Şili halkı yeni anayasayı neden reddetti?

Şili halkı yeni anayasayı neden reddetti?

Şili halkı, ülkenin askeri yönetim altında hazırlanan 1980 anayasasının yerini alacak yeni anayasayı ezici bir çoğunlukla reddetti. 4 Eylül’de yapılan referandumda seçmenlerin yüzde 62’si, ilerici olarak değerlendirilen anayasa taslağına “Hayır” dedi.

Oysa 2020’de yapılan oylamada Şili halkının yüzde 80’i mevcut anayasanın değiştirilmesi yönünde oy kullanmıştı. Peki, nasıl oldu da bu değişim talebi gerçekleşmedi?

Seçmenlerin çoğu masadaki teklifin ihtiyaçlarını karşılamadığına inanıyor. Fransız haber ajansı AFP’ye konuşan 46 yaşındaki yönetici José Burgar, “Değişikliğe ihtiyaç olduğu kesin, şüphesiz olacak da, ama iyi bir anayasaya, hepimizi temsil eden bir anayasaya ihtiyaç var” diyor.

25 yaşındaki öğrenci Dominga gibi bazı seçmenler ise sonuç karşısında hayal kırıklığına uğramış görünüyor: “Bu konuda olumlu bir şey göremiyorum, buradan çıkacak yeni sürecin reddedilenden daha iyi olacağına inanmıyorum.”

Protestolar tetikledi

Şili’nin bu noktaya nasıl geldiğini anlamak için Ekim 2019’a geri dönmek gerekiyor. Başkent Santiago’da artan metro bileti fiyatlarının yol açtığı kitlesel protestolar diğer büyük şehirlere de yayılmış, artan hayat pahalılığı ve yoksulluğa karşı büyük gösteriler olmuştu. Şili Latin Amerika’nın en zengin ülkelerinden biri olmasına rağmen aynı zamanda en eşitsiz ülkelerinden de biri.

Dönemin Devlet Başkanı Sebastian Pinera protestolar nedeniyle büyük bir baskı altında kaldı ve anayasa değişikliği için referanduma gidileceğini açıklamak zorunda kaldı. Ancak protestolar durmadı ve hükümetin Covid-19 krizine yaklaşımının da ağır bir şekilde eleştirildiği dönemde bile devam etti.

Kongredeki azil oylamasından sağ çıkan Pinera, hükümet karşıtı protestolar sırasında öne çıkan 35 yaşındaki solcu milletvekili Gabriel Boric’in devlet başkanı seçilmesinin ardından Mart 2022’de iktidarı bıraktı.

Boric, anayasa değişikliğinin başlıca destekçilerinden biriydi ve yeni anayasanın halk oylamasında reddi, iktidardaki altı ayının ilk büyük krizi oldu.

4 Eylül’deki referandum sonuçlarının açıklanması sonrasında yaptığı açıklamada Boric, “Kongre ve sivil toplumla birlikte yeni bir kurucu program oluşturmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum” dedi ve ekledi: “Süreçten çıkarılan dersleri de dikkate alarak, vatandaşların büyük çoğunluğunun görüşlerini yansıtan bir metin ortaya koyacağız.”

Yeni anayasa metni ne içeriyordu?

Yeni anayasa teklifi, 155 üyeden (78 erkek ve 77 kadın) oluşan Kurucu Meclis tarafından hazırlandı. Metin, cinsiyet eşitliği, kürtajın yasallaştırılması, yerlilerin hakları ve çevrenin korunması gibi alanlarda birçok öneri de dahil olmak üzere radikal değişiklikler  sunuyordu.

Şili’nin “çok uluslu” bir devlet olarak tanımlanması ve nüfusun yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturan yerli halkın toprakları ve kaynakları üzerindeki haklarının tanınmasını öngörüyordu. Kamudaki istihdamda kadınlara yüzde 50 kontenjan ayrılmasına yönelik bir öneri de içeriyordu.

Uluslararası uzmanlar, bu önerilerden övgüyle söz ederken, hatta önerilen anayasayı dünyanın en ilerici anayasalarından biri olarak tanımlarken, Şili halkının tepkisi çok farklı oldu.

Başkent Santiago’da seçmen olan Monica, AFP haber ajansına şunları söyledi: “Şili’nin değişime ihtiyacı var ama komünizme ihtiyacı yok ve bu süreç de bunu amaçlıyordu. Eşitsizlik ve bölünme yaratıyordu.”

BBC Mundo’nun (BBC’nin İspanyolca servisi) Şili’deki muhabiri Paula Molina, yeni anayasa taslağına muhalefetin, siyasi yelpazenin her kesiminden sesleri bir araya getirdiğini belirtiyor. Molina, “Rekor düzeyde katılımın olduğu referandum sürecinin sonucu, seçmenlerin çoğunluğunda hakim olan eleştirel bakış konusunda şüpheye yer bırakmıyor” diyor.

Siyaset bilimci Pamela Figueroa’ya göre, anayasada ülkenin “çok uluslu” olarak nitelenmesi, ülkenin bölünmesi çağrışımına, yerlilere çeşitli hakların tanınması da onların “ayrıcalıklı” grup olarak algılanmasına yol açmıştı.

BBC muhabiri Molina’ya göre, yeni anayasa metnini onaylayanlar metnin okunup anlaşılmasından yanaydı ve anayasa tasarısı ülkede en çok satanlar arasına girmişti ancak metnin uzunluğu ve karmaşıklığı anlamayı zorlaştırıp sosyal medyada yayılan yanlış bilgilere eklenince, içeriğine dair şüpheler giderilememişti.

Oylama sonucunun, anayasa değişikliğine itiraz olarak değil, önerilen metnin reddi olarak anlaşılması gerektiği belirtiliyor.

Şili’de ‘demokrasi’ye giden uzun, dolambaçlı yol

Şili 1973’ten 1990’a kadar General Augusto Pinochet’nin demir yumruğu altında yönetildi. Pinochet rejimi, sosyal güvenliğin ve yüzlerce kamu iktisadi teşebbüsünün özelleştirildiği bir ekonomik liberalleşme içeriyordu. 1980’de yapılan halk oylamasında tartışmalı ve ezici bir çoğunlukla onaylanan mevcut anayasa da bu dönemin ürünüydü.

1989 ve 2005 yıllarında parlamentoda onaylanan değişiklikler, bu anayasayı biraz daha demokratik hale getirmeyi amaçlıyordu, ve devlet başkanına ordu başkomutanları üzerinde yetki veren reformlar yapıldı.

Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric yeni bir anayasa yazım süreci başlatma sözü verdi.

“Hayır” kampındaki pek çok kişi bu fikri destekliyor ve 2021’de seçilen Kurucu Meclis üyeleri tarafından hazırlanan metinden daha ılımlı ve uzlaşmacı yeni bir metin oluşturma şansını olumlu karşılıyor.

(BBC Türkçe)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *