Dik Durmalı Başımız

Dik Durmalı Başımız

Yeis yok, karamsarlık yok, umutsuzluk yok, sa’y ü gayret var. Allah’ın yardımı bizim için her daim hazır ve nazırdır.

Dünyada ve kendi bölgemizde salgın hastalıkla beraber ahlaki yıkımlar da yayılıyor. İnsanoğlu, kulağına Nietzsche’nin kaçırdığı kar suyuna kanarak, Tanrının öldüğü varsayımıyla yeni günahlar keşfediyor ya da yeni keşfettiğini sandığı günahlar işliyor. İnsan azmanlaştıkça azmanlaşıyor.

Virüs salgınından mı korkmak lazım, ahlaksızlık, utanmazlık salgınından mı?

İnsan denilen malum yaratık arzın her toprağını itina ile kirletmeye kararlı görünüyor. Zalim ve ahlaksızlara dur diyecek kimse bulunmuyor. Biz Müslümanlar ise işimizi sadece şikâyete indirgedik. Bir de dua ediyoruz, aymazlık içerisinde. Ekmeden biçmek istiyoruz. Kulluğumuz yok ama rububiyet ve uluhiyet merciinden isteklerimiz çok.

Topyekûn çürüme, ifsat, azgınlık, hırçınlık, had bilmezlik, zorbalık hepimizi kahrediyor. Bütün dünyaya beşer ilahlar hükmediyor. Bu da az sayıdaki müminleri korku, yeis ve umutsuzluğa sevk ediyor. Umutsuzluk haram olmasına haram da, nasıl olup da umutsuz olmaktan korunacağız? Korkularımızı güvene, yeis halimizi iyimserliğe nasıl döndüreceğiz?

Galiba bunun tek bir yolu var: Önce kendimizi gözden geçireceğiz. Kur’an’ın buyurduğu gibi, önce bir güzel iman edeceğiz; yeniden iman edeceğiz. “İman edenler” olarak imanımızı yenileyeceğiz. Sorunumuzun ilk maddesi iman meselesidir, bundan kuşku duyulamaz. Ardından, amellerimizi, Allah’a verdiğimiz sözlerimizi, ahde vefamızı gözden geçireceğiz.

İşin doğrusu o ki biz müminler yalpaladık. Önce itikadımızda tereddüt ettik. Şu anda Müslüman topluluklar içinde mesela Kur’an’la ilgili sorular hazırlayarak ciddi bir anket çalışması yapılsa, Müslüman zihninde olması gereken, Kur’an’ın kıyamete kadar baki, Müslümanın hayatını tanzim etmesi gereken bir Kitap olduğu akidesinin kevgir gibi delik-deşik olduğu görülecektir. Neredeyse herkes Kur’an’ın bir yerinden kuşku içindedir.

Şeytan bizi, “Onların bir hesabı varsa Allah’ın da bir hesabı vardır” ilahi düsturuyla kandırıyor. Bu söz, yeryüzünü tekellerine almış çakalların hesaplarını biz hiç elimizi sürmeden, tamamen Allah’a havale etme anlamında kullanılır olmuştur. Allah’ın hesabı kuşkusuz müminlere yardım sadedindedir. Allah’ın hesabını müminler davet edecektir. Yeryüzündeki bütün pis hesapları Allah görecekse, biz kullar ne zaman bir işe yarayacağız?

Bugünün İslam ümmeti olarak adeta bir elimiz yağda bir elimiz balda olsun ama evimizin içine kadar girmiş bulunan deizm sorununu Allah’ımız çözsün istiyoruz. Kız çocuğumuzun iffetsizliğini, oğlumuzun haytalığını ilahi bir el ıslah etsin, aile geçimsizliğimizi keza Allah’ın yardımı halletsin istiyoruz. Oysa tüm bu hususlarda bizlerin yapabileceğimiz şeyler vardır. Bizim takatimizi aşan durumlarda Allah’tan yardım istemek hakkımızdır.

Bizler basit ferdi ya da ailevi meselelerimizi aşıp, küre çapında büyük meselelerle mücadele etmeye aday sanıyorduk kendimizi. Şu anda bu büyük mücadele bizim için hayal gibi görünüyor. Fakat bugün hayal sandıklarımız, eğer sünnetullaha uygun hareket edersek bir anda gerçeğe dönüşecektir. Meselenin bütün düğümleri bizde toplanmaktadır.

Yeis yok, karamsarlık yok, umutsuzluk yok, sa’y ü gayret var. Allah’ın yardımı bizim için her daim hazır ve nazırdır.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *