Biden yönetimi, en eski Arap müttefiki ve bölgedeki çıkarlarını güvence altına alma konusunda en yeteneklisi olan Riyad ile ilişkilerini sürdürme ihtiyacının da farkında.
26 Şubat’ta Biden yönetimi, 35 yaşındaki Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman‘ın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı‘nın “kaçırmasını veya öldürmesini onayladığı” yönünde ABD istihbarat raporunu yayınladı.
Suudi Arabistan, Demokrat veya Cumhuriyetçi yönetimlerine bakılmaksızın, terörle küresel savaş ve dünya piyasasındaki petrol fiyatları gibi iki ülke için önemli olan konular başta olmak üzere birçok alanda ABD’nin önemli bir müttefiki ve ortağı konumunda. Ayrıca İran’ın ABD’nin çıkarlarına doğrudan ve dolaylı tehditleri, Kızıldeniz ve Basra Körfezi üzerindeki enerji güvenliği, Filistin İsrail arasındaki barış konusu ile İsrail ile Arap devletleri arasındaki normalleşme konularında da Washington ile Riyad iş birliği içinde.
ABD’nin karar alma pozisyonlarında, istihbarat raporunun yayınlanmasından sonra Suudi veliaht prensin sorumlu tutulmamasının ABD değerlerine aykırı olduğu yönünde sesler var. Biden yönetimi, rapordaki açık göstergeye rağmen, çoğu yakın çevresinden olmak üzere 76 Suudi vatandaşını kapsayan yaptırım listesine veliaht prensin ismini dahil etmemesi nedeniyle ABD içinde ve dışında büyük eleştiriyle karşılaştı. Söz konusu yaptırımlar, istihbarat raporunun 26 Şubat’ta açıklanmasından ardından ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından kabul edilen “Kaşıkçı Yasağı” politikasının bir parçası olarak uygulamaya koyuldu.
ABD’nin Cemal Kaşıkçı hakkındaki istihbarat raporunu açıklamasının iki ülkenin ilişkilerine gözle görülür zarar vermediği düşünülüyor.
ABD istihbaratının Kaçıkçı cinayetine ilişkin raporunun kamuoyuna açıklanmasının ardından Dışişleri Bakanı Antony Blinken, “Kaşıkçı Yasağı” olarak adlandırdıkları bir programla yabancı ülkelerin adına ve ülkelerinin dışında muhalifleri tehdit edenlere ABD vizesinin verilmesini kısıtlayacaklarını duyurdu. Raporun yayınlanan dört sayfasında doğrudan Veliaht Prens’i suçlayan bir kanıt veya kanıt bulunmuyor. Ancak raporda, Bin Selman’ın Haziran 2017’de veliaht prens olduğundan bu yana krallığın istihbarat ve güvenlik hizmetleri üzerinde “mutlak kontrole” sahip olduğu ve Suudi yetkililerin Bin Selman’dan yeşil ışık almadan böyle bir operasyon gerçekleştirmesinin oldukça düşük bir olasılık olduğuna dikkat çekildi.
Suudi Arabistan resmi olarak raporu reddederken, ABD tarafından devlete, hükümete veya veliaht prensin şahsına karşı herhangi bir yaptırım olmadı ancak 76 kişiye yaptırım kararı geldi. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ABD’nin yayınladığı raporu kesin bir dille reddettiğini açıkladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, “Suudi Arabistan yönetimine yönelik hakaret içerikli asılsız sonuçların yer aldığı söz konusu raporun hiçbir şekilde kabul edilmesinin mümkün olmadığı ve Suudi Arabistan hükümeti tarafından kesin bir dille reddedildiği” kaydedilerek, ABD raporunun gerçeklerle bağdaşmayan birtakım bilgi ve sonuçlar içerdiği ileri sürüldü.
İki ülke arasındaki ilişkilerin gerginlikten uzak seviyelerde tutulması konusunda karşılıklı bir arzu var. ABD Dışişleri Bakanı Blinken da ülkesinin veliaht prensi “cezalandırma” pahasına Suudi Arabistan ile ilişkileri yıkmak istemediğini belirtti. Suudi Arabistan, ABD yönetiminin kendisini “hesaba çekmek” için kullanabileceği seçeneklerin sınırlı olduğunu biliyor.
ABD’nin bölgede Suudi Arabistan ile koordinasyona ihtiyacı var
ABD’nin, Orta Doğu ile ilgili petrol fiyatları ve terörle savaş gibi küresel boyuttaki bazı konuların yanı sıra Yemen’deki savaşı sona erdirecek bir çözüme diplomatik yollarla varılması konusunda da Suudi Arabistan ile koordinasyona ihtiyacı sürecek.
ABD, ayrıca İran ile müttefik grupların saldırıları karşısında Suudi Arabistan’ı topraklarını savunmada desteklemeye kararlı. Biden yönetimi, en eski Arap müttefiki olan ve çıkarları koruma ilkesine uygun olarak bölgedeki menfaatlerini güvence altına alma konusunda en yetenekli müttefiki olan Riyad ile ilişkilerini sürdürme ihtiyacının da farkındadır. Bunun karşılığında Suudi Arabistan’ı dış tehditlerden koruyacak bir güvenlik şemsiyesi sağlamak, on yıllardır yürürlükte olan bir uygulama.
Washington ile Riyad, İran’ın ABD’nin çıkarlarına tehditleri, Kızıldeniz ve Basra Körfezi üzerindeki enerji güvenliği, Filistin-İsrail arasındaki barış konusu ve İsrail ile Arap devletleri arasındaki normalleşme konularında iş birliği yapıyor.
Suudi Arabistan, Amerikan şirketlerinin en büyük pazarı
Washington ayrıca, Suudi Arabistan’ın, ABD karar alma merkezlerinin en önemli parçası olan askeri sanayi alanındaki dev ABD şirketleri için en büyük pazar olduğunu kabul ediyor. Suudi Arabistan’ın ayrıca, silah ve gelişmiş askeri teknolojilerin ithalatında Rusya ve Çin’e yönelmesi bu şirketler için “zararlı” alternatif teşkil ediyor. Bu nedenle ABD, Veliaht Prens’in Suudi Arabistan’ın fiili yöneticisi ve yönetimi onlarca yıl sürebilecek bir sonraki kral olduğunun farkında.
Kraliyet ailesi içindeki muhaliflerine rağmen görevinden alınma ihtimali olmayan Muhammed bin Selman, Kral Selman’ın küçük kardeşi amcası Prens Ahmed bin Abdülaziz ve kuzeni eski veliaht prens Muhammed bin Nayif gibi kraliyet ailesinin en önde gelen üyelerinin özgürlüğünü kısıtlamaktan çekinmedi.
Biden, Kral Selman’la yaptığı telefon görüşmesinden hemen sonra rejime muhalif siyasetçilerin öldürülmesini kabul etmediğini ve insan hakları ihlallerine çözüm bulunması gerektiğini belirtti. Suudi Arabistan yargısı ise 10 Şubat’ta terörle ilgili suçlamalarla yaklaşık üç yıldır cezaevinde tutulan kadın aktivist Luceyn el-Hezlul’u tahliyesine karar vermişti. Gözlemcilere göre, ABD Başkanı’nın çağrısıyla aynı zamana denk gelen Riyad’ın bu adımları, Suudi Arabistan’ın ABD ile ilişkilerini yeni yönetim bağlamında tekrar kurması bağlamında atılıyor.
Biden yönetimi, en eski Arap müttefiki ve bölgedeki çıkarlarını güvence altına alma konusunda en yeteneklisi olan Riyad ile ilişkilerini sürdürme ihtiyacının da farkında.
Kaşıkçı raporu iki ülke ilişkilerine bir zarar vermedi
ABD’nin Suudi Arabistan’ın güvenliğini ve egemenliğini, çoğunlukla İran kaynaklı dış tehditlere karşı savunmaya devam edeceğine dair güvenceleri ve bu durumun her iki ülkenin çıkarları için ortak bir tehdit olduğu göz önüne alındığında, istihbarat raporunu açıklamasının ilişkilerine gözle görülür bir zarar vermediği düşünülüyor.
Suudi Arabistan yönetiminin önemli rolü, Biden yönetiminin İran’ın nüfuzunu azaltma, Yemen ve Irak’taki İran’ın müttefik güçlerinin ABD çıkarlarına yönelik tehditlerini durdurma ve Arap-İsrail normalleşmesini destekleme çabalarının odak noktası olmaya devam edecek.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *