Kitapların tozlu sayfaları arasında olmasına karşın tarihin altın, hatta altın da değil, nurdan sayfalarına adını yazdırmış ne de çok gerçekten gerçek kahraman vardı…
Malcolm Amca’ya Mektup…
Ela Değer (14)
Sevgili Malcolm Amca,
Birkaç gün önce bir yarışmaya rastlamıştım ve söylenenlere göre kahramanım diyebileceğim bir kişiye mektup yazmam gerekiyordu. Katılacaktım. Ben de başladım düşünmeye… Fakat önce, bir kahraman bulmam lazımdı. Bir kahraman…
Peki ya, kahraman, aslında kime denirdi?
Pek çok kişi geldi aklıma. Ve gözümün önüne… Etrafta, insanların kendilerine kahraman edindikleri, “hayran”ı olduğunu söyledikleri, her şeyiyle örnek alıp benzemeye çalıştıkları, zengin, şöhretli ne de çok kişi vardı.
Mesela, en az her iki şarkısından biri anlamsızca sözlerden oluşan, ama magazin dedikleri şeyin gündemlerinden de hiç düşmeyen şu pop şarkıcıları, olmaz mıydı? Ya da dur, şu kırmızı halılardan eksik olmayan, insanların sürekli dış görüşü hakkında konuştukları bir film yıldızı belki! Neden olmasındı?
Bir dakika.
Durup bir düşündüm sonra. Bence bunların hiçbirisi, onları seven bazı insanlarca “kahraman” sayılıyorsa bile, gerçek birer kahraman olamazdı. En azından benim için. Biri kahramanım olacaksa eğer, onda örnek alabileceğim şöyle elle tutulur, net ve düzgün özellikler olmalıydı. Ayrıca dikkatli baktığınızda bu insanların çoğunun içi hiç de dışarıdan göründüğü kadar güzel değildi.
Bunu anladıktan sonra peygamberim aklıma geldi. Gerçek kahramanların en gerçeğiydi o! Fakat sonra farklı birini seçmemin daha sıradışı olabileceğini düşündüm. Çünkü o, dünyadaki en az 1.8 milyar insanın içindeki sevgi güneşinin zaten kahramanıydı! Onun yolundaki biricik arkadaşları da bu yönden tıpkı onun gibiydiler. Biraz daha farklı birinin olması yarışmaya renk katmaz mıydı?
Düşünmeye devam ettim sonra. Olmadı, kitapların arasında buldum kendimi. Aman Allah’ım! Kitapların tozlu sayfaları arasında olmasına karşın tarihin altın, hatta altın da değil, nurdan sayfalarına adını yazdırmış ne de çok gerçekten gerçek kahraman vardı…
Ve işte senin hikayeni de orada buldum, Malcolm Amca. Baştan sona imtihan ve sabırla geçen hayat hikayeni…
İmtihanla başlamıştı hayatın. İflah olmaz ırkçı adamlar tarafından yakılan bir ev, haklarını savunduğu için ölesiye dövülerek öldürülen siyahi bir baba, yedi çocuğu ile kimsesiz ve çaresiz ortada kalınca acıdan aklını yitiren bir anne ve evlatlık verilmek zorunda kalan küçük, masum çocuklar…
Daha ilk yıllarında bunca acıyla yüzleşmiştin Malcolm Amca. Dedim ya, hayatın imtihanla başlamıştı. Ve hep öyle devam etti…
Avukat olma hayallerini elinden almışlardı sonra. “Sen zencisin, marangoz ol!” demişlerdi. Ve sadece 13 yaşındayken okuldan soğutmuşlardı seni… Hayallerin suya düşürülünce okulu bıraktın.
Daha sonrası, okulu bırakan bazı gençlerin de içine düştükleri kötü bir dünyada, kötü işler, savruluş ve sürüklenişle geçen ilk gençlik yıllarıydı… Öyle bir savruluş ki, avucuna düştüğün dünya seni başka bir dünyaya doğru sürüklemeseydi, belki de hayatın boyunca orada kalacaktın…
Başka bir dünya. Hapishane günleri. Düşünmek, düşünmek ve bir de okumakla geçen uzun yıllar…
İşte o yıllar, artık bambaşka bir Malcolm yapmıştı seni. Bambaşka bir güneş doğmaya başlamıştı kaldığın o küçük hücreye. “İslam”dı bu güneş! Malcolm, artık Müslümandı… Bundan bir süre sonra, hapishane günleri de bitmişti.
Yeni bir çağ başlıyordu ömründe…
Malcolm Little değil, Malcolm X vardı artık.
Müslüman olduktan sonra, hayatının geri kalanını daima davana adadın. İslam’ı anlattın tüm ezilmiş siyahlara ve gençlere…
Gittiğin Hac yolculuğunda, sana İslam’ı anlatanların yanlışlarını gördükten sonra hiç gurur yapmadın ve açık açık söyledin “YANLIŞ!” diye. İslam ne beyazı üstün tutardı, ne siyahı. İslam ayrım yapmazdı! Üstünlük ancak takva ileydi. Sen de bunu söyledin.
Ama hazmedemediler. Doğrular onların işlerini bozuyordu. Onlara yanlışları lazımdı. Ama sen ne korktun ne de boyun eğdin…
Evini yaktılar, susmadın. Senin çocukluğunu yaşatıyorlardı senin çocuklarına. Arabana bomba koydular, tuzakları boşa çıktı, yine susmadın. Çünkü korkmadın. İnsanlara yalnız gerçek İslam’ı anlatmaya ve yanlışları açık açık haykırmaya devam ettin. Ama onlar senin sesinden korktular.
Ve yine gerçekleri anlatmak için geldiğin bir konferansta, ancak 16 soğuk kurşunla susturabildiler seni. Artık bu dünyada değil; Rabbi için canını verenlerin ağırlandığı, çok güzel bir yerdeydin…
Sen bir kahramandın Malcolm Amca. Hem de öylesine bir kahraman değil, gerçekten bir kahramandın. Ve geriye ibretle dolu örnek bir hayat bıraktın…
Cennet bahçelerine, sevgilerimle…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *