Nihal Bengisu Karaca, “Her şey bir yana, anlatan kim olursa olsun, anlatılanlar bu ülkenin milyonlarca vatandaşı tarafından takip ediliyorsa, ülkenin adli idari işlerinden sorumlu olanların, iddiaları “Yok öyle bir şey” diyerek değil, kanıtlarıyla yalanlaması gerekir.” ifadesinde bulundu.
Nihal Bengisu Karaca, Habertürk’teki son yazısında “Bir millet nasıl Sedat Peker bağımlısı oldu?” sorusuna yanıt aradı. Karaca, Peker’in kendisini meşrulaştırmaya çalışmadığını ve ‘Ben kirliyim ama yalnız kirlenmedim ve şimdi o kirin tam ortasından gördüklerimi aktaracağım’ diyor. O yüzden bu farklı. Etkisi de çok farklı olacak.” iddiasında bulundu.
Karaca şunları yazdı:
13 Haziran Pazar günü Sedat Peker sessizliğe gömüldü diye sosyal medya karalar bağladı.
İki yıl önce kafasına sıkılmış bir biçimde bir tenhada cesedi bulunsa “Aman iyi olmuş” diyecek olanlar, “Sedat Peker nerede?” diye telaşlandılar, “Onu korumalıyız” dediler, kalanı da depresyona girdi.
Sedat Peker ilk konuşmaya başladığında etrafımdakilere söyledim.
Birkaç gün sonra bir canlı bağlantıda, TV’de.
“Bu iş 17-25 Aralık’ın yolsuzluk tapelerine benzemeyecek. Halk bunları daha fazla ciddiye alacak. Çünkü FETÖ kendisini meşru bir odakmış, pirüpakmış gibi konumlandırıp “Ama bakın onlar kirli” diyerek ifşaat yapıyordu. Sedat Peker ise başka bir şey yapıyor. ‘Ben kirliyim ama yalnız kirlenmedim ve şimdi o kirin tam ortasından gördüklerimi aktaracağım’ diyor. O yüzden bu farklı. Etkisi de çok farklı olacak.”
17-25 Aralık, iktidarla onca zaman yediği içtiği ayrı gitmeyen ve boğazına kadar ‘devlet tamamen benim olsun’ hırsına batmış bir yapının mevcut hükümet aleyhinde ifşaatlar yaparken aynı zamanda ‘kurtarıcı’ rolüne soyunduğu bir vesayet girişimiydi. Ülkede yıllarca her şey tertemiz gitmiş de her şeyi AKP bozmuş gibi yakın tarihi yok sayan metinler birbiri ardında fışkırarak operasyonları aklama yarışına girmiş, bu arada o çok ‘temiz’ operasyoncuların neden bunca zaman susup ‘dershane kararı’ alındıktan sonra harekata giriştiği elbette halk tarafından sorgulanmıştı. Nitekim skandallar, 2014 yerel seçimlerinin hemen öncesinde patlak vermesine rağmen AK Parti’liler oy tercihini değiştirmedi.
Ancak Sedat Peker zaten ‘kirli’ olduğunu kabul ederek işe başladı.
Yaptığı ifşaatlara paralel olarak sürekli kendi suçlarını da itiraf etti. Özeleştiri verdiği bile oldu.
Okuduğu kitaplardan ve edindiği tecrübelerden yola çıkarak ve özellikle ’40 yaş altına seslenerek’ paylaştığı dipnotlar eliyle sık sık şu pek soğuk, moral bozucu ve ’rasyonel’ mesajı verdi: “Bir yerde çok fazla vatan-millet deniliyorsa sağcılar ülkeyi yağmalıyordur, çok fazla ‘temiz toplum’ deniliyorsa solcular nemalanıyordur… Kurtarıcı diye bir şey yoktur. Ben dahi sizi kurtaracak değilim.”
Peker’in iddialarına karşı Cumhur İttifakı’nın “Ne yani bir mafya liderinin sözüne mi inanacaksınız?” argümanından başka bir cevap üretememesi bu bağlamda ne kadar hazin, görebiliyor musunuz?
Hayır, Türkiye’nin suç haritasını, işadamından siyasetçisine, gazetecisinden, bakan akrabalarına gerçek isimler vererek deşifre eden şahsın ‘muteber bir şahıs’ olduğunu iddia etmeyeceğim.
Zaten Sedat Peker’in de “Ben çok muteber bir adamım” gibi bir iddiası yok.
“Ben bu suçların kiminin içinde kiminin yakınında bulundum ve her birinde o suçlara ya da illegaliteye sizin ‘muteber’ saydığınız adamlar eşlik ediyordu” şeklinde bir iddiası var. Bu çerçeve onu ‘temiz’ yapmıyor ama ‘hakiki’ yapıyor.
2013 yılında kendisine ‘paralel yapı’ denilmiş yapının 17-25 Aralık’ta üstlendiği ‘misyon’ ile bugün ‘kişisel bir hesaplaşma için yangın çıkarmaya azmetmiş olan’ adamın yaptığı şey arasındaki fark oldukça bariz ve bu fark ilkini satın almayan halkın ikincisini almasına neden oluyor.
Her hikayede okur her zaman ikincisine yakınlık duyar çünkü.
“Evet ben berbat biriyim” diyen kumarbazın arayışındaki samimiyet, bir katilin bir çocuğu yaşatma çabasındaki iyilik sürükleyicidir.
Rahibe ise ancak eline silah alıp papayı vurduğunda izleyicinin dikkatini çekmeye hak kazanır.
MAFYA İSE SİZİN MAFYANIZ AYOL
“Ama o mafya lideri…” demeye devam eden ve “vatan millet ümmetin lideri’ edebiyatına güvenenlere ayrıca şunu söylemek isterim.
Benim yirmi yaşındaki oğlumun gündeminde Sedat Peker diye biri olmayacaktı.
Arkadaşımın 22 yaşındaki kızının dünyasında da son beş yıla gelene kadar ‘Sedat Peker’ diye biri yoktu.
Şu an liseye giden yahut üniversiteye devam eden yeni kuşak için Sedat Peker, AK Parti iktidarının son altı yılında ortaya çıkmış bir figür.
Gündemimize bizzat mevcut iktidar tarafından handiyse ‘dehlenerek’ dört nala sokulmuş bir aktör.
Peker’le iş tutarken onun eski Türkiye’nin derin devletiyle ya da kriminal yapılarıyla iç içe olan biri olduğunu bilmiyor idiyseniz bu sizin ayıbınız.
Peker mitingler yapar, etrafı tehdit ederken, Aydın Doğan’ın camını penceresini indirirken “Ay valla bilmiyorduk” diyorsanız yine sizin ayıbınız.
“Geç öğrendik ama sonra gereğini yaptık” diyorsanız hani emniyet tutanakları?
“Hepsini biliyorduk, ama işimize geliyordu, göz yumduk” diyorsanız, eh, zaten milletin yarısı böyle düşünüyor.
Diğer yarısı da “Biliyorduk ve bile isteye kullandık, bizim talimatlarımızı yerine getiriyordu” şeklinde davrandığınızı varsayıyor.
Ayrıca eski Türkiye’nin aşırı sağcıları, bir bir tespihli -Jeep’li – pudra şekerli yeni AKP’lilere dönüşürken duruma el koymadığınızı da buraya not edelim.
VATANDAŞ YENİDEN MEŞRU SİYASİ ODAKLARA İNANSIN İSTİYORSANIZ…
FETÖ olmadığı bir şey gibi davrandığı için iddialarına alıcı bulamamıştı.
Peker olmadığı bir şeymiş gibi davranmıyor. O yüzden dinleyenler ona inanıyor.
Maalesef hükümet demokrasiden ve yasalardan aldığı meşruiyeti iyi koruyamadığı için moral üstünlüğü koruyamıyor. Meşruiyeti başka taraflara kulak tıkamayı sağlayacak pürüzsüzlükte değil.
Her şey bir yana, anlatan kim olursa olsun, anlatılanlar bu ülkenin milyonlarca vatandaşı tarafından takip ediliyorsa, ülkenin adli idari işlerinden sorumlu olanların, iddiaları “Yok öyle bir şey” diyerek değil, kanıtlarıyla yalanlaması gerekir.
Açıklamalardan rahatsız olanlar iddiaların ‘yalan’ olduğunu, en azından ‘gerçeği yansıtmadığını’ ikna edici delil ve belgelerle ortaya koyması gerekir ki insanlar Peker’e değil siyasetçilere, hükümette rolü olan yetkililere yeniden inanabilsin.
Meşru olduğunuzu ispat edin ki, insanlar gayri meşru odaklara kulak kabartmasın.
Gelinen noktada bu öyle şahsi, bireysel tekziplerle de olmaz.
Daha önce de yazmıştım, bu işin yolu AK Parti’nin bağımsız yargı mensupları eşliğinde kuracağı bir araştırma komisyonu teklif etmesi ile olur. Çok geç kalındı ve kalınıyor.
Muhalefetin de erken seçim dilenerek bir yere varamayacağını görmesi, eğer araştırma komisyonu kurulamazsa Meclis’i toptan terk etmeyi düşünmesi gerekir. Nokta.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *