Coronanın, yeni dünya düzenine geçişteki yeri nedir? Bu gidişatın başat aktör müdür? Aktörlerinden birisi midir? İlk darbe vuran unsuru mudur?
Murat KİRİŞCİ
Bu virüs meselesi tıbbi bir salgın sorunu olmaktan çok algı operasyonlarının ürettiği korku salgınına dönüştü. Sosyal medyanın da gücünün zirve yaptığı bir zamanda öyle haberler öyle videolar öyle bilgiler “anlık” koduyla paylaşılıyor/servis ediliyor ki insanlığın ortalama korkuları tetiklenerek kalabalıklar kolayca yönetilebilir/yönlendirilebilir hale geliyorlar. Bu hastalığın çıktığı günden beri insanlar üzerinde yaptığı psikolojik baskı/panik çok ilginç.
Hayatın seyri, rutinler aksadı, aksamaya devam ediyor. Uluslararası mobilite neredeyse durma noktasına geldi. Haberlerin ilk çıktığı dönemlerde korku oluşmaya başlamasına rağmen uluslararası hareketlilikte bir sorun yoktu. Ani ölüm vakalarının ürpertici bir şekilde sosyal medya hesaplarına düşmesinin ardından kişi bazında korku körüklenirken devletler bazında önlemler alınmaya başlandı.
Gerçekten tüm insanlığı tehdit eden bir yönü var mı diye bakıldığında bu virüsün öldürücü yönü olmakla beraber daha tehditkar virüsler, salgın hastalıklar mevcut. Aslında çeşitli ölüm vakalarının istatistiki değerlerine bakıldığında bu virüsün ölmcül etkisi çok az ve özellikle yaşlı kişilerin ölümüne sebep olduğu açıklanıyor.
Sanayi devriminin üretim tarzının getirdiği zorunluluk ile şehirlerde yoğunlaşan nüfusun bu salgınlarla baş edebilecek gücü yok. Kalabalıklar arttıkça kontrol zayıflıyor, sadece hastalıklarla ilgili değil her tür sosyal problemde de kontrolsüz/fıtrat dışı bir hayat var şehirlerde. İnsanın duyguları üzerinde ağır bir yük var. Çünkü insanlar arasına ciddi bir mesafe koyuluyor ve bu mesafe güç eliyle değil insanlara rıza imal edilerek, insanlar bu mesafeyi sanki kendileri tercih ediyormuş inancını yerleştirerek yapıyorlar. Birbirine yabancılaşmış insanların yalnızlıklarını da unutturacak sosyal medya vasıtaları da “anlık” olarak hizmet ediyor bu rıza imaline. Kimseye gerek duymadan yalnız, bireysel yaşayabileceğine ikna ediliyor insanlık. Hatta artık işe gitmeye gerek olmadan home office (uzaktan/internet ile iş, eğitim, sağlık, hukuk vs) çalışma modeli geliştirilerek dışarıya çok az çıkarak, hatta çıkmadan yaşayabilecek bir hayat üretiliyor. Evden çıkmadan her tür tüketimi de dijital olarak elde edebilme imkanı da bu modeli güçlendiriyor. Evinde otur, evinde çalış, evinde tüket.
Evlere mahkum etmenin, insanların birbiriyle doğal temasının azaltılmasına dikte edilmesinin, mümkünse görüşmemelerini, dışarıda çok az/minimum zaman geçirme önerilerinin arkasında ne murad edilmiş olabilir ki? Birbirine dokunmayan, temas etmeyen, birbirinin doğal aurasından yararlanmayan, sosyalleşemeyen, dertleşemeyen, bir kahve/çay muhabbeti üretemeyen, illa görüşmek isteniyorsa güvenli bir ortam(!) olarak internet aracılığıyla, telefon aracılığıyla görüşen insanlık isteğinden beklenen nedir? Kolay kontrol edilebilir, kolay yönlendirilebilir, düşünmeyen, tartışmayan, gelişmeyen bir insanlıktır beklenti.
Bu virüsle beraber yeni bir öneri var insanlığa. Evlerine kapanmaları, kendilerini izole etmeleri, arkadaş, dost meclislerinden uzaklaşmaları isteniyor insanların; bulaşıcılık riskinden –ve dolayısıyla öldürücü etkisinden- korunmak/kurtulmak için. İnsanların uluslararası gezilerin, iş ilişkilerinin, turizmin, dini seyahatlerin dondurulması, değil ülkeler arası, kendi şehrinde ve kendi sokağında bile gezmesini istemiyorlar. Küreselleşmenin paradigmasını tümüyle ortadan kaldıran yeni bir propaganda ile karşı karşıya tüm dünya.
Küreselleşmenin en önemli imkanıydı ulus/devlet ötesi iletişim, dolaşım, ticaret vs. İnsanlara evlere tıkılıp kalmayın, dışarı çıkın çalışın, gezin, dolaşın, yurt dışında yeni deneyimlere yelken açın diyordu küreselleşme. Dünya küresel bir köydü ve her yere ulaşmak, her konuya müdahil olmak çok kolaydı. O halde takip edilmeyen bir nokta vardı ki bu pompalanan haz ve hız dünyası yeni bir yapıya evriliyordu ve insanlar bunun farkına varamıyordu. Aslında yaklaşık üç yıldır küreselleşmenin yavaşlatılması kavrasamlaştırması altında küreselleşmenin kapısına kilit vurulmaya başlanıldığı ilan ediliyordu. Akademik makalelerden uluslararası haber, fikir, yorum sitelerine kadar çok çeşitli sahalarda konuşuluyor, tartışılıyordu bu kavram. Elbette Türkiye’de ne bu kavram konuşuldu ne çalışıldı ne tartışıldı. Ezberler bozulmadan, şablonlar kırılmadan, akletmeye gerek duymadan, entelektüel bir çaba sarf edilmeden, günü anlamadan, öngörüsüz bir şekilde küreselleşme konuşulmaya devam etti. Nimetlerinden yararlanma konusunda mutlu, mesut hiç bitmeyecek bir dönem tanımlanıyordu. Çünkü, bilgiye ihtiyaç duymayan, hatta bilgiye savaş açmış bir yapıdan gelecek öngörüsü değil, günü bile anlamak mümkün değildir.
Coronanın, bu yeni dünya düzenine geçişteki yeri nedir? Bu gidişatın başat aktör müdür? Aktörlerinden birisi midir? İlk darbe vuran unsuru mudur? Dünyanın gidişatında ilk büyük darbe ekonomi ile yapıldı. Tüm dünyanın ekonomik düzeni özellikle son beş senedir çökmenin ötesinde bir duruma sahip. Petrol fiyatlarının aşırı düşük olması virüsün etkisi değil tabii ki. Ancak virüsün etkisi ile beraber düşünüldüğünde dünya ekonomisinin çöküş hızını arttırıken, bu olumsuz etkinin dalga boyunu da uzatmaktadır.
Corona virüsünün Çin’in en büyük, en stratejik ve en önemli üretim merkezi Wuhan’nda çıkmış olması çok önemli bir ekonomik simgedir. Çünkü bu merkezin karantinaya alınması tüm dünyadaki arz-talep dengesini yerle bir etti. Sadece Çin değil tüm ekonomiler durma noktasına geldi. Borsalar çöktü. Hatta virüsün bulaşmasının en kolay yolunun para ile olduğu ifade edilerek para kullanmayın denilmeye başlandı. Parasız bir dünyanın nasıl çalışacağını, dönemin insanının hafsalası almıyor olabilir ama yeni ekonominin yapısında para yok artık. Blockchain teknolojisi, paradan arındırılmış bir ekonomik hayat sunacak/sunuyor dünyaya.
Bu ekonomik etki, virüsün psikolojik etkisi, sermayenin ve iş gücünün dramatik düşüşü yeni dünya düzenine geçişte tüm dünya nüfusunun tepkilerini ölçmede bir deneme olurken, yeni modele insanların hazırlanmasını da sağlamıştır. Böylece dünya bu sıkışmışlık içinde yeni bir siyasi yapı, yeni bir ekonomik model istemeye başlıyor artık. ABD’nin faiz indirimleri, petrolün dip fiyatları görmesi ile aynı zamanda virüsün korku algısı, bu isteğin organize edilmesini kolaylaştırmaktadır. Güncel izolasyonist hayat içerisinde doğru düşünebilmek, doğru karar alabilmek, yalnızlık dolayısıyla karşılıklı görüşülecek kişilerden uzaklaşmak, yani bir fanus içerisinde yaşayabilmek mümkün mü? Elbette zor, ama korkutulmuş, sindirilmiş insanların bu tarza itiraz edebilecek takati kalmamıştır ki. Evlerinde hapsedilmiş insanlar birbirinden ayrıştırıldıktan sonra nasıl kollektif bir bilinç oluşturabilir ki? Ama böyle bir yaşama istekli ya da zorunlu olarak katılmak kolayca kontrol edilebilirliği getireceğinden güç sahipleri/hegemonlar açısından mükemmel bir dünyaya uyanmaktır. Dijitalleşen dünyada evden çıkmadan yaşanacaksa, küçük yerlerde yaşamak metropollerde olmaktan çok daha uygun hale gelmektedir. İnsansız fabrikalar, parasız alışveriş her yerden her koşulda mümkün olacaksa büyük şehirlerin zorluğunu çekmeye gerek de kalmayacaktır.
Corona virüsünün biyolojik bir silah olarak üretildiği gibi bir fikir -olabilirlik şerhi koymakla beraber- çok makul müdür bilinmez, ama virüs çıktığı dönemden itibaren öyle bir algı üretmiştir ki biyolojik bir silahtan çok, bireyde psikolojik, toplumlarda sosyal psikolojik dehşet etkileriyle, dünyadaki hayatı derinden etkilemiştir. Ayrıştırılmış, özel alana hapsedilmiş bir insanlığın geldiğini görmeliyiz artık. İnsan ilişkilerinin içeriği değişiyor, yeni bir üretim, yeni bir tüketim, yeni bir sosyal (dijital) hayat, yeni bir kültür, yeni bir ekonomi, yeni bir siyasal yapı oluşuyor. Yeni bir dünya düzenine doğru gidildiği bu dönemin altyapısı ekonomik, siyasi, teknolojik olarak sağlık ile, eğitim ile insanları evcilleştirerek kuruluyor. Bu düzen kurulana kadar da dünyada çok büyük değişiklikler olacaktır. Hiç beklenmeyen devletlerin çöküşü ya da dağılışından parasız ekonomilere geçişe, teknolojik büyük hareketliliklerden yapay zekalı cinsiyetsiz toplumlara hazırlık gibi çok geniş alanlarda büyük dönüşümler gördüğümüzde şaşırmayacağız. Bu, sadece virüsün etkisi değildir ama hatırı sayılır bir altyapı da kurduğu aşikardır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *