‘Bir dakika’ gözlüklerini taktıktan sonra, 90’ların sonunda vizyona giren ve orijinal adı Men In Black (Siyah Giyen Adamlar) olan filmde çok ilginç, dahası tüm filmden neredeyse apayrı bir ‘bir dakika’ olduğu herkes tarafından görülebilir.
Muhammed Emin Asaroğlu
Bir dakikada olur ne olacaksa ve ne olmuşsa bir dakikada olmuştur. Bir insanı tanımak bir dakikadır aslında. Önemli bir karara varmak, bir dakika. Otobüsü kaçırmak da trafik kazasından kurtulmak da bir dakika. Bir dakika önce gelseydim/gitseydim neler olurdu, diye düşünür insan çoğu zaman. Bu yüzden bir dakika aslında kısa bir süre değildir. Sinema açısından bakacak olursak çok uzun olduğunu bile söyleyebiliriz.
Bir filmin başından sonuna incelenmesi, tüm detaylarının ortaya dökülüp lime lime edilmesi ve bunun okunması çok heyecan verici bir iştir kuşkusuz. Ancak daha yakından bakacak olursak tüm filmin eleştirisi de birkaç tane ‘bir dakika’dan oluşur ve onların birbiriyle olan bağını anlatır. Zaten filmin omurgasını oluşturan ve sırtlayan, hatta o sahneyi görünce herkesin tüm filmi tekrar izlemiş hissine kapılmasına sebep olan bir ya da birkaç bölümü vardır, çok uzun değildir de. Olsa olsa bir dakikadır.
‘Bir dakika’ gözlüklerini taktıktan sonra, 90’ların sonunda vizyona giren ve orijinal adı Men In Black (Siyah Giyen Adamlar) olan filmde çok ilginç, dahası tüm filmden neredeyse apayrı bir ‘bir dakika’ olduğu herkes tarafından görülebilir.
Filmin otuzuncu dakikalarında çok yetenekli James Edwards (Will Smith), başarılı şekilde geçtiği testten sonra uzaylıların varlığını öğrenir. Tommy Lee Jones, yani Ajan K, filmin adına da uygun olacak şekilde simsiyah takım elbisesi ile inanılmaz gerçekleri James’e anlatır. İşte ‘bir dakika’ tam olarak burada başlar.
Ajan K, konuşurken öğrencilerin öğretmenine baktığı açıdan yani bir basamak aşağıdan bakar izleyici sahneye. Kamera açısının böyle seçilmiş olması anlatıcının daha büyük, yüce görünmesini sağlar. Böylece bir anlatıcıdan çok bir öğretici konumundadır, Ajan K. James ise tam bir öğrenen dinleyici konumunda, vücudu öbürüne dönük şekilde oturmaktadır. Bu kamera açısının da desteğiyle Ajan K.’nın anlattıkları daha da yüceleştirilmiş olur.
Ajan K: İnsanların çoğu farkında değil. Gerekmez de. Mutlular da. Her şeyi iyi bildiklerini sanıyorlar.
James: İnsanlar akıllı. Bunu kabullenebilirler.
Ajan K: İnsan akıllı, insanlarsa aptal, panik yapan tehlikeli hayvanlar. Biliyorsun. 1500 yıl önce, herkes dünyayı evrenin merkezi sanıyordu. 500 yıl önce dünyanın düz olduğunu sanıyordu. 15 dakika önce, sen dünyada yalnız olduğumuzu sanıyordun. Yarın neler öğreneceğini bir düşün.
İnsan akıllı, insanlar ise aptal mıdır? Hollywood filmlerinin artık sıkıcı hale gelmiş dünyayı kurtaran iki Amerikalı klişesini güçlendirmek için böyle bir yargıya gerek var mıydı? İnsanlar bir araya gelip erdemli, etik, kahramanca bir duruş sergileyemez mi ya da sergileyememiş midir şimdiye kadar hiç? Yalnızlaştırılmış insan mıdır güçlü olan? Yoksa yaşadığı sokağa, mahalleye, şehre, ülkeye ve dünyaya sahip çıkmak söz konusu olduğunda bir olan mıdır? Bu yazıyı kaleme alan, çok şey istememektedir saygıdeğer okuyucularından. Sadece gerçekleri bir dakika görmenizi ister!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *