Taştekin: “Sistem çökmesin, devlete zeval gelmesin!”

Taştekin: “Sistem çökmesin, devlete zeval gelmesin!”

“Fransızlar ‘Herkese sağlık’ diyerek gurur duydukları sağlık sisteminin çöküşünü affetmezler. Ayıp değildir sokağa çıkmak, yakıp yıkmak. İtalyanlar da öyle, İspanyollar da. Siyasetin pabucunu ters çevirmesini bilirler.”

GazeteDuvar yazarlarından Fehim Taştekin, yakalandığı korona virüsüne karşı mücadelesini anlattığı yazısında, bulunduğu Fransa’da yaşananları da söz arasında anlattı.

Kendisinin yavaş yavaş iyileştiğini ancak zor bir dönem geçirdiğini belirten Taştekin’in “Viral günlerinde dostlara tutunmak” başlıklı yazısının bir bölümünde, Fransa’da yaşadıklarını şöyle ifade etti:

13 Mart’ta, “Korona Hattı 15″i düşürmeyi başardığımda ateşim de 38’in, 39’un altına artık iner olmuştu. Doliprane ile. En kritik günlerinde 15’deki tele doktor “Hadi yine iyisin” der gibiydi:
– “Ateşin ilaçla 38’in altına iniyorsa ve nefes darlığı çekmiyorsan endişelenme. Evde kal ve dinlen. Paracetamol al, şimdilik bu yeterli.”
Ben Covid-19’la enfekte miyim, test yapmayacak mısınız?
– “Hayır, testi tedavi altına aldığımız hastalara yapıyoruz.”

Hastanelerin acil servislerine gidebilirsiniz ama bunu istemiyorlar, sizi yönlendirdikleri yer 15.

Hastaları değil hastaneleri kurtarmaya yönelik bir hassasiyet bu. Sistem çökmesin, devlete zeval gelmesin! Şirketlere, büyüklere. Fransızlar “Herkese sağlık” diyerek gurur duydukları sağlık sisteminin çöküşünü affetmezler. Ayıp değildir sokağa çıkmak, yakıp yıkmak. İtalyanlar da öyle, İspanyollar da. Siyasetin pabucunu ters çevirmesini bilirler.
“Korona’dan sonraki dünya nasıl olacak” derken Akdeniz hattının yukarısıyla hesaplaşması kaçınılmaz gözüküyor. Halkların sistemle, sistemin de daha büyük sistemle (yani AB ailesiyle) kavgası. AB bir birlik olarak fiilen çöküyor, anlamını yitiriyor. İnsanların zihninde AB artık bir aile falan değil. Sınırlar yeniden beliriyor, ulus devlet refleksi kararları belirliyor. İlk bakışta aşırı sağın yelkenleri rüzgâr toplarsa diye endişeler oluşuyor. Ama bu virüs insanlar ve toplumlar arası ilişkilerde peşinen tanımlanması zor bir dönem başlatacak sanki. Esasen virüs “Sınırları yıkın” diyor, “Yardımlaşın”, “Şeffaflaşın”, “Sigorta ve ilaç şirketlerinin rehinesi haline gelen sağlık sistemini değiştirin.” Ama felaketler iki taraflı sonuç doğurabiliyor. Zorbaların eli özgürlükler aleyhine güçlenebiliyor; yeni zenginler, tekeller, karteller türüyor ya da tersi; halktan yana yeni koşullar doğuyor. Tersi için kafa yormalı.

Roma’ya yardım ekipleriyle evvela Çinliler indi. Sonra Kübalı doktorlar. Ardından Ruslar. Almanya’nın bencilliğinden sıyrılıp İtalya’ya ambulans uçak göndermesi haftalar sonra geldi. AB’nin motor güçleri kendi risk ve kapasite dengesinden emin oluncaya kadar kıllarını kıpırdatmadılar. Avrupa medyası İtalya’ya uzanan yardım elini görmüyor, dahası küçümsüyor. “Kapalı, despot, şeffaf olmayan rejimlerin yardımından ne çıkar” kibriyle bakıyor. “İtalyanlar zaten Rusların dostu değil miydi? Rusya’ya ambargoya karşı çıkmamışlar mıydı?”

Bir hesaplaşma yaşanacak AB içinde. Hiçbir sistem aynı kalamayacak! Sadece siyasi kurumlar değil sağlık sistemi, sigorta şirketleri, ilaç firmaları, araştırma kuruluşları, hepsi sorularla karşılaşacak.

Çin’in şehirleri kapatan önlemini zorbalık kapasitesine bağlayan özgürlükçü Batı demokrasileri şimdi kendi sistemlerini kurtarmak için halklarını demir yumruk olmanın faziletlerine inandırmaya çalışıyor.

***

Ateşle yanarken bunları da dert ediniyoruz işte. Yanmaktan kasıt gerçek yanma. Sırtımın derisine bir deri daha eklendi. Kavruldum, pütür pütür. Sırt üstü yatamaz oldum.

Üçüncü haftanın sonunda artık deri soyulmaya başladı. İyileşme alameti. Bu arada tat ve koku alma duyuları da geri döndü. Bu da iyileşme alameti. Test yok ama tele doktora bakılırsa bunların hepsi birer korona emaresi; ateş, öksürük, bitkinlik, tat ve koku duyularını kaybetme.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *