1990 yılından bu yana her ay düzenli yayınlanan ve yüzlerce genç edebiyatçının okuyucuyla buluşmasını sağlayan Dergâh dergisi ekonomik nedenlerden dolayı yayınına ara vermek zorunda kaldı.
Türkiye’de Dergâh isminde ilk dergi 1921 yılında çıkmaya başladı. Dergiyi çıkaran ekip, İstanbul Üniversitesi (Darülfünun) Edebiyat Fakültesi’nde okuyan genç edebiyatçılardı.
Anadolu’da Milli Mücadele’nin yaşandığı günlerde yayınına devam eden Dergâh, millî edebi kimliğe yeni yaklaşımlar sunmaya çalışıyor ve Kuva-yı Milliye’yi destekliyordu.
Derginin ilk dönem yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Nurullah Ataç, Ahmet Kutsi Tecer, Abdülhak Şinasi Hisar gibi isimler vardı.
Dergâh, bir süre sonra yayın hayatına son verdi.
İkinci Dergâh 1990’da yayınlanmaya başlandı
Derginin ikinci dönemi ise 27 Şubat 1990’da başladı. Yayıncı Ezel Elverdi tarafından yeniden yayın hayatına kazandırılan derginin ilk editörü Mustafa Kutlu’ydu.
İlk sayının kapak yazısında “Elinizde bulunan dergi 1921’de neşredilmiş olan Dergâh mecmuası ile aynı adı taşıyor. Bu ad esasen 1977 yılından itibaren yayın hayatımız içinde faaliyetini sürdüregelen Dergâh Yayınları a.ş’den gelmektedir; ki bu derginin yayımını da bu yayınevi yürütmektedir. Eski Dergâh mecmuasının uyandırdığı çağrışımlar, aynı adlı yeni bir dergi çıkarırken bizi rahatsız etmiyor; hatta yerli, millî ve bağımsız olma bağlamında bir memnunluk bile uyandırıyor. Yine de bizim çıkışımız aradan geçen bunca yılı da gözeterek yeni ve kendine has bir çıkıştır” deniliyordu.
İlk sayıda İsmet Özel’in de bir yazısı vardı. “Özgürlük için şiir” başlığıyla yayınlanan bu yazıda Özel, şu ifadeleri kullanmıştı:
“Özgürlük için şiir doğacak mıdır? Bilmiyorum. Bildiğim bazı şeyler var. Önce şu: Türk şiiri Osmanlı düşünme tarzıyla kaim bir ritmi Batı dünyasıyla şöyle veya böyle ilişki kuran zihnin meşguliyet alanı içinde tüketti.
Tanzimattan bugüne esrarengiz temasın bütün imkanı, bütün hazzı, bütün azabı bitti. Şuara-yı Rûm yok.
Roma’sız bir dünyaya hayıflanan varsa hayıflansın. Ben hayıflanmıyorum. Roma yıkıldı diye Albinon, Galya, Judca, Kartaca sevinebilir. Ben sevinmiyorum.”
Edebiyatçılar için okul oldu
Dergâh, her ay aralıksız yayınlandığı 32 yıl boyunca kamuoyuna yüzlerce şair ve öykücü tanıttı, genç edebiyatçılarla röportajlar yaptı, kültür dosyaları yayınlandı. Muhafazakar ve mütedeyyinlerin en dikkat edilen edebiyat dergilerinden biri oldu.
32 yıllık yürüyüşe “ara verildiği” ise derginin Twitter hesabından duyuruldu: 32. cildimizin son sayısı olan Şubat sayımız çıktı. Maalesef okuyucularımıza üzücü bir haberimiz var: Bütün dünyada gözlemlenen kâğıt tedarikinde yaşanan zorluklar ve içinde bulunduğumuz şartlar dolayısıyla Dergâh Dergisi yayınına ara veriyor.
“Arzulanan koşullar oluştuğunda muhtemeldir ki yayına devam edecek”
Ali Ayçil, 2016’dan bu yana derginin genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Independent Türkçe’ye konuşan Ayçil, “Bu bir son değil bir ara verme. Arzulanan koşullar oluştuğunda muhtemeldir ki dergi yayınına devam edecek. Öyle olmasını umuyoruz” dedi.
Derginin karşı karşıya kaldığı sorunların kültürel iktidar tartışmalarından bağımsız olduğunu belirten Ayçil, “Sonuçta Türkiye’de her dergi kültürümüzün bir parçasıdır ve bir derginin kapanması kültürümüzün bütününü ilgilendirir. Dergâh dergisi bağımsız bir dergi. Türkiye’de hangi siyasal taraf iktidarda olursa olsun derginin çizgisi belli. Dergâh dergisi herhangi bir beklenti içine girmiş de bu beklenti gerçekleşmemiş gibi bir durum söz konusu değil. Türkiye’nin ve dünyanın koşullarıyla tabii ki ilintili olsa da durumun temeli ekonomik. Varlık dergisi de sıkıntı çekiyor, Natos dergisi de benzer durumda. Zorlukla çıkıyorlar. Türkiye’deki dergiler ve dergi emekçileri bağlamında meseleye daha bütüncül bakıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Edebiyat tarihine geçecek bir olay”
“Dün itibariyle Türk edebiyat tarihinde tarihi bir gün yaşandı” diyen Ayçil şunları söyledi:
“Cumhuriyet tarihinin en önemli kültürel olaylarından bir tanesi 1921’de kısa süreli çıkan Dergâh dergisi diğeri de 1990’da tekrar çıkmaya başlayan ikinci Dergâh dergisidir.
Dolayısıyla Cumhuriyet tarihinin üçte birlik döneminde Türk kültürüne ciddi derecede damga vurmuş, bugün kültürde, edebiyatta, siyasette çok etkili isimlere mektep olmuş bir derginin yayınına ara vermesinden bahsediyoruz.
Bu sadece bir derginin yayınına ara vermesi değildir. Bu, herkes için üzerinde düşünülmesi gereken, soru sorulması gereken önemli bir kültürel hadisedir.
Edebiyat tarihine geçecek bir olaydan, Türk edebiyatına damga vurmuş bir derginin yayına ara verme ihtiyacından bahsediyoruz.
Dergâh’ın geçmiş sayfalarını karıştırırsanız, orada Türkiye’de çok önemli isimlerinin olduğunu görürsünüz.
Dergi, editöryal nedenlerle kapanmadı. En canlı dönemlerinden birisini yaşıyordu ve Dergâh’ta Türkiye’nin gelecek 20 yılına damga vuracak bir şair ve hikayeci kuşağı da yetişiyordu.
Dergâh bir anlamda entelektüel üretiminin zirve dönemlerinden birini yaşıyordu. Biz, kültürel bir bereketsizliğin değil ekonomik bir bereketsizliğin hışmına uğradık.”
“Tepkiler muazzam, derginin nasıl olumlu bir etki bırktığını gösteriyor”
Derginin yayına ara verme kararının kamuoyuna açıklandıktan sonra aldıkları tepkileri “muazzam” olarak nitelendiren Ayçil, “Bu durum Dergâh dergisinin Türkiye’de entelektüel zihinler üzerinde bugüne kadar nasıl olumlu bir etki bıraktığını gösteriyor. Demek ki hala daha denizimizde pek çok canlı balık var” dedi.
(Cihat Arpacık/Independent Türkçe)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *