“İslam’ı protestanlaştırma kurulu değilsiniz”

“İslam’ı protestanlaştırma kurulu değilsiniz”

Din İşleri Yüksek Kurulu’nun, “Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından uygulanan Sosyal Konut Projesinin dini hükmü nedir?” sorusuna verdiği yanıta Prof.Dr. Gündoğan böyle tepki verdi

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, TOKİ’den faizle ev alımına ilişkin bir soruya, dün medyaya da yansıyan yanıtında şu ifadeleri kullanmıştı:

“İslam’da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir. İş kurmak veya genişletmek; ev, araba satın almak üzere kişi, kuruluş veya bankalardan alınan faizli krediler de bu kapsamdadır ve caiz değildir. TOKİ aracılığıyla devreye alınan son uygulama ise devletin, alt veya orta gelirli vatandaşlarına yönelik olarak ürettiği bir sosyal konut projesidir. Bu projede, peşinat haricindeki tutar, kamu bankaları vasıtasıyla kredilendirilmekte olup devletin söz konusu borçlandırmadaki amacı, faiz geliri elde etmek değil, aksine ödeme güçlüğü içindeki vatandaşlarının ev sahibi olmalarına yardımcı olmaktır. Bu itibarla, devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden yararlanmak caizdir.”

Sosyal medyada tepki çekti

Prof. Dr. Mete Gündoğan da sosyal medya hesabı üzerinden açıklamaya geniş bir açıklama ile tepki gösterdi. Açıklamasında, Diyanet İşleri Başkanına ve Din İşleri Yüksek Kurulu’na hitap ederek, “TOKİ’nin bu uygulaması ile diğer müteahhitlerin uygulamaları arasında fark yoktur. Bir müteahhit aynı şeyi yapınca caiz olmuyorsa, kamunun bir kurumu yapınca da caiz olmaz.” vurgusunda bulunan Prof. Gündoğan, “Sizler İslam’ı protestanlaştırma kurulu değilsiniz. Elde kalmış evlerin satış temsilcileri ise hiç değilsiniz.” dedi.

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcılığı ve Necmettin Erbakan’ın baş danışmanlığını da yapmış bir isim olan Gündoğan tepkisini şöyle dile getirdi:

Ülkemizde Diyanet İşleri Başkanlığı’na (DİB) bağlı olarak çalışan ancak bağımsız olarak hareket eden Din İşleri Yüksek Kurulu (DİYK) var. DİB Teşkilat Kanununa göre DİYK, Başkanlığın dinî konularda en yüksek karar ve danışma organıdır.

DİYK, devlet kurumları, mahkemeler, yurtiçinde ve yurtdışında, kırsalda ve şehirde yaşayanlar, gençler, yaşlılar gibi toplumun farklı kesitlerine sahih dinî bilgi sunmaktadır.

DİYK üyeleri beş yıllığına seçimle belirlenirler. Bir kişi en fazla iki kez üye seçilebilir. Kurul, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve mevcudun salt çoğunluğu ile karar alır.

DİYK işlerinde dirayetlidir. Örneğin 28 Şubat Süreci’nde başörtüsü ile ilgili çok büyük baskılara maruz kalmalarına rağmen dik durmuş ve ‘başörtüsü Allah’ın emridir’ ifadesinden asla şaşmamıştır. Zaten olması gereken de budur. O zamanki DİYK üyeleri bu fazileti göstermişlerdir.

Yani sözleşme banka ile yapılmaktadır. Banka da faiz tahakkuk ettirecektir. Bugün ekonomide negatif faizden ve ev fiyatlarının düşmesinden bahsediliyor. Bu durumda bankaların uygulayacağı aylık %0.49 faiz (yaklaşık yıllık bileşik %8) oldukça yüksek bir faiz olmuş olur.

Muhterem Dr. E. Keleş
‘Bu itibarla, devlet TOKİ’nin bu uygulamasında başka bir yolla konut alma imkânı tanımadığından, belirtilen niyet ve amaçlar doğrultusunda söz konusu projeden yararlanmak caizdir’ cümleniz ilmi bir sonuç değildir.

Bu fetvanın muhatabı kredi kullanacak şahıslardır.
TOKİ’nin bu uygulaması ile diğer müteahhitlerin uygulamaları arasında fark yoktur. Bir müteahhit aynı şeyi yapınca caiz olmuyorsa, kamunun bir kurumu yapınca da caiz olmaz.

Devletin bu projesindeki faiz, devlet desteklerinden dolayı, nispeten düşüktür. Eğer heyet bu düşüklükten dolayı caiz diyorsa o zaman faizin haram olduğu ifadeleri mesnetsiz kalmış olur. Allah faizin her çeşidini haram kılmıştır. Bunu nitelemek heyetin haddine değildir.

TOKİ alıcıları bankaya yönlendirmektedir. Bankaların faizsiz/kâr paysız işlem yapmaları mümkün değildir.
Sözleşmelerde yazılmasa bile bankacılık mevzuatı bütün sözleşmelerin üzerindedir. Geçmişte yapılan birçok sözleşmelere rağmen, ödenen faizler bilinen gerçeklerdendir.

Kur’anı Kerim’de borçlu alacaklı ilişkisi, kişiler üzerinden anlatılır. Kişilerin vicdanı vardır. İmtihan şuuru içerisindedirler. Borçlu birkaç gün gecikse, ona mühlet verilerek rahatlatılır. Borçlu borcunu ödeyemeyecek durumda ise Allah alacaklıya karzı hasen teklif eder.

Lakin bankalar için bu durum söz konusu bile değildir. Bankaların vicdanı değil katı kuralları vardır. Bir gün bile gecikse, gecikme faizi alır. Ödeyemezseniz teminatınıza veya mülke el koyar. Sizi hapse götürecek kadar ileri bir sürece sokabilir.

Ayrıca,
Bankalar kimin parasını veriyor? Bu meçhuldür. Dahası, bankalar kendilerinde var olmayan parayı kredi adı altında verirler.

Sevgili Dr. E. Keleş
Böyle bir durumda borçlu-alacaklı ilişkisi doğmaz. Böyle bir durumda bir nevi kölelik ilişkisi doğar. Böyle bir ilişkiyi İslam’ın borçlu-alacaklı muamelatında çözmek mümkün değildir.

Devletin vatandaşa yardım etmesi ile ilgili ifadelerin, işlemi vasıflandırma süreçlerine nitelikli bir etkisi yoktur.

Devlet vatandaşın ev sahibi olması için yardım edecekse, hesaplamaları itibari paralar üzerinden değil mal paralar (altın, gümüş) üzerinden yapabilir.

Altın gümüş gibi mal paraları da tedavül ettirebilir.

Diyelim ki bir evin bedeli 24 ayar 600 gram külçe altın olsun. Alıcı, her ay 10 gram altını 60 ay boyunca getirip Devlet’e ödemesini yapsın.

Böyle bir durum bütün sorunu çözer.

Sevgili Dr. E. Keleş,
Merak ediyorum. Bu mevzuya niçin girdiniz? Hiçbir şekilde müdahil olmamanız, bu yanlışa vesile olmanızdan daha iyi idi. Kişileri Allah ve resulüne karşı harbe yönlendirdiniz. Bunun vebali omuzlarınızdadır.

Bu konunun yanı sıra, toplumumuzu habis bir ur gibi saran konular var. Rüşvet, gasp, emeğin karşılığı, haksızlıklar, İstanbul sözleşmesi, lutilik vb. gibi toplumumuzu hızla çürüten konular. Bunlara karşı sizden daha net ve güçlü bir duruş beklemek hakkımızdır.
Bekliyoruz.

Sizler İslam’ı protestanlaştırma kurulu değilsiniz.
Elde kalmış evlerin satış temsilcileri ise hiç değilsiniz.
Bulunduğunuz makama liyakatinizi ben takdir edecek değilim. Ancak bu yanlışlıklar birikerek, yüzlerce yıllık İslam anlayışımızda eksen kaymasına sebep olur.

Tabi bir çift lafım da en küçük meselede kıyameti koparan cemaatlere olacak. Yoksa sizler de (ey cemaatler) bu çarkın bir parçası oldunuz da onun için mi sessiz kalıyorsunuz?!

Saygıdeğer Hocamız,
Prof. Dr. Eli Erbaş!

Sigara yasağına gösterdiğiniz hassasiyeti
faiz konusuna da gösterseydiniz,
bu kuruldan böyle çelişkili bir fetva çıkmazdı.

Bu fetvanın masum insanları neticede ateşe sürüklediğini görmüyor musunuz?
@DIBAliErbas

Faiz yasağı iman ile ilgilidir. (2: 278)

Dr. E. Keleş,
sizlere en samimi duygularımla hatırlatırım çünkü hatırlatmak müminlere fayda verir. (51:55)

Ey İman edenler,
Allah’a, Peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. (4:136)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Mehmed Durmuş
    15 Ocak 2020, 18:59

    Lafa bak: İslamı protestanlaştırma kurulu değillermiş! Ya ne kuruludurlar peki?!

    REPLY