Spordaki ölçünün Kur’an ve Sünnet olması gerektiğine vurgu yapan Yeni Akit yazarı Ahmet Gülümseyen, “Bakın bugünlerde sosyal medyada şöyle bir paylaşım dolaşıyor; Saçının bir telini dahi göstermekten hayâ eden bir nesilden, göbek çukurunu gösteren hayâsız bir nesle döndük.” ifadesini aktardı.
Ahmet Gülümseyen, bugün Yeni Akit’te “Sporun toplum üzerindeki ‘tahribatını’ görebilmek” başlığı ile kaleme aldığı yazısında şöyle dedi:
Geçmişte, sporun toplum üzerinde olumlu yansımalarına kanaat getirdiğimiz için, meslek seçimi ve iş hayatımızı bu konu üzerine şekillendirdik. Geride bıraktığımız zaman dilimine baktığımızda, eğitimden teknolojiye, kültürden sanayiye o kadar çok değişim yaşandı ki. Spor, eğitim ve çalışma hayatımızda önemli bir yer tuttuğu için ‘Değişen süreçle birlikte sporda neler değişti?’ sorusunu da belirli aralıklarla sormadan edemiyoruz!
Soruyla ilgili düşüncelerimizi paylaşmaya mecbur kalıyoruz, çünkü toplum üzerinde tahribatı her geçen gün artarak devam ediyor. Nasıl yani?
Örnekleriyle açıklamaya çalışalım…
SPORDAKİ ÖLÇÜ NEDEN KUR’AN VE SÜNNET OLMALI?
Bakın bundan 15-20 yıl önce kızlarımızın güreştirilmemesini söyleyip, sorunun muhatabı belli bir kesimken, her yıl bu sayı katlanarak arttı. Benzer şekilde, bayanların voleybol branşında performans sporunun içerisinde neden yer almaması gerektiğini dile getirirken, yine sayısal olarak belirli bir kesimle muhatap olunuyordu. Bugün iyi niyetle ‘değişimin’ içine çekilen, azımsanmayacak bir kesim var.
Savunma sporlarında dahi açık seçik kıyafet giyip, salonlar ve ringlerde dövüştürülen kızlarımızı görüyoruz. Performans sporu adı altında jimnastik, basketbol, halter, buz pateni, triatlon, futbol gibi çok sayıda branşta, kız çocuklarının daha küçük yaşta (sportif başarı isteniyor ise spora erken başlamak sözde önemli ya) çocuklarımıza yarı çıplak vaziyette ‘spor’ yaptırıyoruz. Sonrasında ‘Ben çocuğuma söz geçiremiyorum?’ diye hayıflanıyoruz! Ölçü olarak eğitimimizin merkezinde Kur’an ve Sünnet olmadığı için böyle olmasın.
Bakın bugünlerde sosyal medyada şöyle bir paylaşım dolaşıyor; “Saçının bir telini dahi göstermekten hayâ eden bir nesilden, göbek çukurunu gösteren hayâsız bir nesle döndük.”
Elbette, bu durduk yerde değil, inandığımızı yaşamadığımız, çocuklarımıza İslam’ın emirleri, Müslümanlığımızın gerekliliği hususunda bir kul olarak, Allah’ın emirlerini uymadığımız için olmasın! Peki, sporun bununla ne alakası olabilir? Olmaz olur mu, fazlasıyla var.
Devam edelim…
BAKAN KASAPOĞLU VE PİZZA ISMARLADIĞI GUİDETTİ’NİN SÖZLERİ
Gün geçmiyor ki, modernize edilen sporu çağdaş bir yapıya kavuşturma çabası, batılı anlayışın bir yansıması olarak ortaya çıkmasın (sizin hayranlığınız batsın!). Bir spor bilimcisi olarak, her defasında dillendirdiğimiz gibi, ne kadının voleybol oynaması, nede basketbol veya diğer sporları yapmasına karşıyız.
Öyleyse!
Bizim ölçümüz İslam’ın şartlarına ve kadının fıtratına uygunluk. Gerçekleşen her bir olay, sebepler dairesi kaynaklıdır.
Spor Bakanımız Sayın Mehmet Muharrem Kasapoğlu diyor ki; “Lisanslı sporcu sayımız, toplam sporcu sayı içindeki oranı % 40’a yükseldi.” Bu yarışmacı/yarıştırılan kişi sayısı demek!
Sayın bakanımıza sormak isterim; “Lisanslı spor yapan kişi sayısı bu kadar arttığına göre, obezite ve hareketsizliğe bağlı diğer hastalıkların azalması gerekmez mi?’ Bu demek oluyor ki bizim önceliğimiz performans (yarışmacı) sporcusu değil, bedenen ve ruhen sağlıklı kalabilmek için, tırnak içerisinde ‘hareket ve egzersiz’ yapan kişi sayısını artırmak olması gerekmez mi!
Voleybol Bayan Milli Takım Antrenörü ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Savunucusu Bay Giovanni Guidetti açıklamasına dikkat kesilmek gerek; “Amerika’da şu an kız çocukları için voleybol birinci sırada geliyor. Bence Türkiye’de artık voleybol kız çocukları için birinci sırada geliyor.”
Guidetti’nin, Van’da karşılaştığı kız çocuğunun voleybolla ilgili iletişimi geldi aklımıza. Söz dönüp dolaşıp, spor aracılığıyla insanımızın samimi duygularına nasıl ayar veriliyor hususuna geliyor maalesef.
En acı olan, bu ve buna benzer süreçlerden övgüyle bahsedilmesi.
Spor adı altında yapılanlar, İslam’la çelişen ortam ve şartlarda milli ve manevi ‘tahribata’ seyirci kalınması üzücü olduğu kadar, önlem alınmadığı takdirde gelecek için kaygı verici bir durum oluşturuyor, vesselam…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *