Prof. Dr. Serhat Ulağlı: “Ortaya çıkacak yeni dünya ulus devletlerin daha tahkim edildiği, yönetimlerde otoriterleşmenin artacağı düşünülmekte.”
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Kişilerarası İletişim Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ulağlı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisi sonrası ulus devlet ve milliyetçi akımların daha da güçleneceğini belirterek, “Çin ekonomisinin derinden yara aldığı ve üretim merkezlerinin Asya kıtasına yayıldığı bu dönemde Türkiye’nin, bu süreci lehine değerlendirerek bu yeni dünya düzeninin önemli aktörlerinden biri olarak ön plana çıkması oldukça mümkün gözükmektedir.” dedi.
Prof. Dr. Ulağlı, yeni tip koronavirüs sonrası küresel düzenin nasıl şekilleneceğine dair AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, pandemi ile sınırların ortadan kalktığını, ancak bunun limitlerin ortaya çıktığı eşi görülmemiş yeni bir dönemin habercisi olduğunu söyledi.
‘Yıllanmış paradigmalar çözülme sürecine girdi’
Herhangi bir din, dil, millet, ideoloji ayırmayan kovid-19 pandemisiyle, dünya tarihinde ilk defa tüm milletlerin birlikte hareket ederek ortak düşmana karşı ortak çözümler üretmeye çalıştığını vurgulayan Prof. Dr. Ulağlı, salgının, kenetlenmek zorunda kalan devletlerin de habercisi olduğunu dile getirdi.
Katı enerji savaşlarının yerini sulha bıraktığını anlatan Prof. Dr. Ulağlı, şöyle konuştu: “Çin virüsün genetik haritasını çıkarttığı andan itibaren tüm dünya yek vücut aşı çalışmalarına başladı. Dünya tarihinde ilk defa tüm milletler birlikte hareket ederek ortak düşmana ortak çözümler üretmeye çalıştı. Bu ortaklık kesin bir konsensüs de oluşturmadı kuşkusuz. Bu oraya çıkan kenetlenmenin yanı sıra etle kemik gibi ayrılmaz bir bütün olarak görünen yıllanmış paradigmalar çözülme sürecine girdi. Yani bu süreç limitleri, sınırları ortadan kaldırırken kendine başka ötekiler ve paradigmalar üretmeye başladı bile.
‘Her gün binlerle ifade edilen ölümler insanlığı esir aldı’
Daha yakından bakacak olursak kovid-19’un Çin’de ortaya çıkıp yıkıcı bir etki yapması ve dünyaya yayılmasıyla birlikte iletişim araçları vasıtasıyla herkeste korku, panik ve öngörülemez bir istikrarsızlık hakim oldu. Her gün binlerle ifade edilen ölümler insanlığı esir aldı. Fabrikalarda üretimler durdu, milyonlarca insan işsiz kaldı. Küresel bazda ekonomiler durma noktasına geldi ve büyük şirketler değersizleşerek el değiştirmeye başladı, Çin, İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere ve hatta ABD virüsle mücadele konusunda çaresiz kaldı. Bütün dünya; doğrudan veya dolaylı etkileriyle, kovid-19’un tesirinde kaldı.”
Ulağlı, koronavirüs sonrası yaşananların insanlığın, kendi kültürel tarihini yeniden sorgulamasına sebep olacağını, insanlığın gelecek ile ilgili planlarını yaparken daha hümanist yaklaşımlar ortaya koyacağını ve yeryüzü yurttaşlığının daha olası hale geleceğini vurguladı.
İnsanın, yaşamını devam ettirmesi için ortak hareket etmesinin son derece zorunlu olduğunun bu krizle bir kez daha ortaya çıktığını dile getiren Ulağlı, “Bu da artık tüm sınırların, ideolojilerin, ötekilerin ortak bir düşmana yöneldiğinde ne kadar anlamsız olduğunun da göstergesi oldu. Sınırları ortadan kaldıran etmen ise ülkelerin her şeyi kendi kalkınma planları ve sağlık sistemleriyle oluşturacakları kendi ‘kurtarılmış bölgelerin’ ancak normal durumlarda işleyeceği, küresel ölçekli sorunlarda işlevsiz kalındığının anlaşılması.” şeklinde konuştu.
Pandemi sonrası ortadan kalkan konvansiyonel sınırların yeniden belirlenmeye başladığını, Avrupa Birliği konseptinin ise psikolojik olarak dağıldığını savunan Prof. Dr. Ulağlı, şu değerlendirmelerde bulundu: “Fransa ve Almanya gibi ülkeler salgınla boğuşan diğer birlik ülkeleri İtalya ve İspanya’ya yardım etmek bir kenara, ülkelerin kendileri için satın aldıkları bu teknik ekipmanlara bir devlet korsanlığı ile el koydu. Bunun yanı sıra İtalya ve İspanya’nın yardımına öteki olarak konumlandırdıkları Rusya ve Çin koştu. Çin, İtalya’ya ekip gönderdi salgını yerinde inceledi. Rus ordusu yine bu ülkelerin yardımına koştu. Türkiye bu süreçte istisna ülkelerden biri olarak görüldü. Wuhan’dan vatandaşlarını tahliye etmek için havalanan uçaklardan Japonya ve Türkiye dışında bölgeye yardım gönderen olmadı. İtalya ve İspanya’ya en çaresiz dönemlerde can suyu olacak yardım malzemeleri bölgeye intikal ettirildi.”
‘Ülkelerin ve yönetimlerin yeniden dizayn edildiği bir yeni olguyla karşılaşılacak’
Prof. Dr. Ulağlı, pandemi sürecinde küresel şirketlerin el değiştirdiğini kaydederek, “Ülkelerin ve yönetimlerin yeniden dizayn edildiği bir yeni olguyla karşılaşılacak. Salgının en yoğun olarak yaşandığı ülkelerde bunun ipuçlarını görülmekte. Ortaya çıkacak yeni dünya ulus devletlerin daha tahkim edildiği, yönetimlerde otoriterleşmenin artacağı düşünülmekte. Aynı zamanda manevi bir boşluk yaşayan insanlığın dine yönelmesi kaçınılmaz görünmekte. Nitekim kovid-19’la mücadelede zorlu bir dönemden geçen Avrupa’da bazı merkezlerde Müslümanlar ezan sesleriyle moral bulmakta. Örneğin Almanya ve Hollanda’da da belirli camilerde ezan okunmasına dahi izin verildi. İtalya’da bazı İtalyanlar sokakta namaz kılan Müslümanları taklit ederek onlara eşlik etmeye çalışmakta.” diye konuştu.
‘Türkiye’nin, bölgesindeki değişimi ve dönüşümü yöneten ülke olarak karşımıza çıkması oldukça mümkün’
Prof. Dr. Ulağlı sözlerini şöyle sürdürdü: “Pandemi sürecin sonunda ulus devletlerin öneminin arttığı, milliyetçi akımların daha da güçlendiği bir dünya bizi beklemekte. Bu süreçte virüsün ortaya çıktığı Çin ekonomisinin derinden yara aldığı ve üretim merkezlerinin Asya kıtasının diğer ülkelerine yayıldığı bir süreci yaşamamız da güçlü bir ihtimal olarak karşımıza çıkmakta. Türkiye’nin bu süreci lehine değerlendirerek bu yeni dünya düzeninin önemli aktörlerinden biri olarak ön plana çıkması oldukça mümkün gözükmekte. Bölgesindeki birçok ülkenin ciddi değişimler yaşayacağını öngördüğümüz bu dönemde Türkiye’nin güçlü liderliğiyle bölgesindeki değişimi ve dönüşümü yöneten ülke olarak karşımıza çıkması oldukça mümkün gözükmekte. Ülkemizin evrensel değerlere sahip toplumsal yapısı ve yeni dünyaya hemen entegre olabilecek manevraları yapacak deneyim birikme ve güce sahip olması, ülkemizi diğerlerinden ayıran çok mühim bir özellik olarak kendini göstermekte.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *