‘Kitlelerin omuzladığı bir işin başarılmaması mümkün değildir’

‘Kitlelerin omuzladığı bir işin başarılmaması mümkün değildir’

Bildiğiniz gibi fıkıhta bir ‘farz-ı kifâye’ vardır ki anlamı kâfi gelen farz, yapılmakla gereği yerine getirilen farz demektir. Bir mesajın topluma mal edilmesi sünnetullaha uygun olarak belki başlangıçta bir kişinin omuzlaması ile başlıyor. Lâkin devamı için omuzlayanların çoğalması ve başarıya ulaşması için de benimseyen bir kitle oluşturulması gerekiyor.

Ercümend Özkan

Azîz Okuyucularımız!..

Bazı okuyucularımızın İktibas’ta yayınlanan tercümeler ve iç basından yapılan alıntılarla ilgili olarak bazılarının tarihlerinin eskiliğinden bahsetmesi ve şikâyet konusu yapması üzerinde durmak istiyoruz. Biliyorsunuz İktibas ilk dört yıl 15 günde bir ve 32 sahife olarak yayınlandı. On beş günde bir yayınlanırken iktibaslar daha taze tarihli oluyordu. Zira 15 günlük bir derginin okuyucusuna 15 günde bir ulaşması bu imkânı sağlıyordu. Aylık bir dergi haline gelmesi, 52 sayfaya çıkarılmış olsa bile ister istemez tarihlerde biraz eskilik doğurdu. Ama düşünelim ki pek azımız genelde adım adım olup bitenleri izleyenleriz. Yine de İktibas’ın üzerinden zaman geçmekle güncelliğini yitiriveren haberlere yer vermediğini hepiniz geride bıraktığımız 6 yıl içinde gördünüz. Haberin bayatlığı konusunda kendinizden emin olmak bakımından geriye dönerek ciltleri karıştırmanızı ve hangi tür haberin veya işlenen konunun, günümüzde önemini yitirdiğini düşünelim. Göreceğiz ki İktibas’ta böylesi haber ender denecek kadar az bulunacaktır.

İktibas günümüzü ve günümüzde cereyan eden olayları anlamak için dünü bilmenin vazgeçilmez bir zaruret olduğunda sizlerle aynı düşünüyor. Bu sebeble de sizleri fikrî besleyiciliği yüksek düzeydeki haber veya te’lif yazılarla devamlı olarak muhatab kılmak istiyor. İnsan olarak eksiklerimiz, maddî imkânlarımızın mahdut oluşu ve bunlara eklenebilecek sair imkânsızlıklarımız sebebiyle belki daha güzel bir İktibas sunamıyoruz. Ama inanız ki elimizden geleni yapıyoruz. Sizlerin de, yüklendiğimiz amacımızın gerçekleşmesi için daha çok insanın omuzlamasına ihtiyâcımız vardır. Bu omuzlama kimimizin tercüme yollaması, kimimizin abone bulması, kimimizin okuduğu kitablardan önemli gördüğü kısımları alıntılamamız için bize yollaması, kimimizin çevremize İktibas’tan ve taşıdığı mesajdan bahsetmesi ve benzeri bizim sınırlı aklımıza gelen ve gelmeyen nice şekilde yapılabilir. Bir büyük müşkili omuzlamak çok omuz isteyen bir iştir, bilirsiniz. Nâçiz omuzlarımızı altına sokup, çıkarmaya azmettiğimiz mesajımız bilirsiniz ki mahdud sayıda insanın omuzlaması ile yerden kaldırılabilecek ve taşınabilecek çapta değildir. Daha çok kişinin omuzlaması gerekmektedir. Bildiğiniz gibi fıkıhta bir ‘farz-ı kifâye’ vardır ki anlamı kâfi gelen farz, yapılmakla gereği yerine getirilen farz demektir. Bir mesajın topluma mal edilmesi sünnetullaha uygun olarak belki başlangıçta bir kişinin omuzlaması ile başlıyor. Lâkin devamı için omuzlayanların çoğalması ve başarıya ulaşması için de benimseyen bir kitle oluşturulması gerekiyor. Kitlelerin omuzladığı bir işin başarılmaması mümkün değildir. Demek istiyoruz ki bizim ve mahdut sayıda insanların omuzlaması taşıdığımız mesajdan beklenene, onun başarıya ulaşıp topluma mal edilmesine kâfi gelmemektedir. Bu süreci kısaltmak yayılma hızını ve keyfiyetini artırabilmekle ancak bu farz, kîfâyet edecek dereceye ulaşacaktır. İşte o zaman ancak diğer insanların sorumluluğu azalacaktır. Farzın gerçekleşmesine kadar yapılanların kifâyet etmemesi her müslümanın sorumlu olduğunu gösterir. “Ve’l-tekum minkum ümmetun” (İçinizden bir topluluk bulunsun) buyuran âyet bu topluluğun ‘Emr-i Bi’l-Ma’ruf ve Nehy-i ani’l-münker’ (İyi ile emredecek, kötüden sakındıracak) bir topluluk olması ve bunu gerçekleştirmeye yetecek miktar ve güçte olması gerekmektedir ki bu farz, kâfi gelen farz olabilsin. Sonuç hâsıl edebilecek derecede insanın, aynı keyfiyetle omuzlaması gerektiğini söylemek istemektedir.

Diğer yandan bu sayımızda bundan böyle reklam almak istediğimizi ve bir de tarife yayınladığımızı bildirmek istiyoruz. Dergiye 7. yılında taktığımız kapağın (yalnız kapağın) maliyeti 275.000.-lirayı (1987 yılı) bulduğu ve bu miktar maliyetin derginin tüm maliyetine bindiğini belirtmek istiyoruz. Bunun ve diğer artan maliyetlerin karşılanmasında teamül, okuyucunun abone bedelleriyle, reklâm gelirleridir. Bir derginin reklam alması, eğer onun çizgisinde (keyfiyetinde) aldığı reklamlara bağımlılık ve o istikamette değişiklik doğurur ise o derginin batması, yayımlanmaması daha hayırlıdır. Fakat keyfiyetine elletmeyen, gölge düşürmeyen bir derginin reklam almasının ise hiçbir mahzuru yoktur. Bu sebeble okuyucularımızın bizi anlayacaklarını ve artan maliyetlerimize rağmen düşük tuttuğumuz abone bedellerinin de açığını kapatmak için reklam almaya başlamamızı makul göreceklerine inanıyoruz. Bununla da yetinmiyor ve haram olan eşya ve işlerin reklamını milyarlar verilse basmayacağına da inanarak, İktibas’a reklam bulmaya da çalışmanızı diliyor ve bekliyoruz. Sürekli reklamlarda tenzilât da yaparız. Dergimizin ön ve arka kapak içlerine ve iç sayfalarımıza reklam alacağız ve tarifesini altı ay geçerli olacak şekilde yayınladık. Sizlerden ilgi bekliyoruz ve reklâm göndermenizi istiyoruz.

Her bakımdan müsait olmayan şartlarda İktibas’ı altı yılını doldurup, yedinci yılına başlayabilecek kadar yayınlayabilmemiz için bize nimetinden esirgemeyen Rabb’imize şükrediyor ve bitmez nimetlerinden vermeye devamını da diliyoruz. O’nun lütuf ve rahmeti ile bugünlere geldik ve hakkımızda hayırlı olduğu sürece daha nice yıllar bildiğimiz O’na ait doğruları söylemeye çalışacağız. Allah’ın ipine yapışmanın bizi aziz ettiğine inanıyoruz. Bu sebebledir ki herkesi O’nun ipine sarılmaya çağırıyoruz ki, topluca sarılalım da ayrılığa düşmeyelim için. Birliğin nimetlerinden ve doğuracağı güçten yararlanalım hem bu dünyada, hem de ahirette.

İktibas, Sayı 122, Selam ile

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *