“Derelere yakın evlerin zemin ve birinci katlarını boş bırakın”

“Derelere yakın evlerin zemin ve birinci katlarını boş bırakın”

Karadeniz Bölgesi’ndeki derelerin etrafında olası taşkın ihtimaline karşı derelere yakın olan ve sel sularından etkilenebilecek evlerin zemin ve birinci katlarının boş bırakılmasının olası sel olaylarında can kaybını önleyebileceği bildirildi.

ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Mühendisliği Laboratuvarı’nda kentlerde meydana gelen taşkınlara ilişkin çalışmalar yürüten Prof. Dr. Zuhal Akyürek, Birleşmiş Milletler bünyesindeki Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli’nin açıkladığı son rapora göre dünyanın hem iyi hem de kötü senaryolara göre her geçen gün ısındığına dikkati çekti.

Sıcaklıkların artış göstermesinin ortalama yağışta mekansal değişikliğe neden olduğunu, bu nedenle aşırı şiddetli yağış, yüksek yağış miktarının kısa sürede oluşması, şiddetli ve uzun süren kuraklıklar gibi olayların daha fazla yaşamaya başlandığını anlatan Akyürek, “Son günlerde ülkemizde Karadeniz Bölgesi’nde gelişen sel olayları da küresel ısınma nedeniyle oluşan yüksek şiddetli yağışlar sonucu oluşmuştur. Meteoroloji Genel Müdürlüğünün değerlerine göre, 12 Ağustos’ta Kastamonu Bozkurt ilçesinde 294,2 milimetre, 11 Ağustos’ta Bartın Ulus ilçesinde 302,4 milimetre yağışın gerçekleştiği belirlenmiştir. Bu değerler her iki yerde de son 50-60 yılda gözlenen en yüksek değerlerden 2-3 kat daha fazladır.” dedi.

Akyürek, yüksek yağış miktarının kısa sürede oluşması sonucu derelerin taşıp, betonlaşan şehirlerde taşkınlar oluşturduğuna değenirken, “Yağmur suyu şebekelerinin tasarımı yapılırken geçmiş en az 30 yılın verisi dikkate alınarak tasarım debileri istatistiksel yöntemlerle hesaplanır. Bu hesaplama yöntemlerinde iklim değişikliği faktörünü dikkate almak zorundayız. Bu nedenle gerek yağış ve sıcaklık gibi meteorolojik parametrelerin gerekse akım değerlerinin daha sağlıklı ve sürekli ölçülmesi gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.

Gelişen teknolojiyle her türlü yağış sonucu oluşabilecek sellenme simülasyonlarının modellenebildiğine işaret eden Akyürek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Laboratuvarı’nda sürdürdüğümüz araştırmalarda gördük ki şehir içinden geçen bir derenin etrafında mutlaka derenin taşması sonucu oluşabilecek suyun geçici olarak depolanacağı alanların ‘yeşil alan’ olarak bırakılması gerekir. Özellikle Karadeniz Bölgesi’ndeki derelerin etrafında olası taşkın ihtimaline karşı tampon alan oluşturulması, derelere yakın olan ve sel sularından etkilenebilecek evlerin su basma katlarının (zemin ve birinci katlar) kesinlikle boş bırakılması olası sel olaylarında en azından can kaybını önleyecektir. Şehir içinden geçen derelerin ıslah edilmesi, iklim değişikliği sonucu oluşan yüksek şiddetli yağışların etkilerini azaltmaya yetmeyecektir. Özellikle derelerin üzerinde inşa edilen köprüler, derenin taşıma kapasitesini azaltmaktadır, derenin taşıdığı malzemenin köprü ayaklarında birikmesi sonucu bu alanlarda derelerin taştığı veya köprülerin yıkıldığı bilinmektedir. Yapılan simülasyonlarla uygun köprü açıklığının ve köprü sayısının belirlenmesi mümkündür. Taşkın modellemesi yapılan ve riskli bulunan yaşam alanlarında gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerekmektedir.”

“Yaşam alanlarımızda daha çok yeşil alan, daha çok ağaçlandırılmış alana ihtiyaç duymaktayız”

Akyürek, selden etkilenen kişilerin 5-10 dakika gibi kısa sürede suların yükseldiğini söylediklerini belirterek, “Bu durum betonlaşan yaşam alanlarına yağan yağmurun toprakla buluşamadan akışa geçtiğini, toprağa sızmanın yeterince gerçekleşmemesi sonucu yağan yağmurun sele sebep olduğunu göstermektedir. Betonlaşma sonucu yüzde 75 geçirimsizleşen alanda oluşacak akımı yüzde 55 oranında artırdığı bilinmektedir. Bu da şehir taşkınlarının daha fazla olmasına neden olmaktadır. Yaşam alanlarımızda daha çok yeşil alan, daha çok ağaçlandırılmış alana ihtiyaç duymaktayız. Ani oluşan şiddetli yağışların en azından bir kısmının depolanabildiği küçük gölcükler tasarlayarak, daha fazla park alanları ile sellere karşı dayanıklı şehirler oluşturmalıyız.” diye konuştu.

Avrupa Birliği projesi olan “Ponderful” da bu kapsamda araştırmalar yaptığını dile getiren Akyürek, “İklim değişikliğini sebep olarak gören politikalara değil, bunu dikkate alan, yaşamın her alanında iklim değişikliğinin farkındalığını artıran, uyum stratejilerini geliştiren etkili politikalara ihtiyaç duymaktayız.” değerlendirmesini yaptı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *