Kasım Süleymani, İran’ın bölgesel siyaseti açısından yeri kolay doldurulamayacak bir kayıp. Fakat bu durumun, İran’ın bölgesel politikalarında çok büyük sapmalara neden olmayacağı söylenebilir.
Bünyamin Tangüner / AA
2020 yılı bölgesel anlamda son yılların en önemli gelişmelerinden biriyle başladı. Son haftalarda Irak’ta meydana gelen sosyal ve siyasi gelişmelerin ardından, ilk olarak İran’ın hedef alındığı protesto gösterileri düzenlenirken geçtiğimiz hafta bu tepki Haşdi Şabi kuvvetleri tarafından ABD’ye yöneltilmiş ve Bağdat’taki ABD Büyükelçiliği basılmıştı. Bu olayın ardından ABD’nin Bağdat havalimanı çevresinde gerçekleştirdiği hava saldırısında, İran’ın bölgedeki etkinliğinin ve vekâlet savaşlarındaki stratejisinin mimarı olan Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) [1] Kudüs Gücü [2] komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi başkan yardımcısı Ebu el Mehdi Mühendisi [3] ve beraberindekiler hayatını kaybetti. Bu olağanüstü saldırı, ilerleyen günlerde bu saldırıya karşılık İran’ın ilk aşamada verdiği cevap bağlamında yaşanacak bölgesel gelişmeler açısından da dünyanın gündemini uzun bir süre oyalayacaktır.
Kasım Süleymani ve Ebu el Mehdi Mühendisi’nin cenazelerinin İran’a getirilmesinin ardından, çeşitli eyaletlerde yapılan cenaze törenlerinde bir araya gelen kalabalıklar ve atılan sloganlar, Kasım Süleymani’nin İran toplumunda önemli bir karşılığı olduğunun canlı göstergesi olarak değerlendirildi. Bu olay, iç siyasete ve son dönemdeki toplumsal tepkilere etkisi bağlamında, ülke genelinde önemli bir toplumsal mobilizasyona dönüştü. İran toplumu tarafından “Ortadoğu’yu parmağında oynatan komutan” ve “İran’ın çıkarlarını canı pahasına savunan adam”, uluslararası alanda ise “gölge komutan” olarak değerlendirilen Kasım Süleymani, İran’ın bölgesel politikalarında üstlendiği strateji ve misyon açısından da şüphesiz çok önemli bir kayıp oldu.
İran ABD’nin bu beklenmeyen saldırısına karşı, “vekalet unsurlarıyla cevap verecektir” şeklindeki tüm beklentileri aşarak, ABD’nin Irak’taki Ayn el-Esed üssüne Kirmanşah bölgesinden ateşlediği balistik füzelerle cevap verdi. İran haber ajanslarının verdiği bilgilere göre bu saldırılarda İran’ın kısa ve orta menzilli füzelerinden olan Fatih-313, Zülfikar ve Kıyam füzeleri kullanıldı. Bu saldırıların başlamasının ardından, Kasım Süleymani’nin cenazesi Kirman’da daha önceden belirlenen yere defnedildi ve rejim bu saldırıyla toplumsal alanda oluşan “intikam” beklentilerine belli bir oranda cevap vermiş oldu.
Kasım Süleymani’nin askeri hayatı ve DMO Kudüs Gücü komutanlığı
1957 yılının Mart ayında İran’ın Kirman eyaletinde dünyaya gelen Kasım Süleymani, 18 yaşında Kirman Eyaleti Su İşleri İdaresi’nde memuriyet hayatına başlamış, İran devrimine giden sürecin giderek alevlendiği günlerde Meşhedli bir ruhani olan Rıza Kâmyâb ile tanışmış ve bu vesile ile İran genelinde yayılan Şah rejimi aleyhindeki gösterilere katılmıştır. Kasım Süleymani, Ayetullah Ali Hamaney ile Hamaney’in Kirman’a sürgün edildiği dönemde tanışmış ve bu tarihten günümüze kadar Hamaney’in en gözde adamlarından biri olmuştur. Kendisine yüklenen misyon ve Ali Hamaney’in her platformda kendisiyle ilgili övgülerinin ardından, rejim içerisinde adeta Devrim Rehberi’nden sonra gelen en önemli ikinci isim haline gelmiştir.
Kasım Süleymani 1979 İran devriminden sonra DMO’nun faaliyetlerinde yer almaya başlamıştır. Kirman Eyaleti Devrim Muhafızları Ordusu mensubu olan Kasım Süleymani, 1980-1988 yılları arasındaki sekiz yıllık İran-Irak Savaşı’nda birçok farklı cephede görev almış ve savaş boyunca Velfecr 8, Kerbela 4, Kerbela 5 gibi operasyonları [4] komuta etmiştir.
Kasım Süleymani 1997 yılında Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney tarafından Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanlığı’na getirilmiştir. Kudüs Gücü Komutanlığı döneminde, Lübnan Hizbullahı ve Filistin milis gruplarıyla kurulan iletişimde ve bu gruplara sağlanan destekte etkili bir rol üstlenmiştir. Lübnan Hizbullahı’nın İsrail ile yaptığı 33 gün savaşları (2006) ile birlikte Filistinli milis gruplarının İsrail ordusu karşısında kazandığı (daha doğrusu, nispeten üstünlük sağladığı) 22 günlük Gazze Savaşları (2009) Kasım Süleymani’nin sahada üstlendiği bu etkin role verilebilecek örneklerdir.
Kasım Süleymani ABD’nin 2001 yılında Irak’ı işgalinden sonra Irak sahasında, 2003 yılındaki işgalle Afganistan’da, 2010 sonrası meydana gelen krizden itibaren Suriye’de ve Yemen iç savaşının başlamasının ardında da Yemen sahasında verilen asimetrik savaş stratejisinde ve bu unsurların koordinasyonunda son derece etkin bir şekilde rol almış ve İran’ın bölgedeki güvenlik doktrini anlayışındaki bu stratejinin akıl hocalığını yapmıştır.
Kasım Süleymani İran İslam Cumhuriyeti tarihinde “Zülfikar Nişanı” alan ilk komutan olmuş ve ölümünün ardından da mevcut askeri rütbe sıralamalarında yer almayan, şimdiye kadar sadece Seyyad Şirazi’ye verilmiş olan “Korgeneral” (Sepehbod) unvanını almıştır.
Kasım Süleymani’nin İran’ın bölgesel politikalarındaki stratejik rolü
Kasım Süleymani’nin İran adına özellikle bölgede izlenen ve uygulanan politikalar üzerindeki etkisinin ne derece tayin edici olduğunu, kendisinin 2007 yılında dönemin Irak cumhurbaşkanı olan Celal Talabani ile görüşmeye gelen Irak’taki ABD güçlerinin komutanı General David Petraeus’a iletilmek üzere Celal Talabani’ye yazdığı şu mesajı üzerinden tahmin edebiliriz: “General Petraeus siz bilmelisiniz ki ben Kasım Süleymani, İran’ın Irak politikasını kontrol etmekteyim ve Irak dışında İran’ın Suriye, Afganistan ve Gazze siyasetlerini de inisiyatifimde bulunduruyorum. Basra sorununun çözümü için İranlı diplomatları ve diğerlerini unut; senin benimle anlaşman lazım”.
Kudüs Gücü’nün görev alanı her ne kadar ülke sınırlarının dışı olarak belirlense de Kasım Süleymani’nin söz konusu ordu komutanlığına getirilmesinden önce Kudüs Gücü’nün bölgede fazla etkili olduğu söylenemez. 11 Eylül 2001’de ABD’ye yapılan saldırıdan sonra ABD kuvvetlerinin (önce 2001 Irak müdahalesi ve daha sonra 2003 yılındaki Afganistan müdahalesiyle birlikte) Orta Doğu’ya hızla yayılışı ve yerleşmesi, bölgedeki dengelerin değişimi ve bölgenin her geçen gün giderek istikrarsızlaşması eşliğinde müşahede edilmişti. O yıllarda Ortadoğu’da İran ile birlikte Lübnan Hizbullahı’nın kendileri için en büyük tehlike arz ettiği İsrail devleti, ABD’nin Orta Doğu’daki varlığını da kendisi için fırsat bilip 2006 yılında 33 gün sürecek olan İsrail-Hizbullah savaşını başlatmıştı.
Kasım Süleymani’nin etkin bir şekilde yer aldığı 33 Gün Savaşı, İsrail’in güney Lübnan’dan çekilmek durumunda kalmasıyla sonuçlanmıştı. Kasım Süleymani 33 gün Savaşı’nda Hasan Nasrallah ve İmad Muğniye ile birlikte savaşın ana stratejistlerinden biri olarak yer almıştı. 33 gün savaşında Hizbullah’ın önemli bir başarı elde etmesi, Kasım Süleymani nezdinde İran’ın Hizbullah üzerindeki etkisini daha fazla artırmış ve böylece Kasım Süleymani Lübnan Hizbullahı’nı bölgesel olaylara kanalize edebilen bir isim haline gelmişti.
Kasım Süleymani 2009 yılındaki 22 Gün Savaşı’nda Filistin’deki milis güçlere lojistik ve savaş stratejisi alanında önemli danışmanlık hizmetlerinde bulunmuştu. İran için Kudüs ve Filistin meselesi dış politikada idealize edilmiş mefhumlardır. Bu askeri birliğe “Kudüs Gücü” isminin verilmesinin ana amaçlarından biri de hem bu idealin resmi bir ifadeyle kullanımda kalması hem de İran’ın İslam dünyasında bu konuda kabul görmesini sağlamak olmuştur. Kasım Süleymani’nin Tahran’da gerçekleştirilen cenaze töreninde İsmail Haniye’nin de hazır bulunması ve yaptığı konuşmada Kasım Süleymani için “Kudüs şehididir” demesi, İran’ın bu gruplar üzerindeki etkisinin önemli bir göstergesidir.
İran 2010 yılının sonu itibariyle birçok bölge ülkesinde meydana gelen iç karışıklıklara dair “İslami uyanış” kavramı üzerinden bir siyaset anlayışı geliştirmiş, olaylar bölgede en yakın müttefiklerinden biri olan Suriye’de cereyan etmeye başladığında ise muhalif hareketlerin dış güçler tarafından yönlendirildiğini ve Esed rejiminin korunması gerektiğini ifade etmeye başlamıştır. İran kendi güvenlik paradigması ve bölgedeki nüfuz sahasıyla kara bağlantısı açısından da önemli olan Suriye sahasında, bu tarihten sonra en faal rol üstlenen ülkelerden biri haline gelmiştir. Kasım Süleymani Suriye’nin çeşitli bölgelerinde 2011 yılında “Gönüllü Halk Hareketleri’”nin oluşturulmasında birincil derecede önemli bir rol üstlenmiştir. 2012 yılında El-Kuseyr bölgesindeki operasyonlarda ve Hama, Humus, Tedmür ve Şam bölgelerinin rejim adına güvenli hale getirilmesinde etkin bir şekilde rol almıştır. İran’ın “Direniş Ekseni” olarak nitelendirdiği ülkelerden biri olan Suriye’deki etkinliği, 2010 yılından itibaren Kasım Süleymani’nin asimetrik savaş stratejileri eşliğinde yürütülmüştür. Bu strateji çerçevesinde İran, Suriye iç savaşında daha etkin bir rol alabilmek ve sahada önemli bir aktör olarak varlığını devam ettirebilmek için, mezhebî bir motivasyonla, çeşitli kutsal mekanların korunması için Suriye’ye getirilen Fatımiyyun (Şii Afgan birlikleri) ve Zeynebiyyun (Pakistanlı Şii birlikler) tugaylarını aktif bir şekilde kullanmaktadır.
2001 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesi, İran’ın 8 yıl boyunca savaştığı Baas rejiminin ve Saddam Hüseyin’in yıkılmasıyla sonuçlanmıştı. İlerleyen yıllarda ABD’nin Irak’tan nispeten çekilmesiyle birlikte İran, Irak’ta meydana gelen bu güç boşluğunu halihazırda Necef, Kerbela gibi (tarihsel anlamda manevi bağlarının kuvvetli olduğu) bölgelerdeki nüfuzu vasıtasıyla tüm Irak’a yaymaya başlamıştı. 2014-2015 yılları arasında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) DEAŞ tarafından ele geçirilmesinin önlenmesinde ve aynı yıl Irak’ta Haşdi Şabi hareketlerinin kurulmasında etkin rol oynamıştı. Haşdi Şabi yapısı altındaki milis grupların, askeri anlamda Irak ordusunun başbakana bağlı bir bileşeni haline gelmesi, İran ve Kasım Süleymani adına bölge siyaseti açısından çok önemli bir başarı göstergesi olarak değerlendirilebilir. Kasım Süleymani 2018 yılında Irak’taki Anbar bölgesinin DEAŞ’tan temizlenmesinde de bizatihi rol almış ve bölgede DEAŞ ile mücadelesi İran içindeki popülaritesini de artırmıştı.
Kasım Süleymani komutasındaki Kudüs Gücü, bölgedeki önemli çatışma alanlarından biri olan Yemen’de Şii Husi grupları koordine edebilmiş ve bu milis kuvvetleri bölgedeki vekalet savaşlarında başarılı bir şekilde kullanmıştır. Yemen iç savaşında özellikle Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile karşı karşıya gelen İran, bu milis grupları Suudi Arabistan’a karşı caydırıcı bir güç unsuru olarak etkin bir şekilde kullanma konusunda da önemli bir başarı elde etmiştir. Geçtiğimiz aylarda İran ve ABD arasında yaşanan gerginliklerin bölgeye yansıması ve Suudi Arabistan’ın İran aleyhinde ortaya koyduğu söylemler sonrasında yaşanan ARAMCO hadisesi, bu konunun en sıcak örneklerinden biridir.
Tüm bu bilgiler ışığında da görüldüğü üzere, yurtdışında faaliyet gösterme misyonuyla kurulan Kudüs Ordusu, İran’ın bölgedeki en etkili siyasi ve askeri gücü haline gelmiştir. Şüphesiz bölgede böylesi bir gücün oluşumunda, ABD’nin hava saldırısında hayatını kaybeden Kasım Süleymani’nin başat bir rol oynadığı söylenebilir. Kasım Süleymani’nin ölümü, onun vekalet savaşlarının kurumsallaştırılmasındaki stratejik aklı üstlenmesi, sahadaki deneyimi ve kurduğu ikili ilişkiler nedeniyle, İran’ın bölgesel siyaseti açısından yeri kolay doldurulamayacak bir kayıptır. Fakat bu durumun İran’ın bölgesel politika hedefleri ve bölgedeki etkinlik tarzı açısından çok büyük sapmalara neden olmayacağı da söylenebilir. Kasım Süleymani döneminde asimetrik savaş unsurları ve vekil güçlerin özellikle mezhebî motivasyon çerçevesinde koordinasyonu konularında uzun yıllardır edinilen tecrübe, onun kadar etkin bir şekilde olmasa da, rejimin güvenlik doktrini çerçevesinde, yeni DMO Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani tarafından da takip edilecektir.
[Bünyamin Tangüner Tahran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde Doktora çalışmalarını sürdürmektedir]
[1] Devrim Muhafızları Ordusu 1979 İran devriminden sonra, Humeyni’nin şahsî emriyle, her şeyden önce “İslam inkılabının koruyucuları” olmak misyonuyla kurulan ve mevcut ordudan bağımsız, doğrudan “İslam Devrimi Rehberi”ne bağlı olan ordudur.
[2] Kudüs Gücü Ordusu Devrim Muhafızları Ordusu’nun dört asli unsurundan birisi olmakla birlikte, bu ordunun görev alanı ülke sınırları dışındaki faaliyetler olarak belirlenmiştir. İlk faaliyet alanı Lübnan ve Bosna Hersek olarak belirlenen Kudüs Gücü Ordusu halihazırda Lübnan, Suriye, Irak, Yemen, Afganistan ve Gazze çevresinde faaliyet göstermektedir. Kasım Süleymani ise 1997 yılında, Devrim Rehberi Ayetullah Ali Hamaney tarafından Kudüs Gücü Ordusu komutanı olarak bu göreve atanmıştır.
[3] Asıl adı Cemal Cafer Muhammed Ali İbrahimi olan Mühendisi aslen Iraklı olup, Kasım Süleymani başta olmak üzere geçmişten günümüze İranlı yöneticilerle derin ilişkilere sahiptir. Her ne kadar Haşdi Şabi örgütünün başkan yardımcısı olarak bilinse de sahada operasyonel olarak, mezkûr örgütün stratejisti ve fiilen lideri olduğu söylenmektedir.
[4] İran-Irak savaşının seyri açısından son derece önemli olan söz konusu operasyonlar Kasım Süleymani’nin komuta ettiği 41. Sarallah Tümeni tarafından gerçekleştirildi. Kasım Süleymani 41. Sarallah Tümen komutanlığına ise dönemin Devrim Muhafızları Komutanı ve daha sonraki yıllarda cumhurbaşkanı adayı olan Muhsin Rezayi tarafından getirilmiştir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *