‘Gaf üstüne gaf yapan biri başbakanlık makamına geldi’

‘Gaf üstüne gaf yapan biri başbakanlık makamına geldi’

İngiltere’de, Johnson’ın istifası sonrası Muhafazakar Parti’nin liderliğini ve Başbakanlık koltuğunu, eski Maliye Bakanı Sunak’a karşı yarışan Dışişleri Bakanı Liz Truss aldı. Sputnik’e konuşan Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan yardımcısı Baydarol, “Gaf üstüne gaf yapan biri başbakanlık makamına gelmiş durumda” dedi.

Birleşik Krallık’ta temmuz başından beri yaşanan ve pek çok bakanın istifasıyla sonuçlanan hükümet krizinin ardından 180 bin Muhafazakar Parti üyesi, ülkenin yeni başbakanını bugün belirledi. Boris Johnson hükümetinde istifasını veren ilk isim olan Hint asıllı eski Maliye Bakanı Rishi Sunak ve Dışişleri Bakanı Liz Truss arasında geçen rekabette Truss galip çıktı. Böylelikle Truss, ‘Demir Leydi’ lakabıyla tanınan Margaret Thatcher’dan sonra ülkenin başbakan koltuğuna oturan ikinci kadın oldu. Halihazırda İngiliz basını, Turss’ın, Thatcher’ın dış politikaya yönelik sert yaklaşımını benimseyerek kendisini ‘yeni Demir Leydi’ olarak resmettiğini dile getiriyor.

Diğer bir yandan, Başbakan olsa da parti liderinin seçilmesini ve hatta görevden alınmasını denetlemek de dahil olmak üzere geniş yetkilere sahip olan 1922 Komitesi’nin başkanı Graham Brady tarafından yapılan açıklamaya göre Truss, Avam Kamarası’ndaki en büyük partinin lideri olarak, Aralık 2024’e değin yapılması gereken bir sonraki genel seçime kadar başbakanlık görevini üstlenebilecek.

Pandemi döneminde yasadışı gizli partiler vererek, tacizle suçlanan milletvekilini göreve getirmesi üzerine halkı ve meslektaşlarını ‘masumluğuna’ ikna edemeyen Johnson’ın, İngiltere Başbakanı ve Muhafazakar Parti başkanlığından 7 Temmuz’da istifa ettiğini açıklaması ile parti içinde başbakanlık yarışı başlamıştı.

Seçim sürecinde konuşulanlar: Truss hangi vaatler ile koltuğa oturacak?

Seçimin vaatleri ve tartışmaları; İngiltere Merkez Bankası’nın yetkisi, vergi indirimleri ve göçmenleri Ruanda’ya sınır dışı etme konusundaki tartışmalı planın yanı sıra İngiltere’nin kötüleşen yaşam maliyeti krizi hakkındaki görüşler çerçevesinde ilerledi.

Ukrayna krizi ile Rusya’ya yaptırım kararları alan Batılı ülkelerin artan enerji, gıda ve yakıt maliyetlerinin İngiltere’yi de vurması, seçimin ana konusu oldu. Ülkede enflasyon 40 yıldır ilk kez Temmuz ayında yüzde 10’un üzerine çıktı. İngiltere Merkez Bankası’nın yıl sonuna kadar tahmini enflasyon oranını yüzde 13 olarak öngörmesi ve aralık ayından önce de ülkenin resesyona gireceğini tahmin etmesi üzerine Truss, merkez bakasının faiz oranları konusunda bağımsız karar vermesini engelleyerek yetkilerinin düzenlenmesi gerektiğini açıklamıştı.

Merkez bankasının ‘özerk olması’ gerektiği ile ilgili eleştirilen Truss, rakibi Sunak’ın da “Hepimiz için kötü olur, bu bir hata” itirazı ile karşı karşıya kaldı. Sunak halihazırda, pandemi döneminde işini kaybeden veya işlerini yürütemeyen insanlara devlet hazinesinden yardım yapma politikası ile ülkesinde ön plana çıkmıştı. Daha sonra Johnson ile yine pandemi döneminde bir partiye katıldığı için para cezasına çarptırılması ve aynı zamanda Hintli bir milyarderin kızı olan karısı Akshata Murty’nin vergi düzenlemeleri üzerinde incelemeye alınması gibi sebeplerle de sıkça eleştirildi.

Truss ise başbakan adaylığı boyunca, İngiltere’ye yasa dışı yollarla giriş yapanların Ruanda’ya gönderilmesi ve oraya yerleştirilmesi kararının ardından kamuoyunda tartışmalara neden olarak ‘uluslararası yükümlülüklerini başka ülkelerin üzerine yıkmakla’ eleştirilerin odağında yer aldı. Truss, seçilmesi halinde göçmenleri Ruanda’ya gönderme planına Türkiye’yi de katmak istediğini söyleyerek milletvekillerine, eğer başbakan olursa bu konuda iki ülke arasında müzakerelere başlayacağının sözünü vermişti.

‘Gaf üstüne gaf yapan biri başbakanlık makamına gelmiş durumda’

Avrupa Birliği ve Küresel Araştırmalar Derneği (ABKAD) Başkan yardımcısı Can Baydarol, Birleşik Krallık’ta seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından ülkenin yeni başbakanı olan Truss’ın dünya siyasetinde ve Türkiye ile ilişkilerde izleyeceği olası politikayı Sputnik’e anlattı.

Baydarol, Truss’ın tüm eleştirilere rağmen seçilmesini Birleşik Krallık’ın iç siyaseti bağlamında değerlendirerek şu ifadeleri kullandı:

“İngiltere için zor bir seçimdi. Çünkü biri Hint asıllı diğeri de Margaret Thatcher’dan sonra yönetecek ikinci kadın olarak adaydı. Dolayısıyla zor bir seçim oldu fakat anlaşıldığı kadarıyla İngilizler İngiliz olanı seçmeyi tercih etti. Ama gaf üstüne gaf yapan biri şu an başbakanlık makamına gelmiş durumda. Bunun seçim sonuçlarına nasıl yansıyacağı, Muhafazakarların bu konuda ne kadar doğru tespit yaptıkları da uzun süre tartışılacaktır. Bundan bir kaç hafta öncesine kadar ‘En iyisi galiba tekrar Boris Johnson ile devam etmek’ şeklinde de yorumlar vardı. Ama şu anki görüntü bu. İngiltere’nin başında Kraliçe’den sonra bir de başbakan olan iki tane hanımefendi bulunuyor.”

‘Johnson’a duyulan en büyük rahatsızlık, izlediği politikalar sonucunda Rusya’nın açık hedef haline getirilmesiydi’

Truss’ın izleyebileceği dış politika ile ilgili de gündemdeki Ukrayna krizinden bahseden Baydarol, “Ukrayna ve Rusya konusunda Truss’ın çok fazla bir şey yapacağını sanmıyorum. Çünkü sonuçta İngiltere’nin dış siyaseti ABD ile çok paralel giden bir politika. Zaten Johnson’a duyulan en büyük rahatsızlık, izlediği politikalar sonucunda Rusya’nın açık hedef haline getirilmesiydi. Burada bir yumuşama olabilir mi, Truss ‘tekrar Rusya ile bir ortak yol bulma arayışına gidebilir mi’ konusuna şu aşamada ihtimal vermiyorum” şeklinde konuştu.

‘Türkiye ile ilişkilerin çok da kötü olmayacağı açık, İngiltere tekrar Ortadoğu oyununda müdahil olma amacında’

Bayradol, Türkiye ile ilişkilerde Truss’ın tavrını ve yasadışı göçmenler konusunda yaptığı açıklamaları değerlendirerek şunları aktardı:

“Türkiye şu an istiap haddini doldurmuş vaziyete. Sırf Truss’ın istemesi yetmiyor, aynı zamanda Türkiye’nin de kendi gerçekleri çerçevesinde buraya bakması lazım. Türkiye’nin şu saatten sonra alabileceği daha fazla göçmen yok. Burada başka sözler söylenir mi bilemem ama bu çok gizli kapılar ardında olabilecek bir şeydir. Bunun dışında da Türkiye ile ilişkilerin çok da kötü olmayacağı açık. Çünkü Brexit olur olmaz İngiltere’nin ilk yaptığı serbest ticaret anlaşması Türkiye ileydi. Çünkü İngiltere bu şekilde de tekrar Ortadoğu oyununda da müdahil olma amacında ve bunu gizlemiyorlar. Truss da bu politikaların izleyicisi olacaktır, Türkiye ile iyi geçinmek İngiltere’nin menfaatine olur.”

(Selin Uludağ/Sputnik)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *