Ekonomik kriz ve yoksulluk muhalefeti iktidar yapar mı?

Ekonomik kriz ve yoksulluk muhalefeti iktidar yapar mı?

Ekonomik kriz ve yoksullaşma elbette seçmen davranışları üzerinde sonuçlar doğurur. Ancak bu etki otomatik olarak iktidar değişimini beraberinde getirmez.

Ayşen Uysal / Günlük Evrensel

Türkiye’de ekonomi ile seçim arasında öteden beri kurulan bir denklem var. Bu denkleme göre, ülke ekonomisi çökerse, mevcut iktidar da ilk genel seçimlerde gider. Bugünlerde bu denklem yine Türkiye’de çok prim yapıyor. Muhalefet partileri bu fikre sırtını dayamış durumda ve ilk seçimde zaferi neredeyse garanti olarak görüyor. Ekonomik kriz ve yoksulluk seçimlerde her zaman iktidar değişikliğini beraberinde getirir mi? Bu ilişki dolaysız ve otomatik midir? Yoksa başka faktörlerin mevcudiyeti de gerekir mi? Bunlar 2023 seçimlerine giden yolda yanıtının aranması elzem sorular.

Ekonomik kriz ve yoksullaşma elbette seçmen davranışları üzerinde sonuçlar doğurur. Ancak bu etki otomatik olarak iktidar değişimini beraberinde getirmez. İktidar değişikliği başka birtakım koşulların varlığına da ihtiyaç duyar. En başta seçmenin, iktidarın gerçekten de bir alternatifinin olduğuna inanması, verdiği oy sayesinde kötü ekonomik ve siyasi gidişata son verebileceğine inanması gerek. Bir başka deyişle, muhalefetin umut vadedebiliyor olması gerek. Bu konuda henüz içimizin çok da rahat olmadığı konusunda sanırım az çok hemfikirizdir.

Geçtiğimiz günlerde Le Monde gazetesinde, Brezilya’da ilk turu 2 Ekim’de gerçekleşecek başkanlık seçimleriyle ilgili bir röportaj vardı. Haberde daha ilk bakışta, Eğitim Emekçileri Sendikası Başkanı Maria Consuelo Correia’nın şu sözleri dikkatimi çekti: “İnsanlar çok yoksul. Oylarını seve seve yardımlarla takas ederler”. Türkiye’de belli bir kesim uzunca bir dönem dehşet içinde, yoksul mahallelerden özellikle RP ve sonra da AKP’ye giden oyları “Bir buzdolabına, bir ton kömüre oylarını satıyorlar!” diyerek açıklamıştı. Ötesini anlamaya gerek bile duymamışlardı. Derslerinde seçmen davranışını böyle açıklayanlar bile vardı. İşin trajik yönü, o zamanlar henüz rektörler seçimle göreve geliyordu ve bu sözleri sarf edenlerin büyük bir bölümü bir statü (dekanlık, bölüm başkanlığı, merkez müdürlüğü, vs.) ya da bir bilgisayar karşılığında oylarını seve seve takas ediyordu!

Bu üstenci bakış açısına düşmeden, giderek açlıkla ve evsizlikle imtihan edilen toplumsal kesimlerin oy verme davranışlarını anlamaya çalışmak da mümkün. Sendika başkanının Brezilya’daki yoksullar için söylediği sözlere dikkat kesilmek ve bu sözleri anlamaya çalışmak bize bu konuda yol gösterebilir. Röportajdan öğrendiğimiz üzere şu sıralar Jair Bolsonaro gecekondu bölgelerinde büyük sosyal konut projeleri için kolları sıvamış durumda ve konutların tamamlanan etaplarının açılışlarına bizzat gidiyor. Buralarda coşkulu bir kalabalık tarafından alkışlarla ve adeta bir Mesih gibi karşılanıyor. Ne kadar tanıdık değil mi? Anlaşılan Bolsonaro bu girişimleri ile solun kalesi durumunda olan yoksul bölgeleri sosyal konut inşaatları ile fethetme peşinde. “Mesih’in” bu girişimi karşısında konut sahipleri de söz konusu konutları “tanrının bir lütfu” gibi görüyor… Konut sahiplerinden birinin, 32 yaşındaki gecekondu (favela) mukimi bir balıkçının sözleri, üzerinde çok düşünülesi:

Sıçan yok, balçık yok, sızıntı yok. Son seçimlerde sola oy verdim. Bolsonaro seçilirse iç savaş çıkmasından korktum. Fakat tam tersi oldu! Bize huzur getirdi.

Konut sorununun dünyanın en önemli sorunlarından biri haline geldiği bir dönemde, hem Brezilya’daki baskıcı otoriter iktidarın girişimi hem de bu girişimin yoksul halkta nasıl karşılık bulduğu bize günümüz siyaseti hakkında çok şey anlatıyor. En başta da aşırı sağcı otoriter liderlerden kurtulmanın o kadar da kolay olamayabileceğini söylüyor.

Armut piş ağzıma düş diyerek iktidara gelinmiyor. Ekonomik krizi, hayat pahalılığını ve yoksulluğu “tanrının lütfu” olarak görmekle de seçim kazanılmıyor. Zira, yeterince ya da hiç siyasallaşmamış bir yoksulluğun oyunun yönünü kestirmek oldukça zor… Seçmenin önüne somut politikalar ve çözüm önerileri koyabilmek gerek. Örneğin mevcut muhalif belediyelerin sosyal konutlar konusunda çok somut adımlar atması, seçim vaatlerinin ötesine geçip umut verebilmesi lazım. Havalarda uçuşan vaatler geçim derdinden bunalmış seçmene sinek vızıltısı gibi gelmesin diye…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *