İnsan Hakları ve Mazlumlarla Dayanışma Derneği(MAZLUMDER) İnsan Hakları Eylem Planı çalışmaları için bir dizi önerilerde bulundu.
Mazlumder, Türkiye’nin değişik alanlarda ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu, yargıdan siyasete, eğitimden bürokrasiye yıllardır devam edegelen kronik sorunların, 15 Temmuz kalkışması sonrası kuvvetlenen beka kaygısı, içe kapanma ve güvenlikçi politikalar nedeniyle daha da büyümüş artık yönetilemez boyutlara ulaştığını belirtti.
Mazlumder tarafından yapılan basın bildirisinde, devlet ve siyaset 15 Temmuz’la birlikte travmatik bir psikolojiye sürüklendiğini, darbe girişiminin üzerinden uzun bir zaman geçmesine rağmen OHAL dönemi psikolojisinden çıkılamadığı belirtilerek; hatta OHAL’in bazı uygulamalarının çeşitli düzenlemelerle kalıcı hale getirildiği ifade edildi.
Mazlumder; bu anlamda, Yargının ciddi biçimde örselenmiş ve büyük bir yara aldığını belirterek, adil yargılanma hakkı herkes için temel bir korunak olduğunu, yargının bürokrasi ve iktidarlara, onların değişimine ya da günübirlik siyasi tutumlara göre değil, hak ve adalete göre yapılandırılması gerekmektedir.
Devlet artık hukuka dönmelidir!
Cumhurbaşkanı ve Adalet Bakanı tarafından dile getirilen İnsan Hakları Acil Eylem Planını önemsediklerini belirten Mazlumder, bu sürece katkı adına daha önce insan hakları eylem planı çalıştaylarında, Adalet Bakanlığı ile yaptıkları görüşmelerde ve yaptıkları basın açıklamalarında dile getirdiklerini, bu görüşleri tekrar hatırlatmayı gerekli gördüklerini ifade etti:
MALUMDER Hukuk’a Çağrı Metni” bildirisini 14 başlık altında topladı.
1. Yargı ciddi biçimde örselenmiş ve büyük bir yara almıştır.
2. Masumiyet ilkesi ve lekelenmeme hakkı hepimiz için bir güvencedir.
3. 28 Şubat döneminde görülen siyasi davalarda ve 15 Temmuz sonrası ceza alan ya da ihraç edilen hâkimlerin baktığı davalarda yeniden yargılama yapılmalıdır.
4. Kalıcı hale gelen OHAL düzenlemeleri hukuksuzluk üretmeye devem etmektedir
5. Bazı tutuklama kararları açıkça hukuka aykırıdır.
6. Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının yok sayılması hukuk devleti ilkesi ve devlet ciddiyeti ile bağdaşmaz.
7. Anayasa Mahkemesi, kamuoyuna mal olmuş davalara gösterdiği haklı ilgiyi benzer durumdaki diğer davalara da göstermelidir.
8. İşkence ve kötü muamele tekrar hortlamıştır.
9. Adli Kolluk gecikmeden kurulmalıdır.
10. Suç – Ceza dengesi bozulmuştur.
11. Kamu vicdanına da aykırı olan Tek Tip Elbise düzenlemesi yürürlükten kaldırılmalıdır.
12. Seçme ve seçilme hakkını yok sayan kayyım atamalarından vazgeçilmelidir.
13. Kamuya personel alımında güvenlik soruşturması ve mülakat uygulamasından vazgeçilmelidir.
14. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkının kullanımı keyfi sayılabilecek gerekçelerle kısıtlanmamalıdır.
Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılamaz hale geldiğini belirtilen bildiride;”İfade özgürlüğü kapsamında kalan ifadeler hakkındaki soruşturmalardan dolayı, muhalif gruplar ve kişiler başta olmak üzere sözü olanlar baskılanmakta ve korku ortamı oluşturulmaktadır. İfade özgürlüğü en geniş manada sağlanmalı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması yasaklanmamalıdır. İfade özgürlüğünü sınırlayan, nerede başlayıp nerede bittiği belirsiz olan yasalar gözden geçirilerek özgürlüklerin kullanımının genişletilmesi yönünde düzenleme yapılmalıdır denildi.
Açıklamada; Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararları bütün mahkemeler ve idari birimler için bağlayıcı olduğu belirtildi. Ancak yeniden yargılama kararlarının hukuk mantığına ve yasaya aykırı bir şekilde yok sayıldığı pratiklerle karşılaşıldığı ifade edildi. Anayasa Mahkemesinin açık ve emsal nitelikteki kararlarına rağmen bazı mahkemelerin ceza vermeye devam ettiğini, savcılıkların da emniyet raporlarını esas alarak ceza talep edebildiği belirtildi.
Bu pratiğe bir son verilmesi gerektiğini, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına karşı Anayasanın ve yasaların gerekli kıldığı hassasiyetin gösterilmesini, kararların arkasından dolanma şeklindeki uygulamalara son verilmesini, aksi tutumların soruşturma konusu haline getirilerek önlenmesi gerektiği ifade edildi.
Toplantı ve Yürüyüş konularına değinilen bildiride “Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılamaz hale gelmiştir. İfade özgürlüğü kapsamında kalan ifadeler hakkındaki soruşturmalardan dolayı, muhalif gruplar ve kişiler başta olmak üzere sözü olanlar baskılanmakta ve korku ortamı oluşturulmaktadır. İfade özgürlüğü en geniş manada sağlanmalı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması yasaklanmamalıdır. İfade özgürlüğünü sınırlayan, nerede başlayıp nerede bittiği belirsiz olan yasalar gözden geçirilerek özgürlüklerin kullanımının genişletilmesi yönünde düzenleme yapılmalıdır.” denildi.
(Her Taraf)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *