Sekülerleşme Tezahürleri

Sekülerleşme Tezahürleri

“Ülkede hayatın Allah’ın indirdiği Din’e göre olması için Kur’an okunursa, bu işte o zaman sekülerleşmenin defin işlemi olur. Okuyan değil Cumhurbaşkanı, isterse bir temizlik işçisi olsun.”

..Belki çelişik gelebilir ama Cumhurbaşkanının yani ülkenin bütün yetki ve sorumlulukları uhdesinde olan yöneticisinin cenazede, herhangi bir etkinlikte ya da Ayasofya’da Kur’an okuması tam bir sekülerleşme göstergesidir. Diyanet reisinin kılıç motifli hutbesini de buna ilave etmeyi unutmayalım. Şu var ki ‘İslam ülkesi’ diye tanımlanan ülkelerde sekülerleşme ile birlikte bir de, sekülerleşmeyi fark ettirmeyen, bir tür narkoz verilir. Şayet kişi/ler narkozdan ayıkırsa, sekülerleşmiş olduğunun farkına varması bir ihtimaldir ama yine de atı alan Üsküdar’ı geçmiştir. Bu ‘derin’ uykudan uyanmak pek mümkün değildir. Bizim sekülerleşme dediğimiz şeyi narkozlanan insanlar İslamlaşma olarak algılıyorlar.

Bir ülkenin Cumhurbaşkanı kamuya hitaben, kamunun duyacağı şekilde Kur’an okuyabilir. Bunda hiçbir sakınca yoktur. Bilakis demokratik faydaları çoktur. Çünkü ülkede din özgürlüğünün, inanç ve ibadet serbestisinin olduğu masalını yutturur. Böylece kamuya, “daha ne istiyorsunuz!” mesajı verilir. Öyle ya, ey nankör kamu: Daha ne istiyorsun! Bir zamanlar minarelerden müezzinleriniz Allahu ekber bile diyemezken, şimdilerde ülkenin en yüksek otoritesi Kur’an okuyor, daha ne istiyorsun!

Sorunun muhatabı olan kamu gerçekten de daha başka bir şey istememektedir. Soru, tam da adamına sorulmuştur. Soru da, cevap da on numaradır… Bu soru, istenecek bir şey kalmamışlığı ikrar ettirmektedir…

Cumhurbaşkanı Kur’an okumakla kamuya, İsa’nın müjdelediği günlerin geldiğini sandırır: “Karanlıkta dile getirmekten çekindiğiniz hakikat, bir gün aydınlıkta işitilecek ve gizli mekânlarda öğrendiğiniz inancı gün gelecek çatılardan haykıracaksınız!”

Oysa hakikat bunun hilafınadır: Karanlıklarda dile getirilmesinden korkulan hakikat bugün aydınlıklarda sırf bir nostalji ve söylem (retorik) olarak konuşulmakta ve işitilmektedir. Çatılardan işittiğimiz de, İslamcılığın bittiğine, İslamcı arkadaşların düzene ayak uydurmaları gerektiğine dair demokratik efelenmelerden ibarettir. Cumhurbaşkanının Kur’an okuması, İslamcılığın defin işlemleri esnasında okunan cenaze duaları kabilindendir.

Ülkede hayatın Allah’ın indirdiği Din’e göre olması için Kur’an okunursa, bu işte o zaman sekülerleşmenin defin işlemi olur. Okuyan değil Cumhurbaşkanı, isterse bir temizlik işçisi olsun. Kur’an okunması, Allah’ın Dinini hayata teşmil etme ve insanların ayaklarını Dinleri olan İslam’a göre uzatmalarına bir çağrı ise, o zaman sekülerliğin esamesi okunmaz ve ortada sekülerlerin telaşlanmasını gerektiren ciddi bir durum var demektir. Ülkenin cadde ve sokaklarından sel gibi günah, ifsat ve tuğyan akıyorsa, bütün nesiller fısk u fücura teslim ediliyorsa, ülkenin en sürtük kimseleri en muteber unvanlarla salih insanların tepesinde gezdiriliyorsa, ülkenin bütün minarelerinden 24 saat Kur’an okunsa da İslamlaşılmıyor, aksine sekülerleşiliyor yani gavurlaşılıyor demektir. Keşke kimse kendisini kandırmak için Kur’an okumasa, keşke kimse kamuyu narkozlamak maksadıyla Kur’an okumasa. Keşke her nerede Kur’an okunuyorsa, orada hakkın hak, batılın batıl sanılmasını doğursa. Kur’an, önce okuyanı sonra da hitap ettiği kimseleri İslamlaştırmak için okunsa, nokta.

(Venhar)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *