Ne oluyor da okuma için onca vesilemiz varken bizi, hayatımızı ve pratiğimizi daha etkili şekilde dönüştürecek, amellerimize daha sağlam şekilde nüfuz edecek bir hal üzere görünmüyoruz?
Okumak Anlamak İçin
Latif Değer / Talas Ekspress
Biz toplum olarak, modern anlamda, evet okuma alışkanlığının yaygın olduğu bir toplum değiliz, bunu kabul edelim. Yani memleketimizde kişi başına yıllık okunan kitap sayısı veya sayfa sayısı oldukça düşük rakamlarla konuşuluyor, o kadar ki kişi başına yılda bir kitap bile okumadığımız ölçülüyor, yazılıp çiziliyor, bu ciddi bir sorun.
Ama gelenekli toplumlar içinde kitaptan, okumadan kopuk bir toplum da asla olmadık.
Bizim her sevincimizin, her hüznümüzün, her kıvancımızın yanı başında, içinde önünde veya sonunda hep bir okuma eylemi de olmuştur her zaman. Evladını evlendiren, askere gönderen analar, anne babasını hacca umreye gönderen evlatlar, hayırlı bir evlat sahibi olma duası kabul olan aileler, büyüklerini veya küçüklerini fani dünyadan uğurlayanlar hep bir okuma eylemiyle birlikte yapmaktadır bir vesileyle gerçekleştirdikleri bu tür merasimlerini.
Biz her şeyden önce namazlı bir toplumuz ve günün en az beş kritik vaktinde bir okuma eylemi ile buluşturur namazlarımız bizi.
Hatta mevlitlerden cenaze merasimlerine hayatın her önemli anında, noktasında gerçekleştirilen törenlerde okunan Kur’an sûrelerine, bölümlerine, yerleşik dua metinlerine bakıldığında da bu okumaların yapılan işin hikmetine binaen seçilmiş metinler olduğu görülecektir.
Peki ne oluyor da okuma için onca vesilemiz varken bizi, hayatımızı ve pratiğimizi daha etkili şekilde dönüştürecek, amellerimize daha sağlam şekilde nüfuz edecek bir hal üzere görünmüyoruz?
Bunun için insani benliğimizden vurdumduymazlığımıza, tembelliğimizden dünyeviliğimize kadar pek çok sebep saymak mümkün. Ama bütün bunlardan en önemlisi okumak ile anlamak arasındaki bağın tarihin belirli noktalarında bütün bir hayatımızı köklü bir şekilde etkileyecek ölçüde kopmuş olması.
Bu yüzden hayat içinde bizi okuma ile buluşturan her vesilede okuduklarımızın tesirini dua ve manevi doygunluk düzeyinin üzerine çıkararak hayatımızdaki dönüştürücü, ıslah edici, kötülüklerden alıkoyucu, hayır ve iyiliklerimizi çoğaltıcı bir iklime kavuşturuncaya kadar okuduklarımızı anlama gayretine önem vermeliyiz.
Bunun için Ramazan mukabeleleri başta olmak üzere hayatımız içindeki her türlü okuma vesilelerini anlamla buluşma imkanına dönüştürmek hiç de zor değil. Her birimiz o günün mukabelesinin mealini de okuyarak hemen başlayabiliriz bu “Kur’an’ın anlamıyla buluşma ziyafeti”ne.
Namazlarımızı, dualarımızı, mukabelelerimizi, her türlü kutlama ve merasimlerimizi okuduklarımızın anlamı ile de buluşmak için bir vesile kıldığımızda, işlediğimiz amellerin daha da bereketlendiğini, Rabbimizin bizi hayatımızın bütün şubelerindeki karanlıklardan aydınlığa ulaştırmak için indirdiği Kur’an’ın bu asli indiriliş hikmetine toplum olarak kavuşacağımızı hep birlikte görmüş olacağız.
Peki bu iş bu kadar kolay mı? Örneği var mı bu kolaylığın?
Resul aleyhisselamın önderliği ve örnekliğinde insan ömrü için bile uzun sayılamayacak bir sürede o koyu karanlık cahili hayatın içinde yeşeren ve tüm insanlığa ışık tutan şahsiyetler ve o kısa sürede topyekûn yeni baştan bir nizama kavuşan ve yine çok kısa sayılabilecek bir sürede yeryüzüne yayılan “aydınlık” başka nasıl inşa olmuştu ki?
Selam ve dua ile…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *