Uzmanlar, İsrail ve Hamas arasında sağlanan ateşkesi değerlendirirken uluslararası baskılar ve içeriden yükselen tepkiler nedeniyle İsrail’in geri adım attığını ileri sürdüler.
Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Kasım Han, İsrail’in sosyal hayatın ve ekonomik aktivitenin normal bir biçimde akması için ateşkese razı olduğunu söyledi.
İsrail’in Filistin’e yönelik eylemlerinin sürdürülebilir bir yanı olmadığına vurgu yapan Han, “Fiili bir yaptırım sonucunu vermese de halihazırda var olan vaziyet İsrail’in Filistinlilere yönelik uygulamalarının hakkaniyetten uzak olduğuna dair içeride de ciddi tartışmalar sürüyor. Ayrıca hükümet tartışmaları halen devam ediyor. Dolayısıyla kendi ülkesi içindeki toplumsal huzuru ve barışı sürdürmek için de bu kararı almış oldu.”diye konuştu.
İsrail’in Filistin’e bombalar yağdırarak netice alamayacağını gayet iyi bildiğini dile getiren Han, şöyle devam etti: “İsrail Güvenlik birimleri de saldırılarının sürdürülebilir olmadığının farkında. Hiç kuşkusuz etkili, hiç kuşkusuz çok can yakıyor Filistin tarafında ama günün sonunda bu işin sonunun bombalarla gelmeyeceğini dünyanın en kompleks risk, tehdit ve istihbarat aparatlarından birine sahip olan İsrail devleti de biliyor.”
Han, İsrail’in hem sivil kayıpların artması hem de sürdürdüğü mücadelenin sekteye uğrama riskinden dolayı ateşkesi kabul ettiğini belirterek, Hamas’ın bu saldırılar sırasında yeterince siyasi ve askeri varlık göstererek konumunu güçlendirdiğini vurguladı.
‘İsrail ilk defa İslam dünyasının kutsalına bu kadar şiddetli saldırıyor’
İstanbul Medeniyet Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav, İsrail’in ilk defa İslam dünyasının kutsalına bu kadar şiddetli saldırdığını ve bunun dünya halkları nezdinde büyük bir tepkiye neden olduğunu söyledi.
Oktav, İsrail’in saldırılarına hükümetler bağlamında ciddi bir tepki gelmemesine rağmen ABD başta olmak üzere Avrupa ve İslam dünyasında toplumların Filistin direnişine destek çıkmasının İsrail’in geri adım atmasına neden olduğunu ifade etti.
Ateşkesin sağlanmasında Türkiye’nin önemli diplomatik girişimleri olduğunu vurgulayan Oktav, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 9 ülke cumhurbaşkanı hatta eski devlet başkanlarıyla görüşmeler yaptı. Aynı şekildi Dışişleri Bakanlığı da yoğun bir diploması yürüttü. Öte yandan İran- Suudi Arabistan ve Suriye arasında görüşmeler gerçekleşti. Suudi Arabistan-Katar-Türkiye yakınlaşması gerçekleşti bu süreçte. Dolayısıyla Mescid-i Aksa saldırısı bir araya gelmeyecek ülkeleri bir araya getirdi. Bu durum İsrail’i tedirgin etti kanaatimce.” dedi.
Oktav, son saldırıların içeride ciddi istikrarsızlıklara neden olduğunu belirterek, İsrail vatandaşı olan Arapların birçok kentte galeyana geldiğini ve ilk defa böyle ayaklanmanın yaşandığını aktardı.
Oktav, “İsrail içinde fanatik Yahudiler dışında halkın hem kutsal mekanlara saldırılara hem de Netanyahu hükümetine tepkisi var. Tüm bunlar bir araya gelince roketlerle saldırmayı göze alamadı. İkincisi Hamas saldırısıyla Demir Kubbe’nin çökmesi ve bunun da ifşa olması. Dolayısıyla İsrail aleyhine bir durum ortaya çıktı. Bunun içindir ki İsrail alelacele ateşkes ilan etti. Biliyoruz ki İsrail’in burnu yere döşse eğilip almaz.” değerlendirmesinde bulundu.
“İsrail’e karşı Arap direnişi yeni boyut kazandı”
Antalya Bilim Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu, İsrail’in uluslararası hukuka aykırı olarak düzenlediği saldırılar karşısında ülkeler bazında ciddi bir tepki gelmediğini, daha önce Filistin’in yanında tavır sergileyen bazı Avrupa ülkelerinin bile bu kez İsrail’in yanında bir duruş sergilediğini söyledi.
Üst perdeden İsrail’e destek veren ABD ve Avrupa devletlerine rağmen toplum bazında bu saldırıların şiddetle kınandığı ve büyük tepkilere neden olduğuna dikkati çeken Oğuzlu, şöyle konuştu: “Avrupalıların genellikle anti-İsrail bir duruşu var. Maalesef Merkel başta olmak üzere birçok Avrupalı lider bu kez İsrail’den yana bir tavır sergiledi. Ama dünyanın birçok yerinde düzenlenen protestoların mutlaka bir caydırıcılığı olmuştur. Diğer önemli baskı unsuru ise İsrail vatandaşı Araplar ilk kez sahaya çıktılar ve çok ciddi anlamda protestolar düzenlediler. Dolayısıyla İsrail karşısında Arap direnişi yeni bir boyut kazanıyor gibi. Bu İsrail’in içindeki geleceğini de etkileyecek. Bu bence önemli bir dinamik ama İsrail zaten Filistin’e verebileceği en büyük zayiatı verdi zaten.” dedi.
Oğuzlu, İsrail’in saldırıların dozunu bu denli artırmasının arkasında yatan en önemli nedenlerden birinin ‘İki devletli’ çözüm önerisini zorlaştırmaya yönelik olabileceğini, bölge ülkeleriyle atılan normalleşme adımlarının İsrail’i cesaretlendirdiğini vurguladı.
Daha öncekiler gibi bu ateşkes sürecinin de kalıcı bir çözüm getirmeyeceğini dile getiren Oğuzlu, İsrail’in sistematik bir şekilde birkaç yıl arayla bu saldırıları düzenlendiğini söyledi. Oğuzlu şöyle devam etti: “İsrail, ateşkesi koşulsuz kabul ettiğini açıklaması başlı başına bir saçmalık. İsrail’e bir maliyeti olmadı çünkü. Filistin’e verebileceği maksimum zararı verdi. Filistinliler elbette ateşkese uyacaktır. Bu ateşkes ayrıca aralarında ihtilaf olan Hamas ile Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın yeniden müzakere masasına oturmasını de tetikleyebilir.”
“Bu ateşkes uzun süreli bir işgale virgül koymaktır”
Bursa Uludağ Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tayyar Arı, İsrail’in uluslararası bakılar sonucu ateşkes kararını aldığını ve zaman kazanmaya çalıştığını söyledi.
Ateşkesin ne barışı ne de iki devletli çözümü gündeme getirmeyeceğini vurgulayan Arı, “Bu ateşkes uzun süreli bir işgale virgül koymaktır. İsrail saldırılarına sadece bir mola verdi. Amacına büyük ölçüde ulaştı zaten. Kamuoyu tepkisi dinince kaldığı yerden devam edecek.” dedi.
Son saldırılarda Hamas’in güç biriktirdiğini, daha ileri bir teknolojiye sahip silahlar kullandığını aktaran Arı, şöyle devam etti: “Hamas’ın elindeki silahların daha etkili hale gelmesi mutlaka İsrail üzerinde caydırıcı olacak. İsrail bundan sonra bu denli kapsamlı saldırılarda bulunmayacağını düşünüyorum. Mesela İsrail kara harekatını göze alamadı. Hamas’ın gücünün İsrail’i bundan caydırması, geri adım attırması çok önemli. Ayrıca Mısır ve Katar’ın tavrı da İsrail’in geri adım atmasında etkili oldu. Ayrıca biraz daha devam etseydi tüm uluslararası dengelerin kendi aleyhine döneceğinin farkındaydı.”
Arı, Türkiye’nin süreci etkili bir diploması ile yürüttüğünü, uluslararası koruma gücü önerisi ile olayı farklı bir eşiğe taşıdığını belirterek, “Türkiye tepkisini farklı bir boyuta taşırken aynı zamandan bundan sonra neler olacağına dair de bir sinyal verdi. Bu konuda konumunu yükseltiyor ve bunu da sahaya yansıtıyor. Türkiye dolaylı ya da direk İslam ülkelerini bu işine içine soktu. İsrail’in işin bu noktaya gelmesinden rahatsızlık duyduğunu da gördük. Çünkü bu iş uzasaydı çok sevdiği dostlarını kaybedebilirdi.” değerlendirmesinde bulundu.
“BM Güvenlik Konseyi devre dışı bırakılmış olacaktı”
İsrail-Filistin Çalışmaları Uzmanı Dr. Haydar Oruç, İsrail’in Hamas’ın gücünü test ettiğini, bu saldırıları daha ne kadar sürdürebileceğini merak ettiğini ve süreyi sonuna kadar kullandığını söyledi.
Oruç, eğer dün ateşkes çıkmasaydı Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, Güvenlik Konseyinin devam eden çatışmayı önlemekte yetersiz kaldığı gerekçesiyle daha önce bir kere 1950’de Kore için uygulanan “Barış için Birleşme” metodunu kullanarak Genel Kurulun üçte iki çoğunlukla böyle bir karar alacağına dair duyumları olduğunu öne sürdü.
Taraflar arasında böyle bir ateşkes olmasaydı muhtemelen BM Genel Kurulunun Türkiye ile bu yönde bir karar alacağını savunan Oruç, “Bu durumda Güvenlik Konseyi devre dışı bırakılmış olacaktı. Çünkü Genel Kurula bu durumlarda ‘Barış İçin Birleşme’ kararı alınması halinde Birleşmiş Milletler Barış Gücü konuşlandırma yetkisi veriliyor. Tabii bu kararın alınmasıyla birlikte çok sıkıntılı bir süreç olacaktı ama yine de bu kararın alınmış olmasını ile belki de İsrail’in bu saldırılarını ve katliamlarını önlemek açısından yani 70 yıl sonra ilk defa somut bir adım olarak görebilecektik.” dedi.
“Ancak ABD Kongresinde Filistin’i destekleyen açıklamalar, ABD’nin İsrail’e yaptığı silah yardımlarının engellenmesini talep eden yasa tasarıları, Türkiye ve diğer Müslüman ülkelerden de gelen tepkilerle birlikte İsrail için artık ateşkesten başka bir çare yoktu.” diyen Oruç, diğer yandan bu ateşkesin her şeyin sonu olmadığını, ne Filistinlilerin bir şey kazandığını ne İsraillilerin geri adım attığını ifade etti. Buna benzer şeylerin İsrail’in daha önceki Gazze saldırılarıyla çok defa yaşandığını hatırlatan Oruç İsrail’in bundan sonra süreci soğutarak iç siyasete yöneleceğini ve hükümet kurma çabalarına odaklanacağını belirtti.
‘İsrail hakkındaki ezberler bozuldu’
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Eldar Hasanoğlu, yıllardır abluka olan Gazze’de giriş çıkışların İsrail kontrolünde olmasına rağmen Hamas tarafından atılan füzelerin İsrail’de hayatı felç etme noktasına getirdiğini, ulaşımı durdurduğunu anlattı ve “İsrail’in bu saldırılarla kazanım hedeflerken tam tersi olup zarar ettiğini” söyledi. Hasanoğlu, İsrail’in ayrıca güvenliği ve kontrolü yeterince sağlayamadığı için imajı açısından da gün geçtikçe yara aldığından ateşkesi kabul etmek zorunda kaldığı iddiasında bulundu.
Ufacık bir toprağa hapsolmuş Hamas’ın, “Biz her şeyi biliriz” imajı veren İsrail’den habersiz bu kadar füze stoklayabilmesine dikkati çeken Hasanoğlu, bunun İsrail hakkındaki ezberlerin bozulduğunu gösterdiğini ifade etti.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *