Batıda İslam’a karşı yumuşayan yaklaşım, salgından sonra da devam eder mi?

Batıda İslam’a karşı yumuşayan yaklaşım, salgından sonra da devam eder mi?

Prof. Dr. Ali Köse, bu yumuşamanın bir süreklilik kazanacağına ve barış ortamına dönüşeceğine inanmadığını, kriz sonrasında insanların normal yaşantısına döneceklerini dile getirdi.

Dünya genelinde salgın zamanındaki dini söylemler ve yönelimleri AA muhabirine değerlendiren Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse, kriz döneminde daha duygusal hale gelen insanların, krizin ardından normal yaşamlarına döneceklerini söyledi.

Kur’an-ı Kerim’deki Ankebut suresi 65. ayetin insanların kriz zamanlarındaki psikolojisini çok net ifade ettiğini aktaran Köse, “Koronavirüs salgınından en fazla etkilenen ülkelerin başında gelen ABD ve Avrupa’da Hz. Muhammed’in veba salgını ve karantina ile ilgili hadis-i şerifleri bilboardlara asıldı, otobüslerin üzerine yazıldı.” dedi.

‘Süreklilik kazanmayacak, bunu tarih gösteriyor’

Bunun bir süreklilik kazanacağına ve barış ortamına dönüşeceğine inanmadığını dile getiren Köse, şöyle devam etti: “Çünkü tarih bize bunu gösteriyor. 1918’de ABD ve Avrupa’da ortaya çıkan ve İspanyol gribi diye adlandırılan salgında yüzbinlerce insan öldü ama 20 yıl sonra İkinci Dünya Savaşı çıktı ve milyonlarca insanın ölümüne neden oldu. Dolayısıyla istikbal ile alakalı daha güzel günlerin bizi beklediği sadece bir ümittir ve realite ile çok fazla alakası olduğunu sanmıyorum. Keşke yanılsam ama tarihi okumalardan ve insan psikolojisinden çıkardığımız müktesebatlardan öngörümüz bu şekilde.”

Prof. Dr. Köse, koronavirüs salgının dünya ekonomisini ciddi şekilde etkileyeceğini, bunun da Avrupa’da İslamofobik düşüncelerin daha da artmasına neden olabileceğini vurguladı. Salgının çok büyük ekonomik krizlere neden olduğunu ve daha büyük krizlerin de beklendiğini anlatan Köse, “Çok sayıda insan işsiz kalacak. İnsanlar işsiz kaldıkları zaman suçlu ararlar. Suçlu aradıklarında en kolay hedef alacakları insanlar ise azınlıklardır. Dolayısıyla ABD ve Avrupa’da Müslümanlara karşı çıkışlar daha fazla artabilir. Türkiye’de bile Suriyelilere karşı böyle bir algı varken, Batılıların bizden daha insancıl olacaklarını sanmıyorum.” diye konuştu.

“Salgın Müslümanların imajına olumlu katkı sağladı”

İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Hıdır da ABD’deki Evanjelikler ve İsrail’deki Ultra-Ortadoks Yahudilerin aksine, olumlu tavırlarından dolayı salgının Müslüman dünyasına yönelik imaja olumlu katkıları olduğuna değindi.

Müslüman kurum ve kuruluşların din-etnik köken ayırımı yapmaksızın gönüllü olarak yardım dağıtması ve Müslüman sağlık çalışanlarının ön saflarda yer almasının Müslümanlara yönelik algının değişmesinde etkili olduğunu belirten Hıdır, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Türkiye’nin İtalya, İspanya, İngiltere ve ABD gibi ülkelere yaptığı tıbbi malzeme yardımlarının Türkiye’ye yönelik negatif imajın kırılmasında, ‘Türkiyefobik’ tutumların nispeten azalmasında etkili olacağı, Müslümanlara Batı’da önemli imaj restorasyonu fırsatı sunduğu söylenebilir. İslam ve Müslümanlara bakışta pek çok Batılı zihinde pozitif soruların oluşmasına yol açabileceği söylenebilir. Bu sebeple özellikle Batı’da son yıllarda alabildiğine yükselen aşırı sağ, ırkçı ve İslam karşıtı söylem ve eylemlerde belli ölçüde bir azalmanın olabileceğini düşünüyorum.”

“Karantina fıkhı ve teolojisi üretildi”

Hıdır, Kovid-19’un pek çok dini, felsefi ve ahlaki tartışmayı beraberinde getirdiğini, hatta bu süreçte “karantina fıkhı ve teolojisi” gibi yeni bazı kavramların üretildiğini belirterek, şunları anlattı:

“Bela, hastalık ve salgın dönemlerinde manevi duygularda yükselme olduğu biliniyor. Çünkü bu dönemler metafizik ve spiritüel arayışların yoğun yaşandığı anlardır. Bu sebeple Kovid-19, maneviyata yönelişlerin arttığı, artacağı bir dönem olacak gibi duruyor. Hatta internetteki dinle alakalı aramalarda hatırı sayılır bir artış olduğu da belirtiliyor. Türkiye ve İslam dünyası özelinde ise ramazan iklimi ile bu yönelimde daha da artış olduğunu söylemek mümkündür. Tabiatıyla bunun kalıcı bir dine yöneliş olup olmadığını zaman gösterecek.”

Hıdır, virüsün kaynağı olan Çin’e yönelik öfke dalgası yüzünden İslamofobik eğilimlerde nispeten bir düşüş yaşanabileceğini ancak Kovid-19 sonrasındaki ekonomik daralmanın, yabancılara yönelik zenofobik (yabancı korkusu) nasyonalist tutumları artırabileceğinin altını çizdi.

‘Çin korkusu, İslam karşıtlığının önüne geçecek’

2. Dünya Savaşı öncesindeki Hitler Almanyası’nda yaşanan nasyonalist tutumları hatırlatan Prof. Dr. Özcan Hıdır, şunları kaydetti: “Bunu istismar edecek aşırı sağcı gruplar da zaten güçlü bir şekilde mevcut. Kovid-19 sonrasında Çin korkusunun (Sinofobi) öne çıkıp, İslam karşıtlığının rölatif olarak azalacağını düşünüyorum. Tabii, Çin de buna karşı tedbirler alacak, tıbbi yardım diplomasisi şeklinde hamleler yapıyor, yapacaktır. Ancak salgının başlarından itibaren bir Müslüman cemaatin (Tebliğ Cemaati) Yeni Delhi yakınlarındaki toplantısını (8-10 Mart) bahane ederek, neredeyse ülkedeki salgından 200 milyonluk Müslümanları sorumlu tutan, bununla da yetinmeyip bizzat hükümet eliyle ırkçı, İslam karşıtı söylem ve eylemlerde bulunan Hindistan, öyle görülüyor ki yeni dönemde İslamofobinin yeni üslerinden biri olacak. Bu vesile ile İslam ülkeleri ve İİT’den de Hindistan’da Müslümanlara yönelik tırmandırılan İslamofobik söylem ve eylemlerin durdurulması için ivedi çözümler ortaya koyması beklenir.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *