Mephisto’nun kendi seçimiyle bağlandığı yasanın bizim hayatımızdaki karşılığı: hava gibi çepeçevre sarıldığımız, sıfatlarımız ya da ne olduğumuzun sonucu peşinen benimsediğimiz prensiplerimiz…
Ali Akkanat
Herhangi bir tartışmada, ‘per fas et nefas’ (hem haklıyken hem de haksızken) muhatabımızı alt edip, ‘haklı’ çıkmanın ‘sanat’ını Eristik Diyalektik adlı eserinde bir sistematiğe oturtan Alman filozof Arthur Schopenhauer, logos (akıl ile kavrama, mantık) ilkeleriyle temellendirdiği ‘hile’lerinden ilkini açıklamadan önce, bunları kullanacak olanı da bağlayan uyarı niteliğinde bir temel kaide ekler: ‘contra negantem principia non est disputandum’ (prensipleri reddeden biriyle tartışılmaz). Kitabı, ‘ringde kimse fark etmeden rakibe bel altı vurmanın inceliklerini’ öğrenme saikiyle eline almış okuyucu hâliyle tam da bu noktada yazardan sağlam bir aparkat yer. Son tahlilde artık bir paradoksun içindedir: hile yapmanın prensibi olur mu?
Latince, ‘önce’ (primus) ve ‘capere, capt-’ (almak, tutmak) sözcüklerinin bileşiği olan ‘principium’ yine aynı dilde ‘bir şeyin başı’ anlamına gelmektedir. Buradan geçtiği Fransızcada (principe) ve Türkçede de asıl anlamını ihtiva ederek, sözlükte mealen ilke anlamına gelen kelimenin hukuk sözlüğündeki tanımı ise, ‘temel kural, yapılacak işlerde yön verici bir kısım kurallar’ şeklindedir. Tüm bunlardan yola çıkarak, prensip sahibi kişiyi, “Kabul ettiği fikir, inanç ve davranış tarzına uygun hareket eden, bunları şartlara göre değiştirmeyen kimse.” olarak tanımlayabiliriz.
Peki, bu prensiplere dair kabul beyanımız mutlaka sarih olmak zorunda mıdır? Basitçe, hayır. Zira kendimizi tanımladığımız sıfatlar hatta sıfatlardan ziyade ne olduğumuz, ardından bir dizi ilkeyi de peşinden sürüklemekte ve bunlarla bağlı olduğumuzu zımnen deklare etmiş sayılmaktayız.
Bahsi biraz daha derinleştirerek, sözü, Goethe’nin Faust isimli ünlü trajedisine getirelim. Mephisto, ona hayatın hazlarını tattırmayı vadettiği ünlü anlaşmasını yapmadan önce Faust anlaşmaya hazır değildir. Buna binaen daha sonra görüşmek üzere sözleştikten sonra, Mephisto, o sahnede hâlihazırda bulundukları odadan çıkmak için izin ister, Faust şaşırarak sorar:
“Anlamıyorum, sormanın nedenini.
…
İşte pencere şurada, orada kapı
Yerini de biliyorsun bacanın.”
Mephisto ise (batıl inançlara göre cinleri ve cadıları ahırlardan, kapı eşiklerinden uzak tutmaya yarayan, yerlere resmedilen, şekli göstererek) :
“…Dışarı çıkmama,
Mani küçük bir engel,
Şu beş şualı yıldız, kapı eşiğindeki.” cevabını verir.
Faust durumu anlasa da şu hâlde kapıdan içeri nasıl girebildiğini merak eder. Mephisto işaretin dışa bakan çizgisinin iyi çekilmemiş olduğunu, bu yüzden içeri girebildiğini fakat çıkamadığını söyler. Onun bir şeytan olduğunu, istediği yerden çıkabileceğini söyleyip, kapıdan çıkamıyorsa neden pencereden veya bacadan çıkmadığını soran Faust’a verilen cevap çarpıcıdır:
“Bir yasadır hortlaklar ve şeytanlar için:
Nereden girdiysek, oradan çıkmak zorundayız
Birincisinde seçim bizim, ikincisinde kuluyuz yasanın”
İşte, Mephisto’nun kendi seçimiyle bağlandığı -kulu olduğu- yasanın bizim hayatımızdaki karşılığı: hava gibi çepeçevre sarıldığımız, -dedik ya- sıfatlarımız ya da ne olduğumuzun sonucu peşinen benimsediğimiz prensiplerimiz: din kurallarımız, mer’i mevzuatımız, ahlâk kurallarımız, örf- adetlerimiz, hatta özel hayatımızdaki karşılıklı sözleşmelerimiz…
Wall Street’teki mühürdarlık bürosunda kâtip olarak çalışan Bartleby’ye asıl işinin dışında yaptırılmak istenenleri “yapmamayı tercih ettiren” ile bahçedeki abdest fıçısının musluğunu koparan kan kardeşi Ali falakaya yatırılmasın diye yerine dayak yiyen çocuğu harekete geçiren ‘bilinçli güdü’: insanların verdikleri sözleri tutması gerektiğini dile getiren bir ahlaki ilke olan prensiplerle bağlanma: ahde vefa (pacta sunt servanda).
Zira Fransız örf-adet hukukçusu Antoine Loysel’in dediği gibi: “On lie les boeufs par les cornes et les hommes par les paroles.” (Öküzleri boynuzlarıyla bağlarlar, insanları sözleriyle.) ν
Kaynakça:
– Schopenhauer A., Eristik Diyalektik, Sel Yay., İstanbul, 2018, sf.5,18
– lugatim.com/s/prensip
– etimolojiturkce.com/arama/prensip
– Goethe W., Faust, Bordo Siyah Yay., İstanbul, 2007, sf.102-103
– Gözler, Kemal, Hukuka Giriş, Ekin Yay., Bursa, Ağustos 2016, sf. 61-62
– Hukuk Sözlüğü, İleri Kitabevi Yay., 2013, sf.708
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *