ABD’nin Dini Özgürlükler Raporunda neler konu edildi?

ABD’nin Dini Özgürlükler Raporunda neler konu edildi?

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan “Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu’nun yeni sayısında, Ayasofya’dan idam cezasına kadar Amerika’nın işine yarayabilecek noktalar ortaya çıkarıldı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, 2019 yılında ülkelerde dini özgürlükler alanındaki uygulamaları değerlendirdiği raporu açıkladı.

Amerika’nın Sesi tarafından aktarılan haberde, raporun Türkiye’yi ilgilendiren yönleri şöyle ifade edildi:

Raporun Türkiye bölümünde hükümetin özellikle Lozan Antlaşması yorumu kapsamına girmeyen gayrimüslim azınlığın haklarını kısıtlamaya devam ettiğine, Yahudi karşıtı söylemin özellikle sosyal medyada etkili olmayı sürdürdüğüne dikkat çekildi. Raporda Ermeni Patriği seçiminden, Nihat Hatipoğlu’nun iftar programında tartışma yaratan olaya kadar birçok başlığa yer verildi.

Raporun ilk bölümünde Türkiye nüfusunun dini inançlara ve mezheplere göre dökümü yer aldı. Hükümetin verilerine göre, ülke nüfusunun yüzde 99’unun Müslüman, Müslümanlar’ın da yüzde 77,5’inin Hanefi Sünni olduğu belirtildi. Ancak geçen yıl Ocak ayında anket şirketi KONDA’nın yayımladığı araştırmaya göre, Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 3’ünün kendisini “ateist”, yüzde 2’sinin de “inançsız” olarak tanımladığına dikkat çekildi.

Gayrimüslim grupların çoğunlukla İstanbul ve büyük şehirlerde yoğunlaştığı, kesin rakamlar mevcut olmamakla birlikte bu grupların kendilerinin açıkladığı verilere göre, Türkiye’de 90 bin Ortodoks Ermeni Hıristiyan, 25 bin Katolik, 16 bin Yahudi, 25 bin Suriyeli Ortodoks (Süryani), 15 bin Rus Ortodoks Hıristiyan ve 10 bin Bahai yaşadığı bilgisi paylaşıldı.

Raporda Türkiye’de dini özgürlüklere ilişkin hukuki çerçevenin genel olarak çizildiği bölümde, Türkiye’de anayasanın ülkeyi “laik bir devlet” olarak tanımladığı, dini inanç, vicdan ve ibadet özgürlüğünün anayasada güvence altına alındığı belirtildi. Ülkede yürürlükte olan kanun uyarınca tarikat ve cemaatlerin yasaklandığı ancak hükümetin genel olarak bu kısıtlamaları uygulamadığı belirtildi.

Türkiye’de hükümetin Aleviliği Müslümanlık’ın bir mezhebi olarak görmeye devam ettiği, Yargıtay’ın kararına rağmen cemevlerinin ibadet yeri olarak tanınmadığı kaydedildi. Bu kapsamda Diyanet İşleri Başkanı’nın 2018 yılı Mart ayında camilerin hem Aleviler hem de Sünniler için uygun ibadet yerleri olduğunu söylediğine dikkat çekildi.

Ermeni Patriği seçimi

Raporda, 2019 yılı Aralık ayında Türkiye’de Piskopos Sahak Maşalyan’ın 85. İstanbul Ermeni Patriği olarak seçildiği ancak Ermeni cemaatinin bazı üyelerinin, “hükümetin seçim sürecine müdahil olmasının ve devletin yayınladığı seçim yönetmeliğine karşı çıkılmaması kararının, seçim sürecinin meşruiyetine zarar verdiği” yönündeki açıklamaları not edildi.

İçişleri Bakanlığı’nın bir önceki Ermeni Patriği Mutafyan’ın Mart ayında ölümünün ardından yeni patriğin seçimine ilişkin yönetmelik yayınladığı, çok sayıda kilise yetkilisinin ve dini özgürlükleri savunan grupların, “patrik adaylarını hali hazırda hizmet veren piskoposlarla sınırlayarak dini özgürlükleri ihlal ettiği” gerekçesiyle bu durumu eleştirdiğine dikkat çekildi.

Ruhban Okulu eleştirisi

Hükümetin Sünni Müslüman din adamlarına eğitim sağlamayı sürdürürken diğer dini gruplara mensup din adamlarının ülke içinde eğitim görmesini engellemeye devam ettiği, bu sebeple Rum Ortodoks ve Ermeni Ortodoks Patriklikleri’nin din adamlarına eğitim veremediği belirtildi.

Raporda bu bağlamda Ekümenik Patrik Bartholomeos’nun hükümete bir kez daha Heybeliada’da bulunan Ruhban Okulu’nu açması çağrısında bulunduğuna dikkat çekildi.

2018 yılı Temmuz ayında Diyanet’in aynı adada İslami eğitim merkezi açmayı planladığını açıkladığı ancak yıl sonu itibarıyla Diyanet’in bu projeyle ilgili adım atmadığı kaydedildi.

Doğu Türkistanlı Abdulkadir Yapçan davası

Basında yer alan haberlere göre, 2019’un Mayıs ayında Uygur aktivisti Abdulkadir Yapçan’ın 3 yıl gözaltında kaldıktan sonra mahkeme kararıyla serbest bırakıldığına, ancak hareket alanının İstanbul’da yaşadığı mahalleyle sınırlandığına dikkat çekildi.

Yapçan’ın Çin tarafından 2003 yılında en çok aranan 11 terörist listesine alındığı, Yapçan’ın şiddete destek vermek ve terör örgütü kurmakla suçlandığı belirtildi.

Uygur haklarını savunan aktivistler ve hak örgütleriyse Çin’in iade talebinin siyasi olduğunu savundu. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, 2016 yılında sınır dışı edilerek Çin’e gönderilmesi aleyhinde karar verdiği Yapçan ile ilgili olarak Ağustos ayında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Yargılanma ile karşı karşıyalarsa biz kimseyi Çin’e geri göndermeyiz” şeklindeki açıklamasına da raporda yer verildi.

Zirve Yayınevi davasında bakanlık ve valiliğin kusursuz bulunması

Raporda, Malatya’da 2007 yılındaki Zirve Yayınevi davasında İçişleri Bakanlığı ve Malatya Valiliği’nin 2019 Ekim ayında mahkeme tarafından kusursuz bulunduğu, mağdurların ailelerini temsil eden avukatın mahkeme kararına itiraz edeceğini açıkladığı belirtildi.

Avukatın yaptığı açıklamada söz konusu mahkeme kararının temyizde de onanması halinde ailelerin toplam tutarı 900 bin TL’yi bulan tazminatı faiziyle birlikte bakanlık ve valiliğe geri ödemek durumunda kalacağının belirtildiğine dikkat çekildi.

Berna Laçin davası

2018 yılında Twitter’dan paylaştığı bir mesajda Büyük Birlik Partisi’nin, bazı ailelerin ve basın kuruluşlarının çocuk istismarı vakalarında idam cezasının geri gelmesi yönündeki çağrılarla ilgili olarak, “İdam çözüm olsaydı, (Suudi Arabistan) Medine toprakları tecavüzde rekor kırmazdı” diye yazan oyuncu Berna Laçin de rapora girdi.

Bu mesajı sebebiyle hakkında dini değerleri aşağıladığı gerekçesiyle dava açılan Berna Laçin’in beraat ettiği belirtildi.

Ayasofya tartışması

Türkiye’de son dönemde yeniden alevlenen Ayasofya tartışması, son rapor 2019 yılını kapsadığı için 2020’deki bağlam üzerinden değil bir önceki yıl yapılan açıklamalar üzerinden değerlendirildi.

2019 yılı Mart ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya Müzesi’nin camiye çevrilebileceği ihtimalini gündeme getirdiği açıklamasına yer verildi. Erdoğan’ın bu açıklamalarının ardından hükümetin bu yönde bir adım atmadığına da dikkat çekildi.

Hükümet yanlısı Yeni Şafak gazetesinin, Kasım ayında Danıştay’ın eski bir kilise ve cami olan Kariye Müzesi’ne yeniden cami statüsü verilmesi gerektiği yönündeki kararına ilişkin yaptığı haberden söz edildi. Hıristiyan cemaatinde bu kararın Ayasofya’nın da statüsünde benzer değişikliklerin yapılmasının önünü açabileceği yönünde endişelerin olduğuna dikkat çekildi.

Antisemitizm endişeleri

Türkiye’deki Yahudi vatandaşların “güvenlik tehditleri ve Yahudi karşıtı (antisemitizm) söylem konusunda endişelerini dile getirmeye devam ettikleri, Yahudi cemaatinin Türk hükümetinin kendileriyle güvenlik konularında işbirliği yapmayı sürdürdüğünü, hükümetin attığı adımların yardımcı olduğunu ve hükümetin güvenlik konusunda taleplere yanıt verdiğini söyledikleri” belirtildi.

Aralık ayında Gaziantep’teki sinagogun Hanuka kutlaması için 40 yıl sonra yeniden açılmasına raporda yer verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nisan ve Eylül aylarında Yahudiler’in kutsal günleri olan Hamursuz Bayramı ve Roş Haşana Bayramı’nda mesaj gönderdiğine dikkat çekildi. Mesajda Türkiye’nin “sevgi ve hoşgörü” sembolü olarak tanımlandığı bilgisine yer verildi.

Ancak raporda bazı hükümet yanlısı haber kuruluşlarının Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan Yahudiler’i sorumlu tuttuğu ve Yahudiler’e ilişkin komplo teorileri yayınladıklarına dikkat çekildi.

Ocak ayında Türkiye’de doğalgaz ve elektrik faturalarında artışın yaşanmasının ardından sosyal medyada antisemitik bazı yorumların yer aldığına, bazı kullanıcıların yüksek faturalara tepkisini “Böyle bir fatura gelmesi için ne yaptık? Yahudileri mi yaktık?” mesajıyla gösterdiklerine, Şalom gazetesi genel yayın yönetmeninin bu yorumları “ırkçılık” ve “hastalıklı beyinlerin ürünü” olarak nitelemesine ve yetkililere harekete geçmeleri çağrısında bulunmasına dikkat çekildi.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçim kampanyası sırasında, muhalefetin adayı Ekrem İmamoğlu’nu İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile tokalaşırken gösteren montajlı fotoğraf karesinin İmamoğlu’nu ‘’itibarsızlaştırmak’’ için sosyal medyada kullanılmasına da yer verildi.

Hatipoğlu’nun 13 yaşındaki Ermeni çocukla tartışma yaratan yayını

Türkiye’de televizyonda dini programlar yapan Nihat Hatipoğlu’nun ATV kanalındaki canlı yayını sırasında 13 yaşındaki Ermeni Hıristiyan bir çocuğu ailesinin rızası olmadan Müslüman yapması olayı da raporda yer aldı.

Ermeni cemaatinin bu olayı Lozan Antlaşması’nın bir ihlali olduğu gerekçesiyle kınadığına dikkat çekildi. Ermeni Patrik Vekili Ateşyan’ın Diyanet İşleri Başkanı’na mektup yazarak konuyla ilgili kaygılarını dile getirdiği de raporda belirtildi.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *