştuğu, sürüleştirdiği, kişiliksizleştirdiği, iç ettiği şu dönemlerde her şeye rağmen, pastanın(!) zoka görevi gördüğünü bilerek uzak duran, aş-eş-iş kuşatmalarına kapılmayan ve maslahat sarmalına sığınmayan, duruşunu koruyan, gardını indirmeyen, mevzisini terk etmeyen, çeldiricilere kapılmayan davasının eri, adanmış bu güzide insanlara, müslümanlara, müslümanlığını sadece söyleme indirgememiş ve pazarlığa, tavize açmamış mü’minlere selam olsun!
Ziyaret ettiğimiz asıl merkezler olan Diyarbakır ve Urfa’daki, dönüş güzergahında da Maraş’taki ev sahiplerimizin kapılarının açık olması yanında ellerinin, gönüllerinin de açık olması, güler yüzleri, hoş sohbetleri ve bilgi bilinç durumlarındaki göstergeler her türlü medhü senayı hak ediyor. Yörelere ait örf ve adetlerin İslam’la anlam kazanması, biçim alması ne hoş oluyor, ne güzel duruyor.
Bölgedeki aşırı sıcaklık refiklerimizin, ev sahiplerimizin de fevkelade sıcaklıklarıyla birleşince, ‘aynı kutuplar birbirini iter’ zaviyesinden bakınca yüreklere su serpti, gönüllere ferahlık verdi!
‘Gafletle geçirilen bir an menzilden bin yıl uzakta patlar!’ dediği gibi M. İkbal’in ve ‘Ne olduysa bize, hep azar azar oldu!’ şeklinde ifadelendirdiği gibi A. N. Asya’nın, bu gezi bize gösterdi ki ihmal ve ihlaller, hesap hataları, ertelemecilik, mazeretkeş bakış, planlı programlı hareket edememe, şimdilerde ve her zaman olduğu gibi yerini şikayetlere, ‘biz süreçten sorumluyuz!’ diye kesip atmalara, ‘acaba evdeki hesap niye çarşıya uymuyor?’ şeklinde olması gereken muhasebeden uzak tutumlara, kendi avuntularımızla, kuruntularımızla başbaşa bırakıyor! Elbette mesele hep iş üzerinde olmak, salt hareket etmek değil! Neyi ne zaman, ne kadar yapacağını bilmek çok önemli! En önemlisi de ‘Niçin yaptığını’ ve ‘neyi niçin yapmadığını bilmek’ de hepsinden çok daha önemli ve öncelikli! Asıl ile usul bilgi ve ilişkisinin ayırdında olmak, bilgi ve bilinç çift yönlü irtibatını kopartmamak ve sürekli sağlıklı ve diri tutmak, bünyenin bağışıklığını uyuşturuculara, uyuşukluğa, uydurmalara/efsane ve mitlere, sair virüslere karşı bağışıklı kılmak, donanımlı tutmak gerekiyor. Bu da azim işlerden olup karınca kararınca dahi olsa müteyakkız kalmayı, danışıklığı, yardımlaşmayı gerektiriyor. Ele ele, omuz omuza vererek, istişare ile aklı akla katarak, imkanlarımızı seferber ederek, birbirimizden haberdar olup kalarak başarılabilecek işlerdendir bu durum. Bizler hakkını verip Hakkı ve birbirimizin hakkını/hukukunu gözeterek, hakka ve hakikate riayet ederek bu işleyişi düzenler ve sürdürürsek Rabbimiz de bize ‘kolay olanı kolaylayacak’, yardım edecektir.
Nitelikler çok, hem de çok önemli ama bizler nicelikleri de ihmal etmemeliyiz. (Bu, zinhar popülizm ve çoğulculuk iması dahi içermiyor!) düşününüz bir otomobil birbiriyle kıyaslanamayacak binbir parçadan oluşuyor; siz hangisini çıkarıp atabilirsiniz ki?! Yeter ki her şey yerli yerince konsun, değerlendirilsin! Fikri liderlik çok, hem de çok önemli ama şahsi liderlik de ihmal edilmemesi gereken bir hakikattir. İyi yemek iyi aşçının elinden çıkar! İtaat olgusu ve ilişkileri de gündemimiz alınıp tayin edilmeli, asıl mecraına oturtulmalıdır. İfrat tefritten kurtarılıp vasat konumuna yerleştirilmelidir. Ne rivayet camiasının, tasavvuf çevrelerinin sınırsız, sorumsuz teslimiyetine, ne de rey camiasının, radikalizmin mangalda kül bırakmayan ölçüsüz beyin jimnastiklerine, hep ve daima itiraz, şüphe ve reddiye ilgisizliğine, sorumsuzluğuna indirgenmemelidir.
Evet dostlar, yeniden besmele çektik tabir yerindeyse… Gerçi elhamdülillah, birileri bunu atalet, meskenet diye resmedip tahfife kalksa da bizler yürüyüşümüze hep devam ettik, ediyoruz! Söz’ü yere düşürmedik hiç, hakkına riayet etmeye çaba gösterdik! Duruşumuzu bozmadık! Yeniden soluklandık! Yerimizden yekindik! Yerimiz dar, yenimiz eski demedik! ‘Durduğu yerde durmak’; hiçbir şey yapmamak, tarafsızlık değil, şu yukarıda resmettiğimiz zamane zamanlarda olsa olsa bir artı değerdir. Sıvı ve mai gibi konulduğu her kabın şeklini alan, almaya can atan, emre hazır ve nazır cıvıklıkta olmamak demektir evvelemirde! Hem öyle değiliz ki kokuşalım! Öyle olanlar gibi renkten renge, kılıktan kılığa girelim! Bize sataşarak, laf atarak, kendi durumlarını meşrulaştırmaya çalışanlar kaç kabuk değiştirdiklerini, kaç gömlek giyip çıkardıklarını, kaç kocaya, davulcu- zurnacıya vardıklarını, kaç kere evrim geçirdiklerini, makyaj ve peruk durumlarını bir sorgulasınlar, aynaya baksınlar önce!
Bizler her türlü eksiğimize rağmen, yine muhasebe ve murakabemize devam ettik, ediyoruz! Güce av ve tav olmadık! Elimizin yettiğince, aklımızın erdiğince, vüs’atimiz ölçüsünde dinimizin emrü yasaklarını biliyor, idrak ediyor, kendimizdeki yanlışları doğrularla değiştirme niyet ve çabamızı sürdürüyoruz. Bu konuda kamuoyunu bilgilendirmeye, uyandırmaya, uyarmaya da devam ediyoruz, edeceğiz. Allah’ın yardımı ve izniyle… Bu uyarılara kulak vererek, doğrusuna destek olup yanlışını eleştiri ile tashih çabası gütmeyenlerin şikayet etmeye de kendilerini temize çıkarmaya, aklamaya da hakları olmasa gerek!
…
Yoldan çıkanlar, yolu şaşıranlar, refiklik kardeşlik, yol hukuku, yol azığı nedir unutanlar yolda yolculuğa devam eden, yolun ve yolculuğun hakkını verenler, yolda kalanlara nizamat da veremezler akıl da! Zira akılları olsa bilgi sahibi olur, fikir edinir, o fikirde sebat ile hak üzere kalmaya özen gösterir, farklı arayışlara girmez, bukalemunlaşmaz, renk ve dokularını korur, korunurlardı… Paranteze alınabilecek noktalarda didişmeden, onların halli konusunda adabı muaşeret içinde tefekkürü, teatiyi sürdürür, bir ve beraberliğin vesilelerini, imkanlarını çoğaltmaya çabalarlardı!
Bizim bu son yolculuğumuz işte bu sıratı müstakim üzre yolculuğumuzun tashihi, tahkimi, berkitilmesi, kolaylaştırılması için yeni bir sayfa olmuştur. Hak yolunun yolculuğunda refiklerimizi tanıma fırsatı sunmuştur! Ümitsizliğe kapılmamıza sebep bırakmayan bir nimet olmuştur! Allah’ın literal ayetleri yanında afaki ve enfüsi ayetlerini yeniden tefekkür, okuma imkanı vermiştir! Kardeşlik hukukunu yeniden perçinlemiştir! ‘İman varsa imkan vardır!’ fehvasını aynel teşhis ve tecrübe etmemizi sağlamıştır yeniden! Yenilenmemize fırsat sunmuştur! Yenileri için enerji vermiştir! Oluşan sinerji, yaptıklarımızın daha iyilerini yapabilmemiz için yakıt takviyesi kabilinden bir katkı sunmuştur! Potansiyelimiz takviye olmuş ve kinetiğe dönüştüğü bu noktada karşılığını bulmuştur!
Görünen o ki buralara İslam’ın sadası ulaşmış ve her şey (farklı aritmetik hesap ve kaygılar, mevcut çoğunluk yönelimleri vs) bir tarafa nitel anlamda karşılık da bulmuş, hali hazırda onun emir ve yasakları, hayatın her an ve mekanını kuşatacak ilkeleri ‘hakka riayet’ tarzında karşılık bulmuş. Gezip gördüğümüz, ziyaret ettiğimiz çevrelerde şahit olduğumuz üzre hakka şahitlik konusunda ayrı bir yeri olduğuna inandığımız ve o yönde çaba sarfettiğimiz dergimiz İktibasın da buralarda, özellikle rahmetli Ercüment Özkan’ın şahsında bir temsiliyet izhar ettiği, hoş sada bıraktığı aynel yakın görülmüş oldu. Üstelik bunların bir çoğu da gıyaben olmuş; kasetten, videolardan, sosyal medyadan, dergi kanalıyla vs…Demek ki hiçbir çaba ve cehd karşılıksız kalmıyor! Rabbimiz doğru bilgi ve bilinç, samimiyet, ihlas ve ittika içinde yapılmış hiçbir ameli zayi etmiyor, bereketlendiriyor… Bizler de bu hal içinde olur ve kalırsak, Rabbimizin de inayeti ile ummadığımız nice kapılar açılabilir, istenmedik niceleri de kapanıp engel olmaktan çıkabilir
Emeği geçenlere müteşekkiriz teker teker ve tekraren… Allah yar ve yardımcımız olsun! Sa’yimizi meşkur kılsın!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *