Bardakçı, ‘nas’ konusunda cehalet numunelerini hatırlattı

Bardakçı, ‘nas’ konusunda cehalet numunelerini hatırlattı

‘Nas’ konusundaki suni tartışmaya, Habertürk yazarı Murat Bardakçı bugünkü yazısında değindi, çağdaş laik demokrat kesimin cehaletine dikkat çekti. Bardakçı, “Böyleleri ‘cehaletleri ile tarihe geçtiler’ diyeceğim ama onu da diyemiyorum; zira ortada artık tarih falan kalmadı, dün akşam ne yediğimizi bile milletçe unutmuş vaziyetteyiz…” ifadesini kullandı.

Bardakçı, faiz tartışması sırasında Erdoğan’ın “Bu konuda nas orada. Nas ortadayken sana, bana ne oluyor?” sözlerini hatırlatarak başladığı “Nas”, “nâs” ve doludizgin cehalet” başlıklı yazısına şöyle devam etti:

“Nas”, mâlûm, Allah’ın ve Peygamber’in sözü, Kur’an’ın kesin hükümleridir… Cumhurbaşkanı’nın konuşmasının ardından entellerimiz, entel görünenlerimiz, öyle görünme meraklılarımız, ekran gevezelerimiz ve bazı güzide gazetelerimiz şimdiye kadar hiç işitmedikleri “nas”ın ne olduğunu bilmedikleri için, bu kavramı Kur’an’ın Nâs Suresi ile karıştırdılar. “Kesin hüküm” demek olan “nas” ile “insanlar” mânâsına gelen ve hem Arapça’da hem de Türkçe’de her ikisi de farklı yazılan “nas” ile “nâs”ı aynı kelime zannettiler ama ahkâm kesmekten bir an bile vazgeçemediler ve “İş böyle değiiiil! Nâs Suresi’nin Erdoğan’ın söyledikleri ile alâkası yok” safsataları ile milleti güya irşâda çalıştılar…

Hele “nas”ın Nâs Suresi olduğunu zanneden dramatik sesli bir oyuncunun ekranda meal okumaya heveslenip Besmele’yi Türkçe olarak söylemeye çalışırken “Rahman” ile “Rahîm” sözlerinin sırasını bile karıştırması, üstelik “rahîm”i ardarda “raaaaaaaahim” diye telâffuz edişi vardı ki, aman Allah, yâ Rahîîîîîm!

Bilmem hatırlar mısınız? Turgut Özal, Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra, 31 Ekim 1989’da ANAP’ın Meclis Grubu’na bir veda konuşması yapmış ve sözlerinin sonunda “Bölünmeyin, parçalanmayın, Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” demişti.

“Allah’ın ipi” ifadesi Âl-i İmran Suresi’nin 103 âyetinde geçerdi ve “Kur’an” mânâsına gelirdi…

Lâik, cumhuriyetçi, özgürlükçü, çağdaş, demokrat, memokrat, vesaire olduklarına inanan çevreler Özal’ın bu sözleri üzerine hop oturup hop kalkmış ve kıyametleri kopartmışlardı: Muhafazakârlığı zaten bilinen; üstelik başbakanlığı sırasında hacca da giden Turgut Özal cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen sonra “Allah’ın ipi” sözünü ne cür’etle sarfedebilirdi?

Derken asıl eğlence bir-iki gün sonra yaşanmış, büyük gazetelerden birinin anlı şanlı bir yazarı köşesinde “Bu ip neyin nesidir? Özal acaba idamdan, darağacındaki ilmikten mi bahsediyor?” diye sormuştu!

İRTİCA ÖRGÜTÜ PARANOYASI

Her nasılsa şöhret sahibi olmuş ama “Allah’ın ipi”nden nasibini alamamış yazar cehalet bâbında yalnız değildi, bilgisizlikte onunla aynı seviyede olan başkaları da vardı…

O günlerde bir grup muhafazakâr genç Şura Suresi’nin 13. âyetinde geçen “Ayrılığa düşmeyin” meâlindeki ifadeyi pankartlara yazmış ve birkaç pankartı İstanbul’un değişik yerlerine asmışlardı.

“Ayrılığa düşmeyin” ifadesinin altında “Şura 13” ibaresi, yani surenin ismi ve âyet numarası vardı.

Derken, sadece Amerikan malı ama ucuzun da ucuzu komedi filmlerine rahmet okutacak bir saçmalık yaşandı: Pankartı gören çağdaş, entel, lâik, demokrat, memokrat bir yazarımız “Rejim elden gidiyor” krizine girip gazetesinin birinci sayfasındaki köşesinde, “Şura-13 diye yeni bir şeriat örgütü kurulmuş! Adamlar şehrin göbeğine afiş asıyorlar ama emniyetin ruhu bile duymuyor! Ülkenin geleceği için böyle irtica gruplarının ortadan kaldırılması lâzım! Türkiye lâiktir, lâik kalacaaaaak” diye yaygara kopardı…

Böyleleri “cehaletleri ile tarihe geçtiler” diyeceğim ama onu da diyemiyorum; zira ortada artık tarih falan kalmadı, dün akşam ne yediğimizi bile milletçe unutmuş vaziyetteyiz…

Ama “nas”ın ne mânâya geldiğini bilmeden ekranlarda ahkâm kesmeye meraklı olanların mevcudiyeti cehaletimizin, umursamazlığımızın ve ukalâlığımızın katmerlenmiş vaziyette, doludizgin gittiğini gösteriyor!

“Nas” ile “nâs” hakkında yazılıp söylenen zırvalar gülünçtür ama “nas” kavramı ile “Nâs Suresi”nin birbirlerinden tamamen farklı olduğundan nasibini alamamış zevâtın kanaat, siyaset ve muhalefet önderi olmaya heveslenip milletin kafasını bulandırması komedi değildir, dramdır hattâ ağır bir trajedidir!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *