İbn Haldun, ilmi çalışmalarının yanı sıra yaşadığı coğrafyalardaki devletlerde de önemli görevler üstlendi, siyaset ve bürokraside yüksek makamlarda bulundu, zamanının sultanları ve vezirleriyle çalıştı ayrıca kadılık ve müderrislik yaptı.
Tarihçi, sosyolog, filozof, siyaset ve devlet insanı İbn Haldun, 27 Mayıs 1332’de Tunus’ta doğdu.
Asıl adı Abdurrahman bin Muhammed bin Haldun olan İbn Haldun’un ailesinin kökeni, Yemen’de İslam’ı yayma ve Kur’an öğretme görevini üstlenen sahabelerden Vail b. Hucr’a dayanıyor.
İbn Haldun’un babası Muhammed, dedesinin aksine siyasete girmeyip ilim, eğitim ve öğretimle meşgul oldu. İbn Haldun ilk bilgilerini babasından aldı.
Kur’an’ı ezberleyen, kıraat ilmini öğrenen İbn Haldun, başta babası olmak üzere dönemin önemli alimlerinden Arap dili ve edebiyatı konusunda dersler aldı, alimlerden fıkıh tahsil etti.
Siyasi olarak çalkantılı bir dönemden geçen Kuzey Afrika’da yaşayan İbn Haldun, hayatının önemli bir bölümünü siyasi görevlerle bu coğrafyada seyahatlerde geçirdi.
Annesini, babasını ve bazı hocalarını vebadan kaybetti
İbn Haldun 15 yaşında dedesini kaybederken, onu derinden etkileyen olaylardan biri de gençlik yıllarındaki veba salgını oldu. Avrupa’nın büyük bölümüne de sıçrayan salgında İbn Haldun, annesini, babasını ve bazı hocalarını kaybetti.
Muvahhidun Hanedanlığı’nın çökmesinin ardından yaşanan karışıklık sonrası Merinilerin Tunus’u ele geçirmesiyle bölgeye çok sayıda ilim erbabı yerleşti. Endülüs’ten gelen ulemayla birlikte Tunus alimlerin merkezi olurken, İbn Haldun söz konusu alimlerden 2 yıl ders, dönemin önemli alimlerinden icazet aldı.
Tunus’u kontrolü altında tutan Sultan Ebü’l-Hasan Fas’a dönmek zorunda kalınca beraberindeki alimler de onu takip etti. İbn Haldun, her ne kadar hocalarıyla beraber gidip eğitimine Fas’ta devam etmek istediyse de ağabeyi tarafından bu fikrinden vazgeçirildi.
Zamanın sultanlarıyla ve vezirleriyle çalıştı
İbn Haldun, ilmi çalışmalarının yanı sıra yaşadığı coğrafyalardaki devletlerde de önemli görevler üstlendi, siyaset ve bürokraside yüksek makamlarda bulundu, zamanının sultanları ve vezirleriyle çalıştı ayrıca kadılık ve müderrislik yaptı.
Tunus’ta ulema yazmanlığıyla başlayan siyasi hayatı boyunca Tilimsan, Biskre gibi yerlerde de devlet kademelerinde görevler aldı. Fas’ta katiplik ve mühürdarlık görevlerini üstlenen İbn Haldun, buradaki kütüphanelerde ilmi çalışmalarına ara vermeden devam etti.
Bir süre Endülüs’te yaşadı
İbn Haldun, Merini’de sır katipliği ve hakimlik vazifelerini ifa ederken, daha sonra gittiği Endülüs’te sakin bir hayat sürdü.
Bicaye Emiri’nden haciblik teklifi alan İbn Haldun, Endülüs’ten ayrılarak Bicaye’ye geldi. İbn Haldun, burada devlet yönetiminde en yetkili kişilerden biri olurken, hatiplik ve ders verme işlerine de devam etti.
Daha sonra Biskre’ye gelen İbn Haldun, Tilimsan Sultanı Ebu Hammu’dan haciblik teklifi aldıysa da kabul etmedi.
Faaliyetlerine daha sonra Fas’ta devam eden İbn Haldun, burada ders vermeyi sürdürdü. İbn Haldun, ailesini Fas’ta bırakarak 1374’te yeniden gittiği Endülüs’ten bir yıl sonra 43 yaşında Tilimsan’a döndü.
İbn Haldun, bir süre Tilimsan yakınındaki Ubbad’da bulunan ünlü sufi Ebu Medyen’in türbesinde inzivaya çekildi.
Muḳaddime’nin müsveddelerini 1377’de tamamladı
İbn Selame Kalesi’ne yerleşen İbn Haldun, burada 4 yıl sakin bir hayat yaşarken, Kitab-ul İber (El-İber) adlı eserini yazmaya başladı. İbn Haldun, eserin birinci kitabını oluşturan Muḳaddime’nin müsveddelerini 1377’de tamamladı.
İbn Haldun, el-İber’in Arap, Berber ve Zenate kısmını yazarken, çalışmaları için Tunus’a gitti. Eserini tamamlayarak Sultan Ebü’l-Abbas’a ithaf eden İbn Haldun, Tunus’ta ders verdiği dönemde sakin bir hayat yaşadı.
Hayatının son dönemini Mısır’da geçirdi
Daha sonra Mısır Kahire’ye giden ve burada hürmet gören İbn Haldun, bir süre sonra Kamhiye Medresesi müderrisliğine tayin edildi.
Medrese müderrisliği, Baybars Hankahı Başkanlığı, Maliki Başkadılığı görevlerinde bulunan İbn Haldun, Mısır’da el-İber’in yazımına devam etti.
İbn Haldun, “et-Ta’rif bi’bni Ḫaldun mü’ellifi haze’l-kitab” adıyla düzenlediği otobiyografisini el-İber’in sonuna eklerken, son şeklini verdiği nüshayı, Fas’ta Camiu’l-Karaviyyin Kütüphanesi’ne vakfedilmek üzere Sultan Ebu Faris Abdülaziz’e gönderdi.
Siyasetle kısmen teması devam eden İbn Haldun, katıldığı Şam seferinde Timur İmparatorluğu’nun kurucusu Timur ile görüştü.
İbn Haldun 1401-1406 yılları arasında dört defa daha kadılık makamına getirilirken, bu görevi esnasında 17 Mart 1406’da, 74 yaşında Kahire’de vefat etti. İbn Haldun’un cenazesi, Babünnasr karşısındaki Sufiye Kabristanı’na defnedildi.
İbn Haldun’un Mukaddimesi
İbn Haldun’un bugüne “Kitab’ul İber” ve “Mukaddime”, “Lübab’ül Muhassal” ve Şifaü’s Sa’il Li-tezhibi’l-mesail” adlı eserleri ulaştı.
İbn Haldun’un dünya tarihi özelliği taşıyan Kitab’ul İber eseri, üç kitaptan oluşan 7 ciltten meydana gelirken, giriş mahiyetinde kaleme aldığı bölüme “Mukaddime” adı veriliyor.
Eserinin girişinde tarih bilimine, tarih yazımında uygulanan usullere, tarihçilerin hatalarına temas eden İbn Haldun, kendi tarih anlayışını ortaya koydu.
“Beşeri umran ilmi” ismini verdiği ilim dalını kendisinin kurduğunu aktaran İbn Haldun, bu alandaki amaç ve yöntemleri hakkında eserinde bilgiler verdi.
Kitab-ul İber’in birinci kitabıyla önsöz ve girişten oluşan “Mukaddime” araştırmacılar için ayrı bir değer görüyor. Mukaddime, ilk olarak Nasr el-Hurini tarafından basıldı.
El-İber’in ikinci kitabı, başlangıçtan İbn Haldun’un zamanına kadar kavimlerin ve hanedanların, başta Araplar olmak üzere onlara komşu olan Nabatiler, Süryaniler, Farslar, Yahudiler, eski Mısırlılar, Yunanlılar, Rumlar, Türkler ve Franklar gibi milletlerin tarihini kapsıyor. Bu kitap, eserin 2 ve 5. ciltlerini kapsarken, burada da Hz. Peygamber, Hulefa-yi Raşidin, Emeviler ve Abbasiler, Doğu İslam dünyasındaki diğer Müslüman hanedanların tarihi yer alıyor.
Kitab-ul İber’in üçüncü kitabı, Berberilerin ve Zenatelilerin tarihini ele alan Kuzey Afrika tarihini anlatıyor. Eserin 6 ve 7. ciltlerini oluştururken, bu bölüm Mağrip tarihiyle de ilgili önemli bilgiler içeriyor.
İbn Haldun, el-İber’in son cildine “et-Ta’rif bi’bni Ḫaldun mü’ellifi haze’l-kitab” başlığı altında kendi biyografisini ekliyor.
Umran ilmi
İbn Haldun’un düşünce dünyasını, kendisi tarafından belirlenen yöntemleri ortaya konan “umran ilmi” oluşturuyor.
Söz konusu ilim, alemin umranından ibaret olan insan toplumunu ve ona tabiatı gereği arız olan halleri, bu hallerin zorunlu sonuçlarından ibaret olan tarihi ve tarihin hakikatini konu ediniyor.
Umran ilmi, insanları taklitten kurtarıp daha önce olup bitmiş olanla daha sonra olacak olanın anlaşılması konusunda bir bakış açısı kazandırmayı amaçlarken, bu sayede hem geçmişin hem de geleceğin anlaşılmasını sağlamayı hedefliyor.
19. yüzyıldan itibaren Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedildi
İbn Haldun, bizatihi siyasetin içerisinde yer alarak edindiği tecrübeleri kaleme aldığı kitaplarına yansıttı. Bedevilikten medeniyete giden yaşantının çeşitli formlarını derinden tecrübe etti. Çevresinde gözlemlediği olayları, olguları soyutlayarak genele ulaşma kabiliyeti yüksek oldu.
İbn Haldun’un çalkantılı siyasi hayatının ardından 40 yaşından sonra yazdığı 7 ciltlik dünya tarihi Kitabu’l-İber ve onun giriş kitabı olarak düşündüğü Mukaddime, Osmanlı tarih anlayışını da derinden etkiledi.
Başta Katip Çelebi, Naima ve Ahmet Cevdet Paşa olmak üzere Osmanlı tarihçileri Osmanlı Devleti’nin yükseliş ve çöküşünü pek çok defa onun teorileriyle analiz etti.
19. yüzyıldan itibaren Avrupalı tarihçiler tarafından keşfedilen İbn Haldun’un eserleri büyük takdir gördü.
İngiliz tarihçi Arnold Joseph Toynbee, İbn Haldun’u “Herhangi bir zamanda, herhangi bir ülkede, herhangi bir zihin tarafından yaratılmış en büyük tarih felsefesinin sahibi.” sözleriyle anlattı.
“Sosyal bilimciler”in babası olarak görülen, başta Mukaddime olmak üzere eserleriyle yüzyıllarca hem Batı hem Doğu dünyasını derinden etkileyen İbn Haldun’un tecrübe ederek kaleme aldığı tespitler, devletlerin yükselmesi ve yıkılması süreçlerinin analizinde de kullanıldı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *