Bahadıroğlu: Bu gidiş nereye? 

Bahadıroğlu: Bu gidiş nereye? 

Yavuz Bahadıroğlu, “Aslında hepimiz bir miktar ‘sonradan görme’yiz! Paraya, güce, iktidara sonradan kavuştuk. Ama çok çabuk alıştık! Eskiden ‘ehl-i dünya’ dediğimiz insanlar gibi olduk.” diye yazdı.

Bugün Yeni Akit‘te, “Şatafata ne çabuk alıştık!” başlıklı yazısında genel bir durum değerlendirmesi yapan Yavuz Bahadıroğlu, bir uçak yolculuğunda yaşadığı bir sahneyi aktardıktan sonra, toplumsal olarak yaşanan değişimden söz etti: “Bu dünya tadımlıktır’ dediğimiz ve aza kanaat ettiğimiz günler çok gerilerde kaldı: ‘Hiç ölmeyecekmişiz gibi’ dünyaya çalışıyoruz.” ifadesini kullandı.

Bahadıroğlu, Göründüğümüz gibiyiz: Ne dindar, ne laik; iki arada bir derede!” notunu düştüğü yazısın şöyle diyor:

Uçakla Konya’dan dönüyordum. Önceki geceden uykusuz olduğum halde üç ayrı mekânda konuştuğum için çok yorgundum. Eski bir dostum yanıma oturdu. Selamdan sonra kelama geçti. Ara vermeden konuşmaya başladı. Çok şaşırdım. Zira onu garibanlık döneminden tanıyordum. O dönemde her karşılaşmamızda dini hizmetlerini anlatır, benim gezilerimden, konferanslarımdan, kitaplarımdan söz açardı.

Şimdi ise zenginliğini anlatıyordu. İnşaat işlerinin ne kadar iyi gittiğini, ne çok para kazandığını, oturduğu muhteşem villayı, görkemli arabasının özelliklerini, şoförünün havalimanında kendisini beklediğini, istersem beni eve bırakmak üzere şirketinden bir araba isteyebileceğini (tabii ki istemedim), aslında ailece Business Class’ta seyahat ettiklerini, Konya uçağında Business Class olmadığı için mecburen ekonomi sınıf kullandığını filan…

Çatlayacak gibi oldum! Bunaldım! “Sonradan görme” dedikleri bu olsa gerekti.

***

Aslında hepimiz bir miktar “sonradan görme”yiz! Paraya, güce, iktidara sonradan kavuştuk. Ama çok çabuk alıştık! Eskiden “ehl-i dünya” dediğimiz insanlar gibi olduk. “Tek dünyalı” dediğimiz insanlar gibi yaşıyor, “dünyaya bir kez gelinir” anlayışı içinde, keyif çatıyoruz!..

“Bu dünya tadımlıktır” dediğimiz ve aza kanaat ettiğimiz günler çok gerilerde kaldı: “Hiç ölmeyecekmişiz gibi” dünyaya çalışıyoruz.

***

Nereden nereye geldiğimizi, görebiliyor musunuz, dostlar?

Mankenlere taş çıkartan kıyafetlerimiz; zayıflama kürlerimiz; güzellik merkezlerimiz; incelme çabalarınız; rejimlerimiz, diyetlerimiz, perhizlerimiz; kuaförlerimiz, terzilerimiz, moda dergilerimiz; botokslarımız, gerdirmelerimiz cilt yumuşatıcı maskelerimiz; pahalı ipek başörtülerimiz; dapdaracık “tesettür”lerimiz; görkemli otomobillerimiz ve “gösterişçi” yaşantımızla…

Hâlâ da Kıbleye yürüdüğümüzü mü iddia ediyoruz?

***

Para, bize de yapacağını yaptı sonunda!.. Biz de saçıp savurmanın tadını aldık!..

“Farklı” görünmek bizim de çok hoşumuza gitmeye başladı! “Ehl-i dünya”nın, “Hayatın tadını çıkarmak lâzım” şeklindeki sloganı, çoktan beri beyinlerimize pelesenk oldu…

Uzun zamandır doğruları sadece savunuyor, ama yaşamıyoruz!

Hâlbuki “olduğu gibi” görünmeyenin, zaman içinde, “göründüğü gibi” olacağını söyler dururduk.

Göründüğümüz gibiyiz: Ne dindar, ne laik; iki arada bir derede!

***

Paranın tadını aldığımız gibi, iktidarın da tadını aldık. Özel korumalarla gezmeye biz de bayılıyoruz. Nicedir Business Class yolcusuyuz. Salını salını girdiğimiz görkemli VIP salonlarında puromuzu tüttürüp kahvemizi yudumlamak bizim de çok hoşumuza gidiyor…

Özel hizmetliler eşliğinde uçaktan alınırken, “Ben sizden ayrıcalıklı ve üstünüm ey gariban millet” der gibi cakalı cakalı bakınmaktan biz de şeytanca bir mutluluk duyuyoruz!..

Biz de “ehl-i dünya” olarak tanımladığımız ve “cehennemlik” saydığımız “ötekiler” kadar lükse düştük. 

Soru şu: Bu gidiş nereye? 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *