Asıl mesele Ukrayna değil, Moskova-Pekin ilişkisi

Asıl mesele Ukrayna değil, Moskova-Pekin ilişkisi

“Moskova-Washington arasında ne yaşanıyorsa, bunun Ukrayna olmadığını, ara istasyon olduğunu, şişman kadının Pekin’de sahneye çıkacağını biliyoruz…” ifadesini kullanan Nedret Ersanel, “Çin-Rusya yakınlaşması diğer tüm krizleri alt başlığa iter” dedi.

Nedret Ersanel, Yeni Şafak’ta dün yer alan “Sizi gidi ‘Amerikancı illüzyonistler’ sizi…” başlıklı yazısında, “Batı menşeli tüm uluslararası Batı kuruluşlarının Rusya ve Çin’i ‘hal etme’ sırasına soktukları belgeli; önce Rusya, sonra Çin… Bu yüzden ister Ukrayna krizi, ister Dedeağaç, ister Karadeniz, ister Kazakistan, ister Afganistan veya denizler üzerinden de gitseniz, sonunda ‘Doğu-Batı’ hesaplaşmasına geliyor mesele…” vurgusunda bulundu.

Ersanel, “ABD-Rusya-Çin büyük haritanın temel üçgeniyse, taşıyıcı/yakıcı soru, Moskova-Pekin’in nasıl bir ilişkiye sahip olduğu, olacağıdır. Yerkürenin geleceğini görmek açısından stratejik soru budur ve dahi gerisi konvansiyonel kalabilir…” iddiasında bulundu.

Ersanel yazısına şöyle devam etti:

Bu ülkede kamuoyunun önüne çıkıp, ABD’ye karşı Çin ve Rusya’nın bir ittifak kuramayacağına kalıplarını basan akademisyen, gazeteci, emekli asker, diplomat, ‘kanaat önderi’, sairin yüzdesi 99’dur…

İşte o 99, gezegeni kıracak ana çatışma alanındaki kilit taşının üzerindeki yazıyı okuyamadı. Diğer/alt soruları bilseler de, boş bıraksalar da anlamı yoktur…

Kötü niyetli diyebilir miyiz onlara? Hayır. İçlerinde öyleleri de var ve onlara mürekkep harcamam. Ama diğerleri hedefi bu derece kaydırmayı, ‘basite kaçma, sabitlenmiş kullanışlılık ve tembellik’ yüzünden başardılar…

Çünkü diplomasi tarihi onlara gerçekten de Çin ve Rusya’nın asla bir araya gelemeyeceğini, özünde düşman olduklarını söylüyordu…

Oysa bugün, Rusya-ABD arasındaki kademeli yükselen stres, Rus-Çin “kapsamlı stratejik işbirliği ortaklığını” devreye soktu. Referans yapılan tarih ve bir diğerinden kendisine yönelen riskler olduğu gibi durmasına rağmen…

İkinci mazeretleri, işte onu affetmeyebilirsiniz; Batı da öyle okuyordu ve edinilmiş şartlı refleksi tekrarladılar…

Bu ağır yanılsamanın nasıl yaşandığı, Türk dış politikasının başka meselelerinde, mesela ABD’nin halini kavramada tekrarlanıp tekrarlanmadığı ile de rabıtalıdır! Öyle ise ‘kabahat’ olan yanılsama, illüzyona dönüşür, yani dış etkene kapılma diyebiliriz…

***

İlk yanlış, Çin’in ABD ile ilişkisini Rusya’ya kıyasla önceliklendirdiği, Moskova’yı ikincil pozisyona ittiği kabulüydü. Bu, Çin’in Rus-Amerikan çatışmasında tarafsız kalacağı kuruntusunu besledi.

Körleşmenin derecesi o kadar yüksekti ki, ABD Dışişleri Bakanı, ocak ayı sonunda Çin Dışişleri Bakanı’nı arayıp Ukrayna konusunda yardım istedi. Herhalde, Moskova ve Pekin’de kahkaha tufanı kopmuştur.

Dışişleri Bakanı Wang, Blinken’a, “Olimpiyatlara diplomatik ambargo koydunuz, Rusya için Ukrayna ne ise, Çin için aynı olan Tayvan’da ateşle oynuyorsunuz, daha beteri, bir seri ülkeyle Çin karşıtı ittifak kuruyorsunuz” dedi. Diplomatik dilden tercümesi, “Kalk git, canımızı sıkma”dır…

Ukrayna krizi ile ilgili de, mealen, “Rusya’nın dediklerini yapın” deyip, konuyu kapattı. Zaten, BM Güvenlik Konseyi’nin Ukrayna oturumunda Çin, konumunu netleştirdi ve Rusya ile yan-yana durdu…

***

Çin-Rusya ilişkisini yükselten, ‘bir ülkeyi diğerine yardım etmek zorunda bırakan koşullardır’! Güçlerini birleştirmeye zorlayan bizzat ABD/Batı’dır. Artık ‘Batı’ da diyemiyoruz, ABD/İngiltere’dir

Artık ‘olağan dışı ve üstü’ bir yakınlaşma var Çin ile Rusya arasında. Oysa hep öyle değildi. Kırım’ın Rusya’nın parçası olması referandumunu desteklemedi Çin. Keza, Gürcistan meselesinde de mesafeli durdu. Yani iki süper gücün çıkarları zamanla uyumlu hale geldi, geçmiş kötü tecrübeler ile Çin-Rusya arasındaki cari/potansiyel tehditler geriye itildi.

Önce NATO’da Rusya ve Çin’in ‘düşman ve rakip’ ilan edilmeleri, ardından 2013-’14 Kiev’de yaşanan renkli devrim iki ülkenin tüm kritik kulvarlardaki işbirliklerini patlattı. ABD saldırganlığı, ilişkinin harcı oldu…

ABD, Çin ve Rusya’yı, Çin artı Rusya olarak okudu. Eh, artık öyledir. Bugün Rusya Ukrayna’ya girse ertesi sabah Çin’in Tayvan’ı vuracağına bahse girecek çok uzman var. Çin’i, ABD-Rusya anlaşmazlığının paydaşı haline getiren yine Batı’dır. Hem Avrupa’ya abanacaksınız hem Pasifik’e abanacaksınız, sonra da Çin ve Rusya’nın saf tutmasına şaşıracaksınız. Amerikan aklı bu işte ve şarjı kesildiğinde bizimkilerin pillerinin bitmesi normaldir…

Bir başka tez, Çin’in, Rus-Amerikan gerilimini bir tür, ‘yesinler birbirlerini’ bakışıyla teşvik ettiği görüşüdür. Belki. Belli bir seviyeye kadar. Ama nihai tahlilde Pekin, Rusya düştüğü an küresel stratejik derinliğini kaybedeceğini biliyor.

***

Tarihi bir anda bulunuyoruz. Putin ve Xi Jinping buluştular. Bu satırlar yazılırken açıklamalar yoktu ama siz okurken yayınlanmış olabilir. Bu görüşme dünya siyaseti için sıra dışı bir çıktı üretecek. Kremlin, “Uluslararası gündeme önemli zaman ayıracaklar; Avrupa stratejisi, Rusya-ABD, Rusya-NATO, güvenlik garantileri ve iki ülkenin bölgesel sorunları konuşulacak” açıklaması yaptı.

Ve asıl.. Çok önemli; Taraflar iki liderin buluşmasında, “önemli bir siyasi belgenin imzalanacağını” söylüyor. (‘Sports to serve as new friendship bridge in Russia-China relations, says Chinese official’, 28/12/21, TASS.)

Rus yetkililer de, ‘Putin’in ziyareti, Rusya ve Çin için önemli, dünya için çok önemli’ diyorlar. Siyasi belge iki ülke arasında bir ‘stratejik ittifakın’ işaretlerini kâğıda dökecekse, büyük harita işte böyle değişir…

Çin-Rusya yakınlaşması ister konjonktürel/geçici olsun, ister ABD/Batı sonrası ‘çağın’ başlangıcı olsun, diğer tüm krizleri alt başlığa iter ve Türkiye dâhil her ülkenin stratejik sütrelerini, kaidelerini elden geçirmeye iter…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *