Nihat Ali Özcan’ın İdlib yorumu

Nihat Ali Özcan’ın İdlib yorumu

Stratejist Nihat Ali Özcan, Milliyet’teki yazısında “Dokuz yıldır süren iç savaşın sonuna yaklaştığımız bir gerçek. Askeri haritaya bakan Putin, Esad ve İran’ın sabırsızlandıkları kesin. Nitekim taktik ve operasyonel düzeyde önlerinde üç sorun kaldığını görebiliyorlar.” diye yazdı.

Suriye’de rejim unsurlarının özellikle Rusya desteği ile gerçekleştirdikleri saldırılarda Türk askeri noktalarını hedef almaya başlamaları ile birlikte İdlib Türkiye için en önemli gündem maddesi haline dönüştü. Konuyu Rusya ve rejim açısından yorumlayan Nihat Ali Özcan’a göre, Putin’in diplomat ve generallerinin önündeki tek engel, “İdlib’in Türkiye-Rusya ilişkilerine hasar verme ihtimali”.

Özcan, sahada ise, Esad’ın ilerleyişiyle cephe hattının gerisinde kalan “gözlem noktaları” nedeniyle Türkiye’nin önceliklerinin değişmeye başladığını belirterek, “Muhtemeldir ki öncelik, İdlib’deki sivillerin mukadderatı kadar TSK gözlem noktalarındaki askerlerin güvenliğine kaydı. Bu tabloyu iyi okuyan Rusya, Türkiye’nin kaygılarını gördü ve hamleleriyle daha da derinleştirdi. Bir yandan hava sahasını Türkiye’ye açmazken, bir yandan da “ateşkes” taleplerinde istekliymiş havası yarattı. Zaman zaman da Türkiye’nin talebi ile Esad’ı ateşkese zorlayan ‘arabulucu’ pozuna büründü. Böylece Esad’a gerekli zamanı kazandırdı.” dedi.

Özcan, “Politik düzeyde İdlib’de ne oluyor?” başlıklı yazısında durumu şöyle özetliyor:

İdlib yine tartışmaların merkezinde. Gelişmeleri farklı açılardan ele almak mümkün. En karmaşık gibi görünen husus ise tarafların siyasi ve askeri hamlelerinin nasıl okunacağıdır. Konuyu daha kolay anlamamızı sağlayacak olan husus, İdlib’in Rusya açısından ne anlama geldiğini doğru tespitle mümkün olabilir. Bu çerçevede İdlib Rusya için iki açıdan önemli. Birincisi, sona yaklaşan Suriye iç savaşında Esad ve müttefiklerinin zaferlerini ilan edecekleri sembolik hedef. İkincisi, Türkiye-Rusya ilişkilerinin en kırılgan, en zayıf ve çetrefil konularını bünyesinde barındırmasıdır.

Dokuz yıldır süren iç savaşın sonuna yaklaştığımız bir gerçek. Askeri haritaya bakan Putin, Esad ve İran’ın sabırsızlandıkları kesin. Nitekim taktik ve operasyonel düzeyde önlerinde üç sorun kaldığını görebiliyorlar. Bunlardan ikisi başka bir yazıda ele alınmayı hak eden Fırat’ın doğusunda PKK/PYD ile Türkiye’nin varlığı. Üçüncüsü ise çokça konuştuğumuz İdlib. Bu bölge, Suriye iç savaşı bağlamında, “kati sonuçlu askeri zaferin” önündeki son taktik engelden başkaca bir mana ifade etmiyor.

Nitekim iç savaş ve ayaklanma perspektifinden bakacak olursanız, Putin’in diplomat ve generalleri de böyle görüyor olmalılar. Onlara göre “askeri zaferin ilanından” sadece bir tık ötedeler. Engel ise ne sahadaki sivillerin acınası durumu ne de radikallerin oluşturduğu askeri zorluklar. Tek engel İdlib’in Türkiye-Rusya ilişkilerine hasar verme ihtimali.

Bu nedenle, Rusya, sorunu büyük bir hassasiyet, sabır ve “Rus ölçeğinde nezaketle” götürmesi gerektiğini görmektedir. Çünkü İdlib gibi taktik bir konunun Türkiye ile “stratejik” ilişkilere zarar vermesi istenmemektedir. Ancak İdlib bu haliyle de sonsuza kadar kontrol dışında kalamazdı. Son gelişmeler Putin’in Soçi sonrası yaşanan gelişmelerden duyduğu memnuniyetsizlik çerçevesinde İdlib haritasına farklı bir gözle baktığını söylüyor. Ardından da çetrefil İdlib işini nasıl yöneteceğine epey kafa yormuş olduğu anlaşılıyor.

Tam bu noktada Putin’in imdadına yetişen konunun, Soçi’de karar altına alınan ve Türkiye tarafından hızla kurulan 12 izole “askeri gözlem noktası” olduğu görülüyor. Çatışmaların ortasında kalan gözlem noktalarının emniyetinden duyulan kaygılar Türkiye’nin Esad rejimi ile çatışmaya girmesini frenledi. Nitekim iki düşman arasında konuşlanmış, birbirini destekleyemeyen “gözlem noktaları” Esad’ın ilerleyişiyle cephe hattının gerisinde kaldıkça, Türkiye’nin öncelikleri değişmeye başladı. Muhtemeldir ki öncelik, İdlib’deki sivillerin mukadderatı kadar TSK gözlem noktalarındaki askerlerin güvenliğine kaydı. Bu tabloyu iyi okuyan Rusya, Türkiye’nin kaygılarını gördü ve hamleleriyle daha da derinleştirdi. Bir yandan hava sahasını Türkiye’ye açmazken, bir yandan da “ateşkes” taleplerinde istekliymiş havası yarattı. Zaman zaman da Türkiye’nin talebi ile Esad’ı ateşkese zorlayan “arabulucu” pozuna büründü. Böylece Esad’a gerekli zamanı kazandırdı.

Esad’ın ordusunun M5 karayolunu kontrol altına almasıyla Rusya’nın yaklaşımı işe yaradı ve harekâtın bu safhası tamamlanmış oldu. Rusya, Esad ve İran, İdlib’de mesafe aldılar. Sivilleri ve silahlı militanları iyice köşeye sıkıştırdılar. Ancak Rusya ile Türkiye’nin ciddi güven erozyonu yaşadığı bir gerçek. Dahası, kamuoyunun gelişmeleri okumakta zorlandığı bu ortamda Türkiye’nin tutarlı ve hızlı bir kamu diplomasisi atağına ihtiyacı olduğu da gerçek.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *