Kaslowski, “AB ve Türkiye’nin rekabet gücünü karşılıklı koruması ve güçlendirmesi için birlikte çalışmamız ve entegrasyonu tam üyelik yolunda ilerletmemiz gerekiyor.” dedi.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonunun (TÜRKONFED) “Dönüşüm Zamanı” ana temasıyla çevrim içi düzenlediği 23. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, her alanda hızlı bir dönüşümün yaşandığı ve dünyadaki tüm dinamiklerin değiştiği bugünlerde bu seneki zirvenin “dönüşüm zamanı” temasını çok önemli bulduğunu söyledi.
İçinden geçilen global sürecin, ekonomide yepyeni dönüşümlere gebe olduğunu belirten Kaslowski, “Dünyada ana tema değişiyor, dijital dönüşüm, yeşil sanayi devrimi ve farklılaşan bir ekonomik sisteme doğru yol alıyor. Türkiye’nin bu zaman zarfında, içeride yaşanan iktisadi sorunlardan dolayı ana global temadan kopmaması gerektiğine inanıyorum. İçeride halen tartışmakta olduğumuz enflasyon-faiz-döviz sarmalından bir an evvel çıkıp global gidişatı doğru okuyup yakalamamız gerekmekte.” diye konuştu.
‘İşsizlik ve hayat pahalılığı alanlarında çok ciddi adımlara ihtiyaç var’
Kaslowski, ekonomide bir taraftan salgın kaynaklı baskı sürerken, diğer taraftan çeşitli ekonomik yapılarda arka arkaya yaşanılan değişikliklerin öngörü yapılabilmesini imkansız kıldığını ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşsizlik rakamlarında artışın hızla devam ettiği ve geniş tanımlı işsizliğin yüzde 28’e kadar yükseldiği zor bir süreçten geçiyoruz. Geçtiğimiz hafta kısa çalışma ödeneğinin yeniden uzatılmasına dair çıkan kararı son derece olumlu karşılıyoruz. İstihdama yönelik desteklerin devam etmesi gerektiğine de inanıyoruz. İşsizlik ve hayat pahalılığı, sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de tehdit eder durumdadır. Bu alanlarda çok ciddi adımlara ve ilerlemeye ihtiyacımız var.
Masada çözmemiz gereken bir enflasyon problemimiz var. Bu temel sorunu çözmek için para politikasının öngörülebilir olması, disiplinli ve şeffaf bir şekilde yönetilmesi ve Merkez Bankamızın enflasyon hedeflemesi konusunda her türlü aracı bağımsız bir şekilde kullanmasını bekliyoruz. Enflasyon ile mücadelede başarılı olmazsak diğer makroekonomik sorunlarımızı da çözemeyiz. Bunu açık bir şekilde kabul edip bu yönde hareket etmek şart. Aksi durumda orta-uzun dönemde büyümenin finansmanı için gerekli olan dış kaynak ihtiyacına ulaşmak mümkün olmayacak, istihdam ve işsizlik sorunları daha da derinleşecektir.”
Yakın dönemde, sıkı para politikası ile kısa vadeli faizleri artırırken, risk priminin nasıl düşürüldüğünü ve aslında yatırım ortamının ihtiyacı olan orta ve uzun vadeli faizlerin nasıl başarılı bir şekilde düşürülebildiğinin de görüldüğünü ifade eden Kaslowski, bu yapılabilirse ekonominin tekrar yatırım, istihdam, üretim ve ihracat temelleri üstünde yükseltilebileceğini söyledi.
‘AB ile entegrasyonu tam üyelik yolunda ilerletmemiz gerekiyor’
TÜSİAD Başkanı Kaslowski, salgının bir yandan tedarik zincirlerinin yapısını bozarken, AB merkezli tedarik zincirleri bağlamında da yeni fırsatlar doğurduğuna işaret ederek, “AB ve Türkiye’nin rekabet gücünü karşılıklı koruması ve güçlendirmesi için birlikte çalışmamız ve entegrasyonu tam üyelik yolunda ilerletmemiz gerekiyor. Türkiye, AB’ye entegre olmuş sanayisi ve insan gücü ile pandemi sonrası dünyada AB ile çok daha güçlü bir şekilde yer alabilir. İş dünyası olarak, kısa vadeli politik gündemin, rekabet gücümüzü orta ve uzun vadede olumsuz etkilemesine izin vermemeli, stratejik bakış açımızı korumalıyız.” diye konuştu.
Geçen haftalarda gerçekleştirilen AB Zirvesi’nin ardından yayınlanan bildiride, her şeye rağmen “pozitif gündemden” bahsediliyor olmasını olumlu bulduklarını ifade eden Kaslowski, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için çaba gösterilmesi, terörizm tanımındaki anlaşmazlıkların giderilmesi, vize muafiyetinin sınırlı değil, genel bir kararla hayata geçirilmesi gibi adımların vakit kaybetmeksizin atılmasının çok önemli olduğunu vurguladı.
2015’ten bu yana değişen öncelikler ve küresel bağlam göz önünde bulundurularak Gümrük Birliği’nden beklentilerin karşılıklı netleştirilmesi gerektiğini belirten Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gümrük Birliği güncellemesi hizmetler, tarım ürünleri, kamu ihaleleri, yatırım ortamı ve anlaşmazlıkların çözümü mekanizması gibi unsurları içermeli, Türkiye’nin ticaret politikası alanında karar alma mekanizmalarına dahil olması için çözüm üretmeli. Uzun süredir savunduğumuz bu hususların önemi yeni dönemde giderek artıyor. AB ile olumlu siyasi gündem zemininde ilerlerken, ulusal düzeyde demokratik ve ekonomik reformlara ivme kazandırılması, pandeminin ekonomik etkilerinin aşılması ve çetin küresel rekabet şartlarında atılım sağlamamız için en etkili formüldür.”
Yeni nesil üretim pratiklerinin hızla değiştiğine dikkati çeken Kaslowski, “Avrupa Yeşil Mutabakatı perspektifinde yaşanan gelişmeler imalat sanayisinden lojistiğe ve tarıma, ekonominin tüm çarklarını ve aktörlerini ve rekabet kurallarını değiştiriyor.” dedi.
İklim değişikliği ile mücadele
Kaslowski, iklim değişikliği ile mücadelenin salgının zorlu şartlarına rağmen gündemin üst sıralarına yerleştiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Kasım ayında yapılacak COP 26 toplantısı küresel ölçekte iklim değişikliği ile mücadele kararlılığının geldiği seviyeyi ve gücü ortaya koyacak. Bu sürece giderken ABD’nin Paris Anlaşması’na geri döndüğünü ve bu konuda hükümetler düzeyinde diyalogları artırarak öncü rol oynamaya başladığını görüyoruz. İklim Liderler Zirvesi, finans kurumlarının, enerji şirketlerinin, sigorta kuruluşlarının planlamalarını iklim değişikliği merceğinden yapmaları, iş dünyasının yakından değerlendirmesi gereken önemli adımlar. AB’nin Yeşil Mutabakat kapsamında açıkladığı 2050 yılında iklim nötr olma hedefi ve Döngüsel Ekonomi Eylem Planı özellikle AB ekonomisinin hacmi ve ticaret ortakları da düşünüldüğünde, iş dünyası olarak mutlak bir şekilde içselleştirmemiz gereken unsurlar içeriyor.”
Kaynak ve enerji verimliliği
Şirketler olarak daha sürdürülebilir, daha çevre ve iklim dostu üretim kalıplarını süreçlere katmak durumunda olduklarını belirten Kaslowski, “Kaynak ve enerji verimliliği potansiyelimizi yenilikçi arayışlarla maksimum seviyeye çıkarmalıyız. Yeşil dönüşüm, başta enerji sektöründe olmak üzere enerjiyi kullanan tüm sektörlerde iş yapma modellerinin, yatırım planlamalarının dönüşümü halinde mümkün olacak. Yüksek potansiyele sahip olduğumuz yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanlarında doğru kurgulanmış teşvik ve destek mekanizmalarının enerjinin dönüşümünde kaldıraç etkisi yapacağını söyleyebiliriz. Gururla söyleyebiliriz ki şirketlerimizin bu alanda aldıkları inisiyatifler ve sağladıkları ilerleme son derece kayda değer durumdadır. Bu inisiyatifleri sürdürmeli ve ülkemizi bu konuda öncü ülkeler arasına sokmalıyız.” şeklinde konuştu.
Kaslowski, Kovid-19 salgınının herkes için küresel tedarik zincirleri ile ilgili kritik bir tecrübe olduğuna işaret ederek, “Bu dönemde pazara erişim hızının, kaynakları etkili bir şekilde kullanabilmek için veri optimizasyonunun ve kalitenin yanı sıra sürdürülebilirliğin önemini birinci elden deneyimledik. Tüm bunlar için en önemli araç kuşkusuz dijitalleşme. Tedarik zincirinin dijitalleşmesinin sağladığı fırsatlardan azami ölçüde yararlanabilmek için şirketlerin müşteriden tedarikçiye kadarki süreçte hasat edeceği veri kritik önemde.” dedi.
‘Yeni bir Avrupa veri modeli oluşturma fikri konuşuluyor’
Veriye ve veriden değer çıkarmaya yatırım yapan şirketlerin yıkıcı durumlarda dahi güçlü konumlarını koruyabileceğini belirten Kaslowski, “Kaliteli veri ve teknik altyapıya erişim imkanlarının genişletilmesi ise yüksek kapasiteli ve yaygın altyapının tesis edilmesi ile mümkün olabilir. AB’de Veri Yönetişimi Yasa Tasarısı tartışılıyor, yeni bir Avrupa veri modeli oluşturma fikri konuşuluyor. Bu süreçlere uyumu da yakından izlemeliyiz.” diye konuştu.
Kaslowski, bulut bilişim, yapay zeka, siber güvenlik gibi konuları da kapsayan dijital dönüşümü hayata geçirmenin rekabet gücünü korumak açısından çok önemli olduğunu vurgulayarak, bu alanın eğitim, genişbant altyapısının güçlendirilmesi, bilgiye erişimin güvence altına alınması, kişisel verilerin korunması, KOBİ’lerin teknoloji kullanımının desteklenmesi gibi unsurları içeren geniş bir yelpazeyi kapsadığını bildirdi.
‘Ekosistemin farklı aktörleri ile iş birliği içinde olmak avantaj yaratıyor’
Simone Kaslowski, en önemli dijital dönüşüm alanlarından birisinin de fintek alanı olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin bu alanda önemli bir altyapı ve birikime sahip olduğunu kaydetti.
Bugünün başarı anahtarının her an değişime hazır olmak, yüksek uyum kapasitesi ve dinamik değer zincirleri olduğuna işaret eden Kaslowski, başarılı şirketlerin artık teknolojiyi salt üretim odaklı nedenlerle değil, iş birliklerini destekleme ve dijital ekosistemlerde ortak değer yaratma amacıyla da kullandıklarını gördüklerini ifade etti.
Kaslowski, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eskiden başarı, ‘rekabette olunan şirketlerin önünde koşmak’ olarak tarif edilirdi. Artık ekosistemin farklı aktörleri ile iş birliği içinde olmak avantaj yaratıyor. Kısalan ürün yaşam döngüleri, Ar-Ge yatırımı ihtiyacı, teknolojilerin hızlı değişimi ve sürdürülebilirlik unsurları, şirketleri daha dirençli ve inovatif bir iş modeli hedefiyle iş birliğine yönlendiriyor. Büyük şirketler ve tedarikçileri, start-up’lar, akademi gibi ekosistemin oyuncuları arasındaki iş birlikleri inovasyonun sürdürülebilir olmasını sağlıyor. İş dünyası olarak bu iş birliklerini geliştirmeye odaklanmamızın çok kıymetli olacağına inanıyorum.
Dönüşümlerin en önemlisi, hatta belki de en zor olanı, zihniyetlerdeki dönüşümdür. Bu olmadan hiçbir dönüşüm alanında arzu ettiğimiz seviyeyi yakalayamayız. Dönüşümün temeli insan ve hiçbir dönüşüm toplumun yarısını geride bırakarak gerçekleştirilemez. TÜSİAD olarak, ülkemizde kadın-erkek eşitliğinin sağlanmasını, demokratik gelişmişlik ve sürdürülebilir kalkınmanın vazgeçilmez bir unsuru olarak görüyoruz. Salgın yaşam ve çalışma koşullarını dönüştürürken kadınlar ve erkekler için ihtiyaçların farklılaştığını görebilmeliyiz. Bu ihtiyaçlara yönelik etkin çözümler üretilebilmek, cinsiyet uçurumunu kapatabilmemiz ve belki de bu süreci eşitlik yolunda bir fırsata çevirebilmemizin en önemli koşullarından birisi.”
Eğitime erişimden çalışma hayatına katılıma, çocuk bakım kurumlarının yaygınlaştırılmasından iletişim dilinde kalıp yargılarla mücadeleye, kadına yönelik şiddet ve cam tavan sorununa kadar pek çok alanda dönüşüm için daha çok çaba sarf edilmesi gerektiğini belirten Kaslowski, “Bu konuda hem TÜSİAD’ın hem de TÜRKONFED’in yoğun çalışma ve iş birliklerini son derece önemsiyoruz. Özellikle kadına karşı şiddet konusunda toplumumuzun ve bizlerin tahammül sınırı kalmamıştır.” dedi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *