Sosyal alan dedikleri…

Sosyal alan dedikleri…

“Dindarından sekülerine, solcusundan sağcısına, mezhep meşrep farketmeksizin herkes içini döküyor, kinini kusuyor, derdini döküyor. Gözünden sakınılası ailesini bakıyorsun servis etmiş. Haremi ismeti ayaklar altında.”

#nass #faiz #islam #cemaat #dindar #yobaz #ailevibaskı #intihar #ademhavvacahil..

Ülke olarak bu aralar meşgalelerimizi başlıkta vermek istedik. “#” işaretini koymamızın sebebi de; elan vuku bulan hadiselerin aksi sedasının; sosyal platformlarda, bu ve benzeri sembollerle köpürtülmesi, kışkırtılması ve tepkiselliğin ölçülerini bile şimdilerde bu yazılımların belirlemesinden dolayıdır. ‘Sadece bir işaret canım ne ki, aranılacak konuyu bulmayı kolaylaştırıyor’ diye düşünmeyin, arkasına eklenen kavramı ve çağrışımlarını toptan hedef haline getirdiğini unutmamak lazım. Tabi ki bu yazıdaki amacımız imge gibi yangına körükle gitmek, çığırtkanlık yapmak, hedef gösterip ‘bakın biz de buradayız, tepkimizi gösteriyoruz’ demek değildir. Bundan uzak bile durmamız gerekiyor. Haliyle, ‘madem ki ırak olmak istiyorsunuz neden peki yazıyorsunuz?’ sorusuna da bakalım cevap bulabilecek miyiz?..

Hayat tek düze, durağan, sıkıntısız, ezcümle imtihansız yaşanmıyor. Her insan kendi içinde farklı farklı sınanıyor. Emaneti yüklenen varlık olarak kimisi cahillik edip isyan ediyor, kimisi sabredip iman.. Yaratan Rabbin adıyla hayatı okuyamayan, bilmeyen, öğrenmeyen, öğretilmeyenler maalesef kaybediyorlar. Bazen canları, belki malları, ticaretlerini kendi elleriyle telef ediyor olmaları gerçekten ibret alınası. En vahimi ise bunun ortaya (sosyal medyaya) faş edilmesidir (bu bölüm başlıkta geçen güncel polemiklere cevap için yazılmamıştır, yazının tamamı gibi). Biraz daha açarak cevap aramaya devam edelim.

Bu sosyal alan dedikleri; sesin, soluğun, hissin, kanın, canın olmadığı yapay, baş belası alemde her şey uluorta dökülmüyor mu? Kendisi cansız ama insanın ölüsünden, dirisinden besleniyor. Canına kıyan birinin üstünde tepinebiliyor. Geride kalan yakınlarına acısını, hüznünü dahi yaşatmıyor. Bu olayı seyredenlerde de aynı etkileri yaşatıyor. Zaten bir tıkla ya da parmak kaydırarak bambaşka bir mevzu ile değişip unutuluveriyor. Sansasyon içeren her olay; en uç , bayağı, ahlaksız ne türlü hayat varsa gözlerimizin önüne getiriliyor. Yapay zekası hep kötülüğe çalışıyor. Tabi ki onu kodlayan ellerin kötülüğünden kaynaklanıyor. Bir de vuku bulan hadise; İslam, cemaat, helal, haram, nass gibi kelimeler ihtiva ederse daha bir gayretle çalışıyor. Çünkü algoritmasına düşman olarak kodlanmış kelimeler bunlar. Her türlü sınır, kural koyan ne varsa hedefe koyan seküler aklın mamülü bir teknoloji bu.

Dindarından sekülerine, solcusundan sağcısına, mezhep meşrep farketmeksizin herkes içini döküyor, kinini kusuyor, derdini döküyor. Gözünden sakınılası ailesini bakıyorsun servis etmiş. Haremi ismeti ayaklar altında. İsrailoğularının başına musallat olan düşmanları evlerin en dibine kadar onları rahatsız etmişlerdi hani o geliyor insanın aklına. Ama orada kapılar zorla kırılıp cebren giriliyordu, lakin burada teklifsiz buyur ediliyor.

Foseptik çukuru burayı tarif etmede yetersiz kalır. Gıybet, yalan, iftira başköşeye kurulmuş önüne ne gelirse, kim varsa nasibini alıyor. Olmayan olaylar oluyor gibi veriliyor. Akıl almaz görsel zekalarla birileri şeytanlaşıyor birileri masum.

Müslüman cenahta durum daha da vahim bir hal arzediyor. Bizbize, dizdize, yüzyüze konuşulacak ne kadar mahremimiz varsa ortaya dökülüyor. Şöyle bir bakalım tartışılmadık, ayağa düşmedik neyi kaldı şiarlarımızın? Bol bol malzeme verildi dosta düşmana. Hemen cevap yetiştirmeye kalkınca ortalık allak bullak oluyor. Tipik bir oryantalist, kinli, kibirli bir şarkiyatçı gibi hareket ediliyor.  Paylaşımlara baktıkça artık pay etmeyin bir yerimizi diyor insan. Küçük-büyük ekranın (hem ekran küçük-büyük hem ona bakan kişi) başındaki zihinler de karışıyor, kim haklı kim haksız ayırt edemiyor. Sonuçta fatura Allah’a, Rasulüne ve tertemiz İslam’a kesiliveriyor.

Son söz ve son cevap kabilinden devam edersek, Kur’an’da İbrahim (as) kısasından bir pasajda kısaca şu aktarılır: ‘İbrahim’in kavmi hep birden panayıra giderler ve puthaneleri kimsesiz kalır. Bu durumu tevhidî bir mesaja çevirmek niyetiyle eline geçirdiği baltayla hepsini yere serer ve en büyüğünün üzerine suç aletini asar. Mücrim kavim döndüğünde manzara karşısında şaşkın halde bu işi kimin yaptığını sorgular. Bütün oklar İbrahim’e çevrilmiştir, zira o ‘putlarımızı diline dolamıştı kesin o yaptı’ denir..

Allah Rasulü İbrahim (as) o günkü ilahları diliyle, eliyle inkar edip yıkmaya çalışmıştı. Bizler bugün modern, çağdaş, seküler ilahlarla aynı metodla mücadele etmeliyiz. Başına yukarıdaki işaretten değilde ‘lâ’ sembolünü koyup tüm sahte ilah ve mabutları, ideolojileri imlemeliyiz. Allah ve iman eden etmeyen kulları arasındaki her şey ancak bu şekilde bertaraf olacak, sonrasında henüz iman etmemişe ancak tebliğ sağlıkla sunulacaktır.

Yine de ‘ama verdiğiniz cevap yine sosyal bir platform üzerinden oluyor buna ne diyeceksiniz?’ denilirse, buna da cevabımız ancak şu olur: ‘Başka türlü sesimizi duyurmanın çok zor olduğu bir dönemde duamız şudur ki, Rabbimiz hak olanı söyletsin ve insanın insanla yüzleşerek hakkı aradığı günler varetsin.’ Amin

(VENHAR)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *