Cezayir’deki 3 İslami parti, Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un yaptığı çağrı sonrası diyaloğa katılmak istediklerini açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı, bu kapsamlı diyaloğun şekline dair açıklamada bulunmazken, diyaloğun partileri mi yoksa halk hareketi taraflarını mı bir araya getireceği belirtilmedi. Ancak İslami partilerin tavırları, cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair ‘olumsuzluklarından’ vazgeçtiklerini gösterdi. Bazı gözlemciler ise durumu, ‘fırsatçılık’ olarak niteledi.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin tavırlarının aksine İslami eğilimli Barış Derneği Hareketi ile Adalet ve Kalkınma Cephesi, kendilerini muhatap olarak sunmak için hızlı davrandı. Söz konusu iki parti, cumhurbaşkanlığı seçimlerine karşı ‘tavırsız’ olacaklarını ifade etmiş, yani seçimlerde herhangi bir adayı desteklememiş ve seçimleri boykot etmişti.
30 Aralık Pazartesi günü Barış Derneği Hareketi Başkanı Abdurrezzak Makri, “Cumhurbaşkanına, istenen reformları gerçekleştirmek üzere tam fırsat tanıma” çağrısında bulundu. Halk Hareketi’nin de olumsuzluğa, ideolojik çatışmalara düşme tuzağından çıkması ve reformların gerçekleştirilmesine yardımcı olması gerektiği çağrısı yaptı. Makri, düzenlediği bir basın toplantısında, Cumhurbaşkanına “yolsuzluktan ve fırsatçılıktan kaçınma” çağrısı yaparken, kendisiyle olan ilişkilerinin de tıpkı önceki Cumhurbaşkanlarıyla olan ilişkiler düzeyinde olacağına dikkati çekti.
Değişim
Independent Arabia’dan Atıf Katadre’nin haberine göre, Barış Derneği Hareketi, geçtiğimiz yılın sonundan bu yana, tavırları değiştirmekle suçlanarak, siyasi arenada sert eleştirilere maruz kalıyor. Hareket, eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika’nın görev süresini ‘seçimlere gitmeden 2 yıl daha uzatma’ propagandası yürütmek için kardeşi Said Buteflika ile gerçekleştirilen ‘gizli’ görüşmelerin ardından eleştiriler aşamasını atlatamadı. Görüşmeler, Abdulaziz Buteflika’nın beşinci dönem adaylığından yaklaşık 6 ay önce gerçekleşmişti. Daha sonra hareket, kritik dakikalarda sahnede bulunmamasına rağmen, Cumhurbaşkanı olarak seçilen Abdulmecid Tebbun ile yeni bir pozisyon oluşturmak için 12 Aralık’ta yapılan seçimlere hazırlık döneminde arenaya geri döndü. Cumhurbaşkanlığı ise o dönemlerde anayasal yolu destekleyecek müttefikler aramaktaydı.
Bu çerçevede Makri, düzenlediği basın toplantısında “Hareket, eğer çağrılırsa yönetimle bir diyaloğa katılmaya hazır. Biz, fikir birliğinin savunucularıyız. Seçimler sırasında da bir fikir birliğinin sağlanmasını istedik. Ama yönetim kimin elindeyse, o sorumluluklarını yüklenir. Cumhurbaşkanı, eğer daha iyisini yaparsa onu destekleyeceğiz, bir hata yaparsa da onu düzelteceğiz. Eğer bir diyaloğa davet edilirsek de ona katılacağız” dedi.
Abdurrezzak Makri, “Hareket pozitif olmalı ve reformları teşvik etmek için talep tavanını yükseltmelidir. Bu hedefe ulaşmak ve sorunsuz bir değişim gerçekleştirmek için tam bir varlık gösterdiği mesajı vermelidir. Siyasi ya da etnik kutuplaşma ve sözlü tacizden uzaklaşılması ve daha fazla hazırlık yapılması gerektiğini vurguluyoruz” ifadelerini kullandı.
Tebbun’un meşruiyetini tanıma
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Cezayir Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Profesörü Rıdvan Buhaydel, “Barış Derneği Hareketi’nin tavrının arkasında siyasi bir fırsatçılık yatıyor” dedi. Buhaydel, “Makri, hendek açma aşamasından uzaklaşıyor ve asasını yeniden konumlandırma aşamasına yöneliyor. Kendisi, mevcut siyasi sahnede yeni bir rol arayışında. Büyük ölçüde rol kaybeden partisi için yeni bir yer bulmak amacıyla son cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik vizyonunu değiştirdiği açık” ifadelerini kullandı.
Buhaydel, “Makri’nin şu anda yeni hükümetin kurulduğunu ilan etmeden önce ortaya çıkması, hareketi seçimlere katılmamış ve herhangi bir adayı desteklememiş olsa da Tebbun’u cumhurbaşkanı olarak tanıdığını gösteriyor. Bu tavrı benimseyen İslami partiler, sınırlı bir vizyona sahip iç hesaplara rehin olduklarını da ortaya koymuş oluyor. Onlar, yeni tavırlarını ilan etmek için ortada kalmayı ve beyaz ipliğin siyah iplikten ayrılmasını beklemeyi tercih etti” dedi.
Umut
İslamcı muhalif Abdullah Cabullah’ın önderlik ettiği Adalet ve Kalkınma Cephesi’nin tavrı ise Barış Derneği Hareketi’nin tavrıyla aynı. Her ikisi de cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmama ve seçimleri boykot etme tavrından, diyalog fikrine geçiş yaptı. Parti, Cabullah tarafından imzalanan bir bildiride, “Gerekli reformlar ve halkın iradesini koruyan farklı koşullar hususunda kapsamlı bir diyaloğun yapılması; yönetim, servet, adalet, özgürlük ve ülke işlerinin yürütülmesinde yetkin haklarını saklı tutar. Halkın taleplerine yanıt olarak acil bir harita benimsenmesi ve ulusal birliğin korunmasını amaçlar. Vatandaşların kalplerine umut eker. Yolsuzluğu ve ülkenin tanık olduğu krize katkı sağlayanları etkisiz hale getirir. Şehitlere vefayı içeren, halkın umutlarını ve meşru isteklerini yerine getiren yeni bir Cezayir Cumhuriyeti inşa etmek için doğru bir başlangıcı teşkil edecek yeni bir yol oluşturur” değerlendirmesinde bulundu.
Adalet ve Kalkınma Cephesi, Cezayir halkının oylarını, yönetim, servet, adalet, özgürlük ve ‘önceki aşamayı karakterize eden meşru talepleri yok saymaktan kaçınma’ haklarını korumayı hedefleyen farklı koşullara yönelik kapsamlı bir diyalog başlatma arzusunu da dile getirdi.
İstisna ve sebep
Kaynakların bir sonraki hükümete ilişkin Tebbun’un, kendisiyle müzakereye yöneleceğini belirttiği İslamcılar arasında, seçim yarışında ikinci olan Abdulkadir bin Karine de bulunuyor. Bu aktör, diyalog hususunda Barış Derneği Hareketi’nin tavrının nedenlerinden birisi olarak yorumlandı. Öyle ki Bin Karine, Barış Hareketi’nin önde gelen liderlerinden biriydi.
Hükümette yer almak için 7 şart ortaya koyan Bin Karine, “Hükümetin öncelikli çalışmalarından ve kurulmasından bahsetmek veya Ulusal Bina Hareketi’ne verilmesi beklenen bakanlıları tartışmak için masa etrafında kimseyle oturmadık. Eğer bu olsaydı açıklardık” ifadelerini kullandı.
Abdulkadir bin Karine, hükümete katılma kararının Ulusal Şura Konseyi’nin elinde olduğunu söyleyerek, “Katılım koşulları yerine getirilmediği sürece bu gerçekleşmeyecektir” dedi. Bu koşulların arasında, ‘Cezayir toplumunun değerlerinin güçlendirilmesi, Kasım bildirgesinden esinlenilen ulusal proje, Arapçanın kullanımının yaygınlaştırılması’ meselelerinin yer aldığını belirtti. Çözümün net bir vizyon kapsamında olduğunu ifade eden Bin Karine, 22 Şubat gençlerinin ‘geçmiş uygulamalardan uzak şekilde yeni bir Cezayir inşa etme yolunda’ taleplerine cevap verilmesi gerektiğini söyledi.
Atıf Katadre
İstanbul/Şarku’l Avsat
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *