İnsanlığın yaşadığı asıl felaket

İnsanlığın yaşadığı asıl felaket

Büyülü bir hayat herkesi kuşattığı gibi Müslümanlar da bir çarkın içinde. Kendilerini koruyabilecek arındırabilecek hâlleri yaşasalar dünya dengesi yerli yerine oturabilir…

Yaşanan doğal afetler yanında modern dünyanın insanın sürüklediği felaketlerin çok daha etkili olduğunu belirtiyor Ali Haydar Haksal. Milli Gazete’de “İnsanın sınandığı zamanlar” başlıklı bugünkü yazısında, dünyanın bugün bir felaketi yaşadığını ancak bundan daha önemlisinin insan eliyle ortaya çıkan felaketler olduğu vurgusunda bulundu. Haksal, “Irak’ın, Suriye’nin, Libya ve Yemen’in üzerine yağdırılan misket bombalarının etkilerinin on yıllarca süreceği kesin. Bunu daha önce Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki felâketlerinde görmüştük. Filistin’de yaşananlar felâket ötesi. İnsanlığın bir kesiminin bu acımasızlığı, insafsızlığı asıl felâket.” diye yazdı.

Haksal’a göre, “Müslümanların felâketi de kendileri olmayan başka bir hayatı tercihlerinden kaynaklı.”

Ali Haydar Haksal yazısında şöyle diyor: 

Yaşanan doğal felâketlerin yanında insanlardan kaynaklı olanlar ve dağılanlar da bir gerçek. Gerçekler insanları düşünmeleri için daha çok tedbir ve dikkat gerektiriyor. Kimi felâketlerin önüne geçmek olası değil. Depremler, sel felaketleri gibi büyük yıkıntılar… İnsanın gücünün ötesinde. İnsan bu büyük felâketlerin karşısında çaresizdir. Bu gibi felâketleri önleme gücünden yoksun. Ancak korunmayı gerektiren kimi durumlarla tedbir almış olunuyor.

Yaşanan şu modern dünyanın insanı sürüklediği kimi felâketler var ki bunlar insan kaynaklı. Kimyasalların, savaş aletlerinin, bombaların açtığı yaralar çok daha etkili. İnsanı felâketlere sürükleyen büyük dalgalar. Kanser gibi ölümcül hastalıkların yaygınlığı küresel boyutta ve çok da yaygın. Sessiz sedasız yaygın olan ve hatta boyutları koronavirüs kadar belki de daha yaygın ve ölümcül olan kanser gibi hastalıkların boyutlarını da hesaba katarsak insan hayatı, güveni oldukça tehlikeli.

 

Kimi sektörler, ilâç ve silâh sektörleri insanların sağlıklarını ve güvenlerini hiçe sayıyor. Kazanımlarını bunların üzerinde elde ediyorlar.

Irak’ın, Suriye’nin, Libya ve Yemen’in üzerine yağdırılan misket bombalarının etkilerinin on yıllarca süreceği kesin. Bunu daha önce Japonya’da Hiroşima ve Nagazaki felâketlerinde görmüştük. Filistin’de yaşananlar felâket ötesi. İnsanlığın bir kesiminin bu acımasızlığı, insafsızlığı asıl felâket.

Koronavirüsün iki ülke merkezli oluşumu ve yayılması düşündürücü. Çin ile İran. Kimi zaman hesaplananların dışında gelişmeler olabiliyor. Bu salgın ve öldürücü hastalık bu merkezlerde bilinçli mi oluşturuldu? Oluşturulduysa önüne geçilemeyen yayılmanın sonuçları hesaba mı katılmadı? Bu panik havasının oluşu kimlere ne gibi kazançlar sağlıyor?

İnsanın insanla sınanması kadar tehlikeli bir felâket olamaz. İnsanın başlattığı ve yaydığı bu felâketlerin bir gün başlatanların başına da belâ olacağı hesaba katılmayabiliyor. İlâhî irade kimi zaman insanı insan ile sınıyor ve insanın kendi kendisinin felâketi olabileceğini yaşatıyor. Sonuçta bunu yapan insan karşılığını alan da insan.

 

İnsanlığın dengesinde bir karmaşa var. Avrupa ve modern Batı insanının yaş ortalaması oldukça yüksek. Genç kuşak giderek azalıyor. Ülkelerinin sahibi olabilecek. Suriye’de ve diğer Müslüman coğrafyanın ülkelerin insanları bombardıman altında iken, yurtlarını terk ederken, Akdeniz onlara büyük ölçüde mezar oluyorken bu acımasız ruhluların Müslümanların çocuklarının götürülüp kiliselerde vaftiz edilmeleri de benzer bir felâket.

İnsan daralınca, zorluklarla yüzleşince kendi kendisiyle de yüzleşiyor. Kendini sorguluyor, sorular soruyor, etrafına bakmaya çabalıyor, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor.

Dünya insanlığı böylesi bir sınanma karşısında doğal bir biçimde kendini denetlemeye çabalıyorsa demek ki olabilecek ve yaşanabilecekler de olabiliyor. Sınırsızlık, uçlara taşınma, hayatı deli dolu yaşayanlar için de bir sınanma.

Hayata hemen har zaman ve durumda hazırlıklı olma sorumluluğu insanı bilinçli kılar, hayatı anlamlandırır. Sıradan yaşamanın ötesinde bir duygu sağlar

Müslüman’ın beş vakti bir uyanış ve diriliş ânıdır. Teslim olma hâlidir.

İnsanı kurtuluşa erdiren de felâketlere sürükleyen de insan.

Müslümanların temel özelliklerinden biri temizlik. Zaten abdest olgusu doğal bir arınma. Bunun emirle gelen bir kural olmadığı bir gerçek. Bedensel temizlik ruhsal temizliği getirir. İslâm insanı aşırılıklardan uzak tutar. Aşırı tüketim, israf, haram yeme, kul hakkı gibi uçlardan uzak tutar. Hayatın bu disiplinine uymayanlar İslâm’ı özümsemeyen, ciddiye almayan ya da çıkar merkezli olduklarından kaynaklı. Müslümanların felâketi de kendileri olmayan başka bir hayatı tercihlerinden kaynaklı. Büyülü bir hayat herkesi kuşattığı gibi Müslümanlar da bir çarkın içinde. Kendilerini koruyabilecek arındırabilecek hâlleri yaşasalar dünya dengesi yerli yerine oturabilir. Müslümanların sorunu kendileri ve yabancılaşmaları.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *