Boko Haram terörünün kolonyal kökenleri

Boko Haram terörünün kolonyal kökenleri

Boko Haram örgütünün saldırı düzenlediği bölgelerde şeriat kanunları uygulanıyor ve bu topraklarda Müslümanlar yaşıyor.

Gökhan Kavak / AA

Afrika ülkelerinden Nijerya’da 2000’li yılların başından itibaren varlık gösteren ve 2009’da İbni Teymiyye merkezinin basılması, kurucusu Muhammed Yusuf’un da gözaltında öldürülmesiyle 2009’dan itibaren kitlesel şiddet eylemleri düzenlemeye başlayan Boko Haram örgütü son olarak Borno eyaletinin başkenti Maiduguri yakınlarındaki pirinç tarlalarında çalışan tarım işçilerini hedef aldı ve en az 70 köylüyü öldürdü. Örgütün bugüne kadar düzenlediği saldırılarda 20 binden fazla insan hayatını kaybetti ve 5 milyondan fazla insan da göç etmek zorunda kaldı.

Kamerun, Çad ve Nijer’de de saldırılar düzenleyen örgütün merkez üssü Nijerya. Son saldırı da ülkede yoğun tartışmalara neden oldu; fakat tıpkı önceki saldırılar gibi, bu saldırı da maalesef kısa bir süre sonra unutulup gidecek. Çünkü Nijerya’nın kuzeyinin tamamı son yıllarda, “Batı Afrika’da yeni bir kriz bölgesi doğuyor” başlıklı analizimizde de anlattığımız gibi, gerek Boko Haram gerekse de silahlı çeteler nedeniyle zaten yaşanmaz hale getirilmişti ve neredeyse her gün bir katliam haberi basına düşüyordu.

Resmî adı “Selef Yöntemi Üzerine Ehl-i Sünnet Davet ve Cihad Cemaati” olan örgüt, “Batı eğitimi Haram” anlamındaki “Boko Haram” adıyla tanınıyor. Kendilerine yöneltilen Haricilik iddialarını reddeden örgüt, Selefi düşüncenin “cihadî” yorumunu benimsediğini iddia ediyor. Örgütün kurucusu Muhammed Yusuf Nijerya’da 1970’lerden itibaren Selefi ve Şii grupların içinde bulundu ve 2000’li yıllardan itibaren silahlı direnişi dile getirmeye başladı. Borno eyaletinde 2000’lerin başında otuzlu yaşlarındaki Muhammed Yusuf tarafından kurulan örgüt, Nijeryalı Müslümanları “adil ve İslamî olmayan” Nijerya yönetimine karşı mücadeleye davet etti.

Örgütün doğduğu bölgenin toplumsal tabanını Nijerya’nın kuzeyinde ağırlıkta olan Hausa-Fulanilerden ziyade kuzeydoğuda yaşayan Borno eyaleti merkezli Kanuriler oluşturuyor. Hausa-Fulaniler ise daha çok Kadirilik ve Ticanilik tarikatları üzerine kurulu Sufî-meşrep bir dini anlayışa sahip.

Boko Haram içinde 2016’da başlayan liderlik krizi örgütün Ebu Musab el-Barnavi ile Ebubekir Şekau arasında bölünmesine neden oldu. Barnavi eylemlerine Batı Afrika Eyaleti İslam Devleti (ISWAP) adıyla ayrı bir grup olarak devam ederken Şekau ise Boko Haram ismini kullanmaya devam etti. Şekau grubu saldırılarında kendi düşüncesinde olmayan Müslüman sivilleri de hedef alırken ISWAP kanadı bu tür saldırıları reddederek sadece güvenlik güçleriyle onlara destek verenleri hedef alıyor; bu açıdan iki grup farklılaşıyor. Diğer taraftan Şekau grubu Borno eyaletinin başkenti Maiduguri yakınlarındaki Sambisa ormanı ve Kamerun sınırında faaliyet gösterirken Barnavi liderliğindeki ISWAP ise daha kuzeyde Çad gölü havzasında etkili oluyor.

Diğer birçok konuda olduğu gibi, Boko Haram örgütünün neden ortaya çıktığının cevabını ararken sadece bir örgüt üzerinde durmamız sağlıklı sonuçlar elde etmemizi engeller. Boko Haram örgütünü iyi analiz edebilmek için, Nijerya’nın kuzeyindeki tarihi geçmişi ve sosyolojiyi iyi anlamak ve inceleme alanını genişletmek zarureti doğuyor. Bu nedenle analizimizde, Boko Haram örgütünün tarihi dinamiklerini ve bugün gelinen süreçte iç ve dış etkenleri inceleyeceğiz.

“Batı eğitimi”ne karşı çıkan bir örgüt: Boko Haram

İki yüz milyonu aşan nüfusu, dini ve kültürel zenginlikleriyle Nijerya’da bugün 100 milyondan fazla Müslüman yaşıyor ve bu sayıyla Nijerya, Afrika’da en fazla Müslüman nüfusa sahip ülke konumunda. Müslüman nüfusun çoğunluğu ise Boko Haram örgütünün etkin olduğu kuzey bölgelerinde yaşıyor. Ülkenin Atlas okyanusu kıyısındaki güney bölgeleri ise 15. asırdan itibaren başlayan misyonerlik faaliyetleriyle Hristiyanlaştırıldı. İngiliz koloni yönetimi sürecinde kuzey ve güney olarak iki kısma ayrılarak yönetilen ülke, aslında hem etnik hem de dini olarak birbirinden farklılıklar arz ediyor. Bununla birlikte Nijerya’daki eğitimin tarihinin de iki ana eksende ilerlediği görülüyor. Bunlardan birincisi 9. asırdan itibaren Nijerya’nın kuzeyinde etkin olan İslamî eğitim; ikincisi ise Nijerya’nın güneyinde 16. asırdan itibaren Portekizlilerle başlayan ve İngilizlerle devam eden misyoner/kilise eğitimi ve sonrasında devam eden Batı eğitimi.

Nijerya’ya İslami eğitim Mali, Sudan ve Kuzey Afrika olmak üzere birkaç koldan 9. asırdan itibaren geldi. Bugün Boko Haram örgütünün saldırılarıyla gündeme gelen Kânim-Bornu Sultanlığı 16. asırdan itibaren bölgede hakimiyet sağladı ve İslam’ın yayılmasına öncülük etti. Kânim-Bornu Sultanlığı haricinde 19. asırda Sokoto Halifeliği döneminde de İslamiyet ve medrese eğitimi güçlendi.

Kurucusu Muhammed Yusuf’un demeçlerine bakıldığında, Boko Haram’ın ismini aldığı ve çıkış nedeni olarak kabul edilen “Batı eğitiminden” kastın, aslında “Batı kültürüne” karşı bir tepki olduğu gözlemleniyor. Yusuf’a teknolojik aletler kullandığı hatırlatıldığında, “Bunlar teknolojik ürünlerdir. Batı eğitimi ise Batılılaştırmadır” cevabını vermişti. Ona göre modern eğitim Batı kültürü demekti, Batı kültürü ise karşı çıkılması gereken bir şeydi. Nitekim Nijerya’daki Müslümanların çoğu, Batı eğitimini misyonerlik ile aynı gördü ve bu durum 1900’lü yıllardan itibaren özellikle Nijerya’nın kuzeyindeki Müslümanların meselesi oldu.

Boko Haram örgütünün “Batı eğitimi” karşıtlığı aslında bir asır önce Nijeryalı Müslümanlar tarafından da dillendirilmişti. Nijerya’nın kuzeyindeki Müslümanlar arasında “Batı eğitimine” tepki, misyonerlerin eğitimi bir araç olarak kullanmasından kaynaklandı. Batı eğitimi misyonerlerle geldiği için okullar misyonerlik propagandasının yapıldığı yerler, dersler Hristiyanlık öğretisinin okutulduğu metinler, öğretmenler ise Hristiyanlığı yayan misyonerler olarak görüldü. Nitekim Nijerya 1960’da bağımsızlığını ilan ettiğinde, güneydeki okulların yüzde 70’i misyonerler tarafından yönetiliyordu ve bu okullarda Hristiyanlık inancı öğretiliyordu. Bu süreç kuzeyli Müslümanlar tarafından yakından takip ediliyor ve buna verilecek tepkiler düşünülüyordu. Nitekim gerek Kuzey Nijerya’daki köklü eğitim sistemi gerekse de Nijeryalı Müslümanların misyoner okullarına karşı çıkmasıyla, Nijerya’nın kuzeyinde misyoner okullarının yaygınlaşması nispeten engellendi.

Bu örnekler, küreselleşen dünyada zihinsel olarak Batı kültürüne karşı duruşun ne derece etkili olduğu ya da alternatif üretilip üretilmediği tartışmalarına ve eleştirilerine neden olabilir. Bu eleştirilerin haklılık payı da vardır. Fakat bu örnekler, Kuzey Nijeryalı Müslümanların Batılı yaşam tarzına karşı duruşunun geçmişten gelen bir toplumsal tabana sahip olduğunu ve Boko Haram örgütünün de bu duruşun sadece bir yönlü yansıması olduğunu görmemiz açısından önemli.

İngiliz koloni yönetiminin “devşirme” politikası ve İslami eğitim sisteminin bozulması

Koloni yönetimi döneminde Kuzey Nijeryalı Müslümanların tepkisiyle karşılaşan İngilizler, Nijerya’nın kuzeyine güneyi kadar kolay nüfuz edemedi ve İngiliz koloni yönetimi, yüzyıllardır süregelen medrese eğitimi ve tasavvufi geleneğin oluşturduğu toplumsal geleneğe sahip Kuzey Nijeryalı Müslümanlar üzerinde zorla değil “anlaşarak” nüfuz oluşturmaya çalıştı. İngilizler için geniş halk kitlelerinden ziyade, emir ve tüccar gibi toplumda söz sahibi insanlar ve onların çocukları hedefteydi. Emir yerine vali atayan İngiliz koloni yönetimi, toplumda nüfuz sahibi kişilerin çocuklarını yeni açılan okullarda okutarak nüfuz elde etmeye ve onları “devşirmeye” çalıştı. Bu süreç, Batı eğitim kurumlarına çocuklarını gönderen Kuzey Nijerya’nın “elitleri” arasında, köklü bir geçmişe sahip medrese eğitimine ilgiyi azalttı ve medrese eğitiminin aynı şekilde devam edebilmesi için gereken ekonomik desteğin artık eskisi kadar sağlanmamasına yol açtı. Nitekim Nijerya’nın kuzeyindeki medrese ve Almajirilik (hafızlık) sisteminin bozulmasının en önemli nedenlerinden biri de tüccar, siyasetçi ve dini lider gibi bölgenin ileri gelenlerinin İslamî eğitim kurumlarına maddi desteğini azaltmasıdır. Nitekim bugün 4 ila 15 yaş arasında 7 milyondan fazla Almajiri yeterli maddi destek ve eğitim alamıyor. Diğer taraftan, ülkede Boko Haram saldırıları ve farklı nedenlerden dolayı 13,2 milyon çocuk okula gidemiyor.

Nijerya’nın eğitim meselesi ve işkence iddiaları” analizimizde de değindiğimiz gibi, yüzyıllar boyunca zekât ve vakıf sistemiyle emirler, tüccarlar, alimler ve bölge halkı tarafından desteklenip korunan bu çocuklar, ihmaller ve ilgisizlik nedeniyle yardıma muhtaç ve farklı güç odakları tarafından kullanılabilir hale geldi. Boko Haram liderlerinden Abubakar Şekau’nun da Almajiri sisteminde eğitim gördüğü söyleniyor. Bugün Nijerya’nın kuzeyini yaşanmaz hale getiren Boko Haram ve diğer silahlı suç örgütleri, insan kaynağının dikkate değer bir kısmını korumasız ve eğitimsiz bu çocuklardan sağlıyor.

Nijerya’nın 1960 yılındaki bağımsızlığından sonra Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkeleriyle artan ilişkileri ve İslam dünyasında yaşanan fikri dönüşümler, Nijerya’daki Boko Haram örgütünün de fikrî temellerini oluşturdu. Mısır’daki Müslüman Kardeşler Hareketi ile İran Devrimi Nijeryalıları düşünsel olarak etkiledi ve geleneksel Sufî düşüncesine yönelik eleştirilerin başlamasına neden oldu. Bu noktada, Nijerya’da yaygın olan tarikatlara karşı ağır eleştiriler geliştiren Şeyh Abubekir Gumi’nin de destek verdiği İzala Hareketi örnek gösterilebilir. Eğitimli Nijeryalılardan da destek bulan İzala, geleneksel yöneticilere ve “ahlaki çöküntü”ye karşı çıktı, Selefi ve sert bir dini söylem benimsedi. ABD’nin Arap ve İran coğrafyasındaki saldırgan dış politikası ve İsrail’in Filistin’i işgal süreci de Nijerya’daki Müslümanların fikrî dönüşümüne neden oldu.

Boko Haram’ın son 10 yıldır gücünü artırarak daha saldırgan hale gelmesinde, Nijerya’daki yolsuzlukların ve yönetimde yaşanan sorunların da önemli bir payı bulunuyor. Bölgeye gönderilen güvenlik güçlerine düzenli ödemelerin yapılmaması, askerî malzeme alımındaki yolsuzluklar, yeterli askerî malzemenin olmayışı ya da alınan askerî malzemelerin bölgeye sevk edilememesi de ordu birliklerinin örgüt karşısında yeterli başarıyı elde etmesini engelliyor. Diğer taraftan, çatışmalardan etkilenen halka insanî yardımların adil bir şekilde dağıtılamaması da örgütün elini güçlendiren, devlet mekanizmasını ise zayıflatan bir unsur olarak karşımıza çıkıyor.

Boko Haram örgütünün saldırı düzenlediği bölgelerde şeriat kanunları uygulanıyor ve bu topraklarda Müslümanlar yaşıyor. Çiftçilere yönelik saldırılarda da olduğu gibi, örgütün hedef aldığı kişiler Müslümanlar. Dolayısıyla örgütün saldırılarından en çok Nijeryalı Müslümanların etkilendiğini söyleyebiliriz. Diğer taraftan, daha önce de Borno eyaletinde petrol arama çalışması yürüten heyete ve Adamawa eyaletinde turizm bölgesi yapılması planlanan bir köye saldırı düzenlenmesi, örgütün saldırılarında stratejik hedefler gözettiği kanaatini güçlendiriyor.

Yönetimde yaşanan zafiyet, bazı siyasetçilerin örgütü desteklediği iddiaları, yolsuzluklar, fakirlik, işsizlik ve eğitim sisteminin bozulması gibi siyasi ve sosyoekonomik iç nedenler ile İslam dünyasındaki düşünsel dönüşümler ve işgal girişimleri örgütün güçlenmesini etkiledi.

Sonuç olarak, günümüzde sivillere ve güvenlik güçlerine yönelik terör saldırılarıyla gündeme gelen Boko Haram örgütünün doğuşuna kaynaklık eden Batı eğitimine karşı duruşun kökenleri 1900’lerin başında İngiliz koloni yönetiminin Kuzey Nijerya’da hakimiyet kurmaya başladığı yıllara kadar götürülebilir. Farklı bir açıdan bakıldığında, Boko Haram örgütü, Nijeryalı Müslümanların Batılı yaşam tarzına karşı duruşunun rayından çıkarak silaha bürünmüş ve terörize edilmiş halidir.

[2] https://www.aa.com.tr/tr/analiz/nijerya-nin-egitim-meselesi-ve-iskence-iddialari/1641544

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *