Matematik beyin işi, edebiyat yürek işi denilerek insanlar iki sınıfa ayrıldı. Sonrasında iş daha da teknik bir hale büründürülüp, sayısal zekâ / sözel zekâ ayrımına zorlandı insanlık…
İbrahim Eryiğit
Matematik ve Edebiyat… Yüreklerimize ilk öğrencilik yıllarından beri kazınan yanlış algılardan dolayı, birbirinden çok ayrı iki ada olarak görünüyor gözümüze. Matematik beyin işi, edebiyat yürek işi denilerek insanlar iki sınıfa ayrıldı. Sonrasında iş daha da teknik bir hale büründürülüp, sayısal zekâ / sözel zekâ ayrımına zorlandı insanlık. Bu arada tıbbî terimler olarak sağ lob / sol lob kavramları da dolaşıma girerek, insanların iki ana kategoride değerlendirilmesi ve hapsedilmesi sağlanmış oldu. İsmet Özel’in de dediği gibi, “İnsanlar / hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır”. Beyin ile kalbi, sakadatçı bir mantıkla ayıran bu tür anlayışlara prim vermeden, insanı kalbiyle ve beyniyle bir bütün olarak gören yaklaşım sergilemenin daha doğru ve daha gerçekçi olduğuna inanıyorum. Bu konuda, sayfalarca yazmak mümkün ama böyle bir eylemin bu yazının sınırlarını aşacağı malumdur.
Gönlünü hem matematiğe hem de edebiyata vermiş birisi olarak, bir şiirde, bir öyküde, bir romanda, bir tiyatro oyununda, bir filmde matematiksel imgelerle, sözlerle, nesnelerle karşılaştığımda tarifsiz bir heyecan sarar beni. Sonsuz bir mutluluğa kapılırım ister istemez. O anda okuduğum cümleler veya seyrettiğim film sahneleri ışıltılı bir bütünlüğe bürünür, her şey yerli yerine oturur adeta. Kalbin ve beynin her hücresi örtüşür, puzzle (yapboz) tamamlanır dünyamda.
Katre-i Matem(atik)!
Katre-i Matem’in, İskender Pala’nın önemli romanlarından biri olduğunu okuyucularımız bilirler. Katre-i Matem’in birkaç yerine serpiştirilen matematik ve zekâ ile ilgili diyaloglar, romanın zenginliğine önemli bir değer katmış. Yeye, güçlü bir matematiksel beyine sahip, karşısına gelen soruları ve sorunları analitik düşünme metoduyla anında çözen biri olarak karşımıza çıkıyor.
Roman kahramanlarından Yeye’ye, Bimarhane’de karşılaştıkları bir hekim şu soruyu soruyor:
— “Yeye! Dün çarşıdan on altın tutarında zeytinyağı satın aldım. Yağcı ağzına kadar dolu on şişe, yarısı dolu on şişe ve paranın üstü çıkışmayınca da on adet boş şişe verdi. Eve gelince üç hanıma eşit paylaştırmak istedim. Tartı ve ölçü yoktu; bir türlü elimin ölçüsü de tutmadı, adaleti sağlayamayacağım diye öylece bıraktım. Ne yapacağımı bilemedim.”
Yeye, cevabı çok fazla düşünmeden, anında verir:
—“On adet yarım şişenin beşini diğer beşine boşaltıp her kadına beş dolu, beş de boş şişe ver hekim efendim.”
Romanda, toplam 66 soruda, Şahin ve arkadaşları tarafından söz konusu cinayet çözülmeye çalışılmaktadır. Lalenin Ebced hesabındaki sayısal karşılığının 66 olması bir tesadüf değil tabi. Aynı şekilde, Allah kelimesinin Ebced hesabındaki sayısal karşılığının da 66 olması, divan edebiyatında lalenin Allah’ın sembolü olarak kullanılmasını getirmiştir. Bilindiği üzere, gül ise peygamberimizi sembolize eden bir çiçektir. Lale, vahdeti, tevhidi, yani birliği temsil ederken; gül ise, kesreti, çokluğu temsil eder. Hiçbir lale birbirine benzemez.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *