Umran Hareketi yaptığı açıklama ile ABD’nin yaptırım kararını kınadı

Umran Hareketi yaptığı açıklama ile ABD’nin yaptırım kararını kınadı

ABD tarafından Türkiye’ye yönelik alınan yaptırım kararına karşılık, Cumhurbaşkanlığı, Bakanlıklar, partiler, STK’lar ve millet tarafından birlik ve beraberlik içinde ABD’nin bu hukuksuz kararının protesto edilmesi çok sevindirici bir durum olarak nitelendirildi.

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi tarafından yayımlanan açıklamada, SSCB ile yapılan anlaşmalar neticesinde hükümetlerin düşürüldüğü, Menderes’in asıldığı ifadeleri kullanıldı, ABD’nin, dost, müttefik, stratejik ortak olmadığı vurgulandı. Ayrıca, “Sembolik de olsa ABD’nin savunma sanayiinde önemli görevleri bulunan birkaç yetkiliye benzer yaptırım kararları uygulanmalıdır” denildi.

Açıklamanın tam metni şöyle:

ABD, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 Hava Savunma Sistemlerini bahane ederek “ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA)’nın 235. maddesi” kapsamında Türkiye’ye (ilgili kişi ve kuruluşlara) bazı yaptırımları uygulama kararı almıştır. ABD Temsilciler Meclisi ve Senatosu tarafından kabul edilerek Başkan Trump tarafından uygulamaya konulan karar maddeleri aşağıda verilmektedir:

“1. Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara ihracat ithalat bankası desteğinin kesilmesi,

2. Mal ve teknoloji ihracatı ruhsatı verilmemesi,

3. ABD mali kuruluşlarından kredi tedarik edilmemesi,

4. Uluslararası mali kuruluşlardan kredi verilmemesi,

5. Mali kurumlara ABD Merkez Bankası ile doğrudan alışveriş yapma izni verilmemesi,

6. Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlarla ihale ya da sözleşme yapılmaması,

7. Döviz üzerinden işlem yapılmasının yasaklanması,

8. Mali kurumlar ve bankalar arasında ödeme ya da kredi transferlerinin yasaklanması,

9. Yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumların ABD topraklarında gayrimenkul sahibi olmasının yasaklanması,

10. ABD kişi ve kurumlarının yaptırım kapsamına alınan kişi ya da kurumlardan sermaye ya da borç alışverişinin yasaklanması,

11. Yaptırım kapsamına alınan kişilere ABD’ye giriş yasağı,

12. Yaptırım kapsamına alınan kişi ve kurumlara benzer işlevi olan üst düzey görevlilere de yaptırım uygulanması.’

Yasanın ilgili maddesine göre, Başkan, bu 12 maddeden en az 5’ini seçip uygulamakla yükümlüdür.”

Dost (!), Stratejik Ortak (!), Model Ortak (!), NATO Müttefikimiz (!) ABD, uygulamaya koyduğu bu maddeler ile Türkiye’nin Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB), Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı ve ROKETSAN Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Yiğit, Savunma Sanayii Başkanlığı Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığından Serhat Gençoğlu ve Mustafa Alper Deniz’i dolayısıyla Türkiye’yi düşman / hasım kategorisine koyarak cezalandırmaya kalkmıştır.

Bu durum bir sürecin devamından başka bir şey değildir. S-400’ler bahane edilerek parasının büyük bir kısmını ödeyip satın aldığımız F-35’ler bize verilmeyip Yunanistan’a verilmiştir. Dahası F-35 üretimi projesinde yapımını üstlendiğimiz bin civarında parçanın üretim hakları da elimizden alınmıştır. Böylelikle Türkiye dostumuz (!), müttefikimiz (!), stratejik ortağımız (!) ve model ortağımız (!) olan ABD tarafından cezalandırılarak hem maddi hem de manevi olarak çok ciddi zarara uğratılmıştır.

Türkiye, uluslararası platformlarda bunun hesabını sormalı ve gerekli cevabı vermelidir.

Ana sorun, Dünyanın en stratejik bölgesinde bulunan Türkiye’nin sanayileşme isteği, arzusu ve gayretidir.

Türkiye’nin sanayileşmesi, kalkınması için SSCB ile anlaşma yapmak isteyen Menderes, 27 Mayıs 1960 darbesi ile iktidardan düşürülmüş ve ardından idam edilmiştir.

1964 yılında Kıbrıs’ta Rum çetelerin katliamından dolayı İnönü hükümeti Kıbrıs’a müdahale etmek isteyince meşhur Johnson mektubu ile Türkiye durdurulmuştur.

ABD ve Avrupa’dan kredi bulamayan Demirel, SSCB ile anlaşmalar yaparak, İskenderun Demir Çelik Fabrikasını, Seydişehir Alüminyum Tesislerini, Aliağa Rafinerini kurmuş, ardından 12 Mart 1971 muhtırası ile iktidardan düşürülmüştür.

Ecevit-Erbakan Koalisyonunda 1974 yılında Kıbrıs Barış Harekâtı yapılınca, ABD Türkiye’ye ambargo uygulamıştır.

Yunanistan’ın NATO’ya dönmesine ve haşhaş ekiminin toptan yasaklanmasına karşı çıkan Ecevit ve Demirel’in koalisyon hükümetleri düşürülmüş, ardından 12 Eylül 1980 Askeri darbesi yapılmıştır.

Yeni bir sanayileşme hamlesi başlatan ve D-8’leri kuran Erbakan koalisyon hükümeti, 28 Şubat Postmodern darbesi ile düşürülmüştür.

“Mayınlı arazilerin temizlenerek organik tarıma açılması” ve “Irak-Suriye sınır boyunca elektronik uyarı sistemi kurulması” ihaleleri İsrailli firmalara verilince, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal bu iki ihale kararını Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettirmiştir. Ardından Mayıs 2010’da “kaset operasyonu” ile CHP Genel Başkanlığı görevinden düşürülmüştür.

AK Parti’yi Kapatma Davası, 24 Nisan E-Muhtırası, Taksim Kadife Darbe Süreci, Halk Bankası Operasyonu ve 15 Temmuz 2016 FETÖ’nün Askeri Darbe girişimi ve bugün uygulanan ambargonun ana sebebi, Türkiye’nin sanayileşme gayreti, bölgede etkin olma isteği, ABD ve NATO’ya rağmen Avrasya Ekolü, Şangay İşbirliği Örgütü ile ilişkileri geliştirmesi, Azerbaycan-Irak- Suriye- Libya ekseninde aktif rol alması, Doğu Akdeniz’de, Ege’de ve Karadeniz’de enerji aramasıdır.

Bir NATO tatbikatında, Türkiye’ye ait Muavenet Muhribinin füze ile vurulması, Isparta uçağının düşürülmesi, ASELSAN’da çalışan bilgisayar mühendislerinin öldürülmesi, İspanya’dan alınan iki uçağın art arda düşmesi, Eşref Bitlis vakası Türkiye’nin kendi kendine yeter, bağımsız, bölgesinde ve dünyada etkin bir ülke olmaması için yapılmış provokasyonlardır.

ABD’nin aldığı son kararla bağımsızlığımız, güvenliğimiz hedef alınmıştır.

Ana hedef, yerli ve millî savunma sanayimizdir.

Şer ittifakı tarafından Türkiye’ye biçilen rol, ne onsun ne de ölsün rolüdür.

Suriye’den; Kilis, Reyhanlı ve sınırdaki köylere füzeler atıldığı bir dönemde dostumuz (!), müttefikimiz (!) olan ya da olduğunu söyleyen NATO ülkeleri, Türkiye’den Patriot savunma sistemlerini geri çekmişler; Patriotları satın almak istediğimiz zaman da Türkiye’ye satmamışlardır.

Çin’in kazandığı füze ihalesini 2-3 kez engellemişlerdir. Türkiye’nin S-400’leri almasına karşı çıkma gerekçeleri, NATO standartlarına uymaması olarak gösterilirken; bir NATO ülkesi olan Yunanistan,

S-300’leri alıp kullanıma açarken bu gerekçe buharlaşmakta ve üç maymunlar oynanmaktadır.

Başta Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı gibi Devletin en üst seviyesi ile TBMM’de -HDP dışında- grubu bulunan ve grubu bulunmayan partiler, STK’lar ve millet tarafından birlik ve beraberlik içinde ABD’nin bu hukuksuz kararının protesto edilmesi çok sevindirici bir durumdur.

Bu nedenle süreç, iktidarla muhalefet tarafından bir ve bütün olarak dayanışma içerisinde yürütülmeli ve yönlendirilmelidir.  Bu hususta siyasi iktidara daha büyük sorumluluk düşmektedir.

Bunun için Cumhuriyet tarihi boyunca ABD-Türkiye ilişkilerinin analizi iyi yapılmalıdır. 11 Eylül 2001 İkiz Kulelerin vurulması provokasyonundan sonra ABD yönetiminin yürürlüğe koyduğu “21. Yüzyıl ABD Yüzyılı Olacak!” projesi ve bunun alt projeleri iyi değerlendirilerek halkımıza, özellikle gençlerimize çok iyi anlatılmalıdır.

Rusya, İran, Azerbaycan, KKTC gibi ülkelerin de ABD’nin bu kararını protesto etmesi oldukça önemlidir. Diğer ülkelerin de sürece katılması için Türkiye girişimde bulunmalıdır.

Bir NATO ülkesi olan ABD’nin, yine bir NATO ülkesi olan Türkiye’ye yaptırım uygulaması ve böyle düşmanca bir tavır takınması, bütün ilişkilerin gözden geçirilmesini gerektirmektedir.

Umran Kültür ve Medeniyet Hareketi olarak ABD’nin bu haksız, hukuksuz, mesnetsiz kararını protesto ediyor ve diyoruz ki;

ABD bizim “Müttefikimiz” değildir.

ABD bizim “Stratejik Ortağımız” değildir.

ABD bizim “Model Ortağımız” hiç değildir.

ABD bizim “dostumuz” asla değildir.

ABD yol boyu ortaya koyduğu tutum ve tavırlarıyla bizim düşmanımız olduğunu göstermiştir.

Bunun için ABD ile olan ilişkiler yeniden gözden geçirilmeli ve ABD’ye bazı yaptırımlar uygulanarak karşılık verilmelidir.

Ülkemizdeki ABD üsleri, ABD’nın izleyeceği politikaya bağlı olarak sıra ile kapatılmalıdır.

Sembolik de olsa ABD’nin savunma sanayiinde önemli görevleri bulunan birkaç yetkiliye benzer yaptırım kararları uygulanmalıdır.

S-400’ler, mümkün olan en kısa zamanda Doğu Akdeniz’i, Ege Adalarını, Suriye ve Irak’ı da kontrol edecek şekilde konuşlandırılarak aktif hale getirilmelidir.

Daha da önemli olanı, bu durumu fırsata çevirerek “yerli ve millî sanayii seferberliği” hızlandırılmalıdır.

Yeniden dost ve düşman tanımlaması yapılmalı ve bu, milletimize çok güzel bir dille ve çok iyi bir şekilde anlatılmalıdır.Türkiye, Müslüman ülkelerle, Asya’daki Türk Cumhuriyetleri ile Afrika’daki mazlum ülkelerle iş birliği yaparak ortak ilkeler etrafında yeni birliktelikler oluşturmalıdır. D-8 (Türkiye, Bangladeş, Mısır, Endonezya, İran, Malezya, Nijerya ve Pakistan) genişletilerek yeniden yapılandırılmalıdır. Özellikle İslâm İşbirliği Teşkilatı gibi yapılanmalar, kuruluş amaçları kapsamında harekete geçirilmeli, bir ve bütün halinde şer ittifakına gerekli cevap verilmelidir.

Henüz vakit varken! Yarın çok geç olabilir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *