“Kişi ya da kurum olarak itibarınıza yönelik algılamayı yönetmezseniz, bunu sizin yerinize başkaları yapar ve hiç de arzulanmayan sonuçlarla baş başa kalabilirsiniz…”
Yeni Şafak yazarı iletişimci Ali Saydam, bugünkü yazısında “algı yönetimi” üzerinde durdu.
“Şu işin adını doğru koyalım…” başlıklı bugünkü yazısında, ABD’nin Ermeni ‘soykırım’ iddiaları üzerine devam eden tartışmaların “algı yönetimi” merkezinde yapıldığına dikkat çeken Saydam, bunun doğal olarak geliştiğini belirtti. İletişim ve reklam uzmanı Saydam, algı yönetiminin bir araç olarak algılanması gerektiğini vurguladı, “Bir aracın ‘kötüye kullanılması’ aracı kötü kılmaz” dedi. Saydam ayrıca, “Ancak, dil şakaya gelmez… Aşağılayıcı kullanımlar, işin doğasını bozabilir” ifadesinde de bulundu.
Ali Saydam’ın işte o değerlendirmesi:
Şu işin adını doğru koyalım…
“Ermeni lobileri ‘algı yönetimi’ yapıyor, Biden kalkıp konuşuyor.”
“Yunanistan algılama yönetimi yapıyor, AB açıklama yapıyor.”
“Amerika Irak savaşında ‘size demokrasi getiriyoruz’ diye ne algı yaptı ama!”
İçinde algı geçen ve küçümseme, suçlama içeren cümleleri çok duyuyoruz. TV’deki reality programlarındaki yarışmacılar bile birbirlerini ‘algı operasyonu yapmakla’ suçluyorlar…
“Algı mühendisliği”, “algı operasyonu yapmak”, “algı yaratmak”, “algı yapmak”, “algı kasmak” gibi ipe sapa gelmeyen pek çok aşağılayıcı tabir, bazı iletişim yaklaşımlarını olumsuzlamak üzere kullanılmaya başlandı ve dilimize böyle yerleştiler.
Oysa ‘algılama yönetimi’ bir araçtır, özellikle siyasi iletişimde ve pazarlama iletişiminde yeri hayli geniş ve önemlidir… Doğal olarak geliştiğini bile söylemek mümkün… Kişi ya da kurum olarak itibarınıza yönelik algılamayı yönetmezseniz, bunu sizin yerinize başkaları yapar ve hiç de arzulanmayan sonuçlarla baş başa kalabilirsiniz…
Bir aracın ‘kötüye kullanılması’ aracı kötü kılmaz, ancak onu bu yönde kullananın ahlakını sorgulatır…
Bir hissiyatla gündelik yaşantımıza sinmiş bu durumu tanımlama çabası anlaşılabilir elbette. Ancak, dil şakaya gelmez… Aşağılayıcı kullanımlar, işin doğasını bozabilir. Oysa konuyu nesnel bir bakışla ele almak ve tarif etmek gerekir. Algılama kavramı üzerinden yürümenin, işin çift taraflılığına vurgu yaparak iletişim çalışmasının hedef kitlesindeki kişileri edilgen olmayan, yani etkin bir konumda tarif ettiğini unutmamak de gerekir.
Kendisiyle ilgili fikir, hizmet ve ürün temelli marka algısını yöneten kurum ve kuruluşlar ne yapmaktadırlar? Algı operasyonu mu?!
Tüm bu nedenlerle, mikro veya makro ölçekte, yani ister özel hayatınızda olsun isterse iş yaşamınızda, insanlar üzerinde bıraktığınız izlenime özen gösteriyorsanız bu işin bazı kilit noktalarını öğrenmekte, işin adını doğru koymakta yarar var…
2005 yılında ‘algılama yönetimi’ konusunda araştırmalara giriştiğimizde, Türkçe akademik kaynak bulmak neredeyse imkânsızdı… O yıllarda Google’da arama kutusuna perception (algılama) yazıp giriş tuşuna bastığınızda, karşınıza 14 milyon civarı sonuç geliyordu; bugün ise 353 milyon.
Aradan geçen yıllar pek çok akademisyen ve araştırmacının konuya eğilmesine, bu işi derinlemesine incelemesine neden oldu… Biz de ilk baskısını 2005 yılında yaptığımız naçizane “Algılama Yönetimi” kitabımızı yeniden ele aldık. Kitabımızın genişletilmiş ve güncellenmiş 10. baskısı Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı. İletişim alanındaki çok değerli eserlerle birlikte kitabevlerinde yer alacağı için memnuniyet duyuyoruz.
Konuya ilgi duyanlar için bu eserlerden bazılarını derledik:
İlki, Prof. Dr. Levent Eraslan’ın “Sosyal Medya ve Algı Yönetimi: Sosyal Medya İstihbaratına Giriş” kitabı… Sosyal medyadaki uygulamaları ve bunların işlevlerini didik didik eden Levent Hoca, algı yönetimi konusunda sosyal medyadan ‘en etkili’ biçimde yararlanmak için hangi yollara başvurulduğunu inceliyor.
Eraslan’ın önemli bir tezi de dünyanın artık, sosyal medya üzerinden istihbarat sağlayan, algı ve propagandayı etkin yapan ülkeler ve bu uygulamalara maruz kalanlar olarak ikiye ayrıldığı…
Doç. Dr. Oğuz Göksu’nun editörlüğünü yaptığı “Algı Yönetimi: Siyasal ve Dijital İletişim, Sosyal Medya ve Kitle İletişimi” kitabı, akademisyenlerden oluşan zengin bir bilim kurulunun yayına hazırladığı önemli kaynaklardan… Siyasal iletişimden seçim kampanyalarına, kamuoyu araştırmalarının ‘ikna’ üzerindeki etkisinden lider odaklı iletişime, markalara, sinemaya, fotoğrafa kadar pek çok alanda makalenin bulunduğu eser, konunun sadece ana hatlarını değil, ince noktalarını da ele alıyor.
Kitap yayınlama konusunda son derece velut olan Dr. Elif Başak Sarıoğlu’nun editörlüğünde hazırlanan “Dijital Halkla İlişkiler” kitabı da iletişimcilerin okuması gereken kıymetli eserler arasında… Dijital dönüşümün hayatın her alanında hissedilen etkisini hakla ilişkiler cephesinden ele alan çalışmada, yapay zekâdan büyük veriye, hedef kitlenin dijital dönüşümünden kurumsal itibar ve dijital ortamda kriz yönetimi kavramlarına ve X kuşağından Alfa kuşağına uzanan aralıktaki grupların dijital tüketimine kadar pek çok güncel tartışma konusu mevcut.
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak istemeyenlere arz olunur…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *