Mücahit Gültekin’den “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” uyarısı

Mücahit Gültekin’den “Algı Yönetimi ve Manipülasyon” uyarısı

Algı yönetimleri ve manipülatörlerin neredeyse hiçbir kuralı yoktur, daha doğrusu, bütün kuralları tek bir ilkeye, tek bir inanca dayanır: Benim çıkarımla uyuşuyor mu uyuşmuyor mu?

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri öğretim üyesi Dr. Mücahit Gültekin, Pazartesi akşamı, İktibas Dergisi Youtube kanalına konuk oldu.

“Algı Yönetimi ve Manipülasyon” başlığı altında kapsamlı bir sunum gerçekleştiren Gültekin, kullanılan yöntemlere karşı hem uyanık olunması gerektiğini hem de dinamik sürece karşı direnebilecek şekilde dinamik olunması gerektiğini vurguladı.

Mustafa Bozacıoğlu’nun moderatörlüğünde düzenlenen ve bir saati aşan programda Gültekin, “algı yönetimi” ve “manipülasyon” ifadelerinin teorik anlamları üzerinde dururken, bu başlık altında değerlendirilebilecek birçok çarpıcı örnek ile de konuyu geniş bir çerçevede ele aldı.

Mücahit Gültekin’in konuşmasından satır başları şöyle:

– “Algı yönetimi ve Manipülasyon” kavramsal olarak belki, modern ya da yeni kavramlar gibi gözükse de aslında içerik olarak, anlam olarak oldukça eski kavramlardan bahsediyoruz. İnsanlık tarihi kadar eski bir şeyden bahsediyoruz. Hatta insanlık tarihinden daha eski bir kavramdan söz ediyoruz. Çünkü benim düşünceme göre ilk algı yönetimi ve manipülasyon, cennette gerçekleştirilmiştir ama bu sunumda buna ayrıntılı giremeyeceğim. Ama bu, bizim dünya hikayemizin başlamasından önce var olan bir şey. Eğer bir yerde hasmınız varsa, rakibiniz varsa, aslında orada bir algı yönetimi ve manipülasyon söz konusudur diyebiliriz.

– İlk örneğim Çiftlikbank olayı. 2016 yılının Ağustos ayında gerçekleşti. Bana göre hakikaten oldukça ilginç bir olay. Okullarımızda, üniversitelerimizde bu konuyla ilgili bir ders olsa, tam derslik bir konu. Algı yönetimi ve manipülasyon konusunda bu olayı anlat, bütün açıklığıyla ortaya koyabileceğiniz bir olay. Fakat ben sadece bir noktanın altını çizmek istiyorum. Şimdi, Çiftlikbank olayı 2016 yılının Ağustos ayında gerçekleşti. Ondan daha bir ay önce 15 Temmuz gibi, belki de Türkiye tarihinin en dramatik, en trajik algı yönetimi ve manipülasyon olaylarından birisine şahit oldu Türkiye. Yani, Fetö olayının çok farklı bir yeri var çünkü, pek çok insan, üzerine bombalar yağdıktan sonra, tanklar yollara çıktıktan sonra, ellerine silah aldıktan sonra uyandı. Bu yönden oldukça dramatik ve trajik bir kitlesel aldatılma olayıydı, Fetö olayı. Böyle bir olay gerçekleştikten sonra insan ne bekler? İşte, toplum yani bizler, hepimiz, algı yönetimi ve manipülasyon içeren bir olaya karşı, bir sürece karşı, bir olguya karşı daha dikkatli olmamız beklenir. Fakat Çiftlikbank olayı, bir ay sonra başlayan bir olay. Mehmet Aydın tarafından kuruluyor ve bir buçuk yıl içerisinde 500 bin üyeye ulaşıyor. Bunların içinden 78 bin kişisinden 511 milyon TL topluyor ve  bunun 113 milyon TL’sini cebellezi yapıp çekip gidiyor.

– Algı yönetimi ve manipülatörlerin, tarih boyunca kullandıkları en temel kurallardan bir tanesi “çokluk” kuralıdır. Bu, tarih boyunca insanları kandırılmaya yatkın hale getiren çok güçlü bir kural olmuş. Kitapta ben bunu “tekasül” kuralı olarak işliyorum. Nitekim bu isimde Kur’an’da bir sure de var bildiğiniz gibi. O sureden de öğrendiğimiz kadarıyla Mekke’de insanlar “çoklukla” övünüyorlar. Öyle bir noktaya gidiyorlar ki, ölmüş insanlarının bile çetelelerini tutuyorlar. Ama eğer biz, bu olayda da bunu görüyoruz, çevremizde yaşadığımız olaylara Kur’ani bir perspektifle bakabiliyor olsaydık böyle bir hataya düşmezdik. Neden? Çünkü Kur’an bize çok açık bir şekilde, “çokluk” ile “doğruluğun”, “çokluk” ile “haklılığın” pozitif bir korelasyona sahip olmadığını, doğrusal bir korelasyona sahip olmadığını, olmayabileceğini çok net bir şekilde ortaya koyar.

– Bir şeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bir yalan söylenirken, yani bir toplumun algıları yönetilirken, ister bu bir kişi olsun, bir grup olsun ya da küresel ölçekte bir yalan olsun, bu yalan söylenirken bunu fark etmek önemlidir. Yani biz bir yalana ikna edildikten sonra, algı yönetimlerinin gösterdiği hedefe yürüdükten sonra, o davranışı gerçekleştirdikten sonra yanıldığımızı anlamak bir maharet değildir. Bu çok alt düzey bir tepki. Önemli olan, o yalan söylendiği esnada bunu fark edebilmek ve ifşa edebilmektir.

– Algı yönetimi ve manipülasyon, aslında daha modern zamanların kavramı, özellikle bugünlerde daha önemli, çünkü, enformasyon kanallarının ok daha etkin, çok daha fazla olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Ne diyordu Francis Bacon? Bilgi güçtür diyordu, kuvvettir yani. Şimdi bu söz çok anlamlı değil artık. Bunun yerine şunu söylememiz gerekiyor: Doğru bilgiyi yanlış bilgiden ayırt edebilmek, tefrik edebilmek güçtür, kuvvettir. Eğer bunu yapamıyorsanız, algı yönetimi ve manipülasyon kurbanı olmanız içten bile değildir.

– Oligarşik ve monarşik yönetimlerde, yöneticiler, güç sahipleri, algı yönetimine ve manipülasyona çok fazla ihtiyaç duymuyorlardı. Zaten adamların dedikleri dedik, yani siz kutsal bir otoritesiniz… Yapmak istediklerinizi yapmak için insanları ikna etmeye ihtiyacınız yok. Ama demokrasilerde bu böyle değil. O yüzden demokratik yönetimlerle birlikte algı yönetimi ve manipülasyon kavramının daha güçlendiği, bu yöntemlerin daha çeşitlendiği ve daha rafine hale getirildiği vurgulanıyor.

– Algı yönetimi ve manipülasyon aslında özü itibariyle politik bir kavram, siyasal bir kavram. Elbette ki ticarette, ekonomide, hukukta, sağlıkta da, eğitimde de kullanılabilir ama özü itibariyle bir politik kavram olduğunu ifade etmemiz gerekiyor. Ve aslında, daha büyük bir kavramın da alt başlığıdır. Nedir o büyük kavram: Psikolojik savaş kavramı. Bu kavram altında yer alan bir kavramdır algı yönetimi ve manipülasyon.

– Seçilmiş bir dış hedef kitlenin… Önce bir hedef kitle seçiliyor. Algıları yönetilecek, manipüle edilecek bir kitle var, bu seçiliyor, herkes değil. Bunların duygularını ve motivasyonlarını, yani harekete geçme güdülerini etkilemek amacıyla, seçilmiş bir bilginin, inkar edilerek veya açığa çıkarılarak yapılır. Ne zaman inkar edilecek, ne zaman açığa çıkarılacak? Bu da konjonktürle, durumla ilişkili bir şeydir. Yani algı yönetimi ve manipülasyon çok dinamik bir süreçtir. Bazen bir bilgiyi açığa çıkartmanız gerekir, bazen de, açığa çıkmış bir bilgiyi inkar etmeniz gerekebilir. Bunun yanında hedef kitlenin, her seviyedeki istihbarat sistemlerinin ve liderlerin, resmi hesaplamalarını etkileyerek, algı yönetimini uygulayanın hedefine uygun şekilde davranılması. Maksat bu.

– Algı yönetimleri ve manipülatörlerin neredeyse hiçbir kuralı yoktur, daha doğrusu, bütün kuralları tek bir ilkeye, tek bir inanca dayanır: Benim çıkarımla uyuşuyor mu uyuşmuyor mu? Duygular, algı yönetimleri ve manipülatörlerin asla vaz geçemeyeceği bir materyal. Asla duygulara oynamaktan vaz geçemezler. Çünkü, duygular etkin olduğu zaman, bizim dünyayı, çevremizi, olduğu gibi, gerçekçi bir şekilde algılamamızı engelliyor. Olayları çarpıtmamıza neden oluyor ve bu da algı yönetimlerinin istediği bir şey.

– Kandırmanın kuralları, kitabımda 12 tane, ben burada ilk üç tanesini ele alacağım. İşte o 12 kural:

1. Amacın gizlenmesi: “Niçin” sorusunun sorulmasına izin vermemek
2. Tekrar: Sürekli tekrar
3. Akla değil duygulara hitap etme: Korku, öfke, şehvet
4. Bilgiyi işlemden geçirmek: Ekleme-Gizleme-Vurgulama
5. Gerçeğe yaslanmak: Yalanın en iyi koruyucusu doğrulardır
6. Uzmanlık, Güvenilirlik ve Saygınlık: Akredite edilmiş bilgi
7. Etkili bir taşıyıcı bulmak: Satışın damarları
8. Önsatış: Tarlayı sürmek
9. Bütünden koparmak: Derede boğmak
10. Tekasül kuralı: Bütün dünya bunu kabul ediyor!
11. Değerleri dikkate al
12. Uyanmanın Bedeli Ağır Olmalı: Ya uyu ya da uyuyormuş gibi yap!

– Dünyaya adaletle bakabilmek hakikaten zor bir şey. Ve Kur’an bizi bu konuda pek çok kez uyarıyor. Hakikaten çok tedirgin edici uyarılar diye düşünüyorum, aynı zamanda bilinç yükleyici, uyanık olmamıza neden olacak uyarılar diye düşünüyorum. Mesela diyor ki, bir kavme karşı olan öfkeniz sizi adaletsizlik yapmaya itmesin. Lütfen dikkat edin! Öfkelenmeyin demiyor, öfkeniz sizi adaletsizliğe yöneltmesin diyor. Yani öfkenizi kontrol etmek zorundasınız. Bir başka örnek: Şeytan sizi gelecekle korkutur, ya da fakirlikle korkutur diyor. Korkarsan da sağlıklı karar alamazsın. Ya da mesela, merhametiniz sizi hadleri uygulamaktan alıkoymasın diyor. Bakın duygular doğuştan gelir ve ihtiyacımız vardır. Fakat bu duygular aklın kontrolünde olmadığı zaman bizi yanlış yapmaya götürebilir.

– Önemli bir kural “tekrar”, sürekli tekrar. Önemli bir kural, çünkü insan unutan bir varlık, diyoruz ya insan nisyan ile maluldür. Yani algı yönetimi ve manipülasyonun sürekli güncellenmesi lazım. Eğer bırakırsanız insanlar gerçeği görmeye başlayabilirler.

– Bir de, doğruların da neye hizmet edebileceğini dikkate almamız gerekiyor.  Bazen, sizin paylaştığınız bir gerçek, bir doğru, daha büyük bir yalanın malzemesi haline de gelebiliyor.

– Ben bazen şöyle diyorum: Eğer bir algı yönetimi ve manipülasyondan ders çıkarılabilirse, bizi hakikaten bir diğer algı yönetimi ve manipülasyona karşı aşılayabilir, güçlendirebilir. Bu mutlak bir aşılama değildir tabii ki. Çünkü şunu da söylemem lazım: Algı yönetmenleri ve manipülatörler, basmakalıp yöntemler kullanmıyor, standart yöntemler kullanmıyor, şeytanın yöntemi de bu değil. Sürekli yöntemini günceller. Kişiye özel, konjonktüre özel, duruma özel yöntem kullanır. O yüzden, algı yönetimi ve manipülasyona karşı direnmenin de güncel olması gerekir. Dinamik olması gerekir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *